Kooperatifçilik yeryüzünün en büyük sosyo-ekonomik akımı niteliğini taşımaktadır. Uluslararası Kooperatif Birliği’ne göre kooperatifler “Bireylerin ortak ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaç ve isteklerini, ortaklaşa sahip olunan ve demokratik olarak yönettikleri bir işletme aracılığı ile karşılamak için, gönüllü olarak bir araya gelerek oluşturdukları özerk bir örgüt” şeklinde tanımlanmaktadır. Birleşmiş Milletler, kooperatiflerin özellikle yoksullukla mücadele, sosyal bütünleşmeyi sağlayıcı ve sürdürülebilir sosyal ve ekonomik kalkınmadaki rollerine dikkat çekmekte ve esas olarak devletlerden kooperatifçilik için elverişli bir ortam ve alt yapı hazırlanmasını talep etmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası 171. maddesi devlete, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak öncelikle, üretimin artırılması ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alma görevini vermiştir. Tarımsal kooperatifçilik, kalkınma politikasının önemli araçlarından biridir. Tarımsal kooperatifler kaynakları toplulaştırarak, pazara ulaşımı kolaylaştırarak, verimliliği artırarak, üretimi çeşitlendirerek, ürünlerden yüksek getiri elde ederek, sürdürülebilir gelir sağlayarak, gıda işleme vasıtasıyla katma değer yaratarak, finansal derinlik ve piyasa gücü oluşturarak kırsal yoksulluğun azaltılmasında önemli katkılar sağlamaktadır. Kooperatifler çevre tahribatına ve kaynakların tükenişine, istikrarsız finans sektörüne, eşitsizliğin yaygınlaşması ve artmasına, yönetişim sorunlarına ve siyasal ve ekonomik kurumlara güvensizlik gibi küresel problemlerin çözümüne önemli katkılar yapmaktadırlar. İklim değişikliği ile mücadelede fosil yakıtların yerini yenilenebilir enerji alıyor. Fosil yakıtlara bağlı kalmadan enerji üretmenin bir yolu da Yenilenebilir Enerji Kooperatiflerinden geçiyor.  Dünyada yaşanan enerji krizleri, artan enerji bağımlılığı, vatandaşın enerji yatırımlarında sağlanan teşvikler, yenilenebilir kaynakların ön plana çıkması nedeni ile Yenilenebilir Enerji Kooperatifleri ortaya çıkmıştır. Enerji Kooperatiflerin hedefleri; Yerel ve yenilenebilir kaynakların yerinde değerlendirilmesi, küçük sermayelerin büyük yatırımlara dönüşmesi, vatandaşın kendi enerjisinin sahibi olabilmesi, ülke ekonomisine katma değer sağlanması, istihdama katkı sağlanmasıdır. Enerji Kooperatiflerinin kurulması ile; Enerjinin yerel düzeyde sürdürülebilir dağıtımı ve üretimi ile ülke enerji bağımlılık oranının düşürülmesi, Bölgedeki enerji ihtiyacının doğru tespiti ile enerji sistemindeki kayıp oranlarının azaltılması, Yerel kalkınma, Enerjinin tüketileceği yerde üretilmesi sayesinde bölgesel katma değer yaratılması sağlanacaktır. Yenilenebilir enerji sağladığı avantajları dolayısıyla bütün dünya ülkeleri için olduğu gibi Türkiye açısından da ekonomik, toplumsal ve çevresel olarak stratejik bir önem arz etmektedir. Çevresel açıdan ele alındığında yenilenebilir enerji kaynakları sayesinde küresel ısınma ve iklim değişikliğinin yarattığı tehditleri azaltmak mümkündür. Dünyanın birçok ülkesinde kooperatifler, yenilenebilir kaynaklardan enerji üretimini teşvik etmek amacıyla sağlanan destekler sayesinde, dünya temiz enerji üretimine katkı sağlamaktadır.  1970’de üç yerel Danimarkalı ailenin işbirligi ile kurulan rüzgar tribünü, yenilenebilir enerji sektöründe dünyadaki ilk kooperatiftir. Türkiye’de yenilenebilir enerji kooperatifi kurulabilmesi, 2 Ekim 2013 tarihli ve 28783 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmelik’in 5’inci maddesi ile olası kılındı. Türkiye’de ilk yenilenebilir enerji kooperatifi Denizli ilinin Tavas ilçesinde 2014 yılında kuruldu. 2018 yılı itibariyle Türkiye’deki kooperatiflerin sayısı ise 22’ye ulaştı. Kooperatiflerin kurulduğu iller ise; Çanakkale, Bursa, İzmir, İstanbul, Konya, Ankara, Çorum, Şanlıurfa, Mersin, Antalya, Kayseri, Afyon, Elazığ, Muğla ve Denizli. Dünya ve Türkiye yenilenebilir enerji sektöründe kooperatifler aracılığıyla alternatif bir girişim modeli yaratılarak özellikle yerel ve yenilenebilir kaynakların bölge halkı tarafından değerlendirilmesi ve elde edilen kazançtan pay almaları sağlanmıştır. Aydın ili zengin yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip olmasına rağmen, Aydın halkı bu enerji kaynaklarından ne elektrik üretiminde, ne tarımda , ne konut ısıtılmasında, ne sağlık hizmetlerinde, nede turizmde faydalanabilmektedir. Aydın 24 tarımsal üründe Türkiye’de ilk 10 il arasındadır. İncir üretiminde ise dünya birincisidir. Aydın topraklarının yüzde 85’i jeotermal kullanımına açılmıştır. Ne yazık ki Aydın’da jeotermallerin büyük çoğunluğu zeytin ve incir bahçelerine, birinci sınıf tarım ve sulak alanlara kurulmaktadır. Türkiye’de jeotermal kaynakların yüzde 94’ü konut ısıtılması-seracılıkta-turizmde kullanılırken, yüzde 6’sı elektrik üretiminde kullanılmaktadır. Oysaki Aydın’da tam tersi söz konusu olup Aydın jeotermal kaynakların yüzde 96’sı elektrik üretiminde, yüzde 4’ü diğer alanlarda kullanılmaktadır. Şu anda Türkiye’de üretimde olan jeotermal santrallerin yüzde 58’i Aydın’da yer almasına rağmen ne Aydın halkı, ne çiftçi, ne sanayici, nede işletmeci bu jeotermallerin ürettiği elektrikten ucuz bir şekilde faydalanabilmektedir. Faydalanmak bir yana jeotermallerin Aydın tarım alanlarını ve ürünlerini, doğal ve kültürel yaşam alanlarını kirletmeleri, insan sağlığını tehlikeye atmaları nedeniyle Aydın halkı, çiftçisi, sanayicisi, işletmecisi son derece mağdurdur. Diğer bir konuda jeotermal işletmelerin kanunla düzenlenmiş yükümlülüklerini yerine getirmemeleridir. Jeotermal kanununa göre jeotermal işletmeleri yıllık gayri safi gelirlerinin yüzde 1’ini Aydın Valiliğine vermek zorunda. Aydın Valiliği’de bunun 1/5’ni jeotermal enerji üretiminin yapıldığı köy veya mahalle halkı için kullanılmak amaçlı muhtarlığa vermek zorunda. Ne yazık ki bu kanun maddesi Aydın’da yıllardır uygulanmamaktadır. Aydın halkı maalesef ürettiği tarım ve sanayi ürünlerinin ülke bütçesine yaptığı katkının, katma değer ürün ve hizmetlerin, ödediği vergilerin karşılığını yıllardır alamamaktadır. Nitekim Türkiye İstatistik Kurumu’nun yayınladığı 2015-2017 yılları Aydın bazında kişi başına Gayrisafi Yurtiçi Hasıla (GSYH) değeri 2017 yılında 28.072 TL oldu. Aydın ili 28.072 TL olan kişi başına düşen GSYH değeri ile 38.680 TL olan Türkiye ortalamasının yüzde 27 altında yer alırken kişi başına düşen GSYH değerinin en yüksek olduğu 38. İl oldu. Aydın ilinin kaynaklarından Aydın halkı, çiftçisi, sanayicisi, işletmecisi faydalanmamakta , AB fonları ile desteklenen yabancı ortaklı şirketler tarafından kullanılmaktadır. Aydın’da bu çarkın, Aydın halkının kötü kaderinin tersine dönmesini sağlayacak tek olay, Aydın yenilenebilir enerji kaynaklarının, Aydın halkı tarafından Aydın halkı için kullanacak olan Yenilenebilir Enerji Kooperatiflerinin kurulmasıdır. Aydın ilinin Türkiye’nin en zengin ve verimli yenilenebilir enerji kaynaklarına sahip olmasına rağmen, Türkiye’de Yenilenebilir Enerji Kooperatiflerine sahip iller arasında Aydın’ın olmaması ilginç olduğu kadar düşündürücüdür. Aydın ilinin doğal ve kültürel varlıkları Aydın halkının öz malıdır ve Aydın halkı için kullanılmalıdır.