Peygamber Efendimiz (sav), Veda Hutbesi’nde asabiyeti yani ırkçılığı ayaklarının altına almadı mı? Bu nasıl cahiliye devri bir şey ki, insanı; insanlığından çıkarıyor? Esfel-i sâfilîn, yani aşağıların en aşağısı derekesine savuruyor. Savaşın dahi Medeniyetimizde bir hukuku var iken; nasıl olur da masum olana bir “ihtimal” ve “ dedikodu” sebebiyle ırkçı, Batıcı bir üslup ile faşizan bir saldırıyı gerçekleştirirsiniz? Prof. Dr. Yasin Aktay hocanın şu serzeniş ve iştişari eleştirisi dikkatlice analiz edilmeli değil mi? *** Ayakta durmaktan, yürümekten yorulduğu için dinlenmek için bir banka oturmuş yaşlıca bir kadın. Hepimizin annesinden, anneannesinden, babaannesinden bir eser bulabileceğimiz kadar aşina bir sima. Görmüş geçirmiş belli ki, çekmiş dünyanın çilesini yüzünün bütün hücrelerine işlemiş. Annemizin, ninemizin en masum, en hak sahibi, en muhterem, en eli öpülesi, en sırtında taşınası haline rağmen dünyamıza taşan o ürkek bakış, o korkudan dona kalmış, kupkuru gözlerinde sıkışıp kalmış gözyaşları, bu ülkenin bağrına fırlatılmış bin düşman roketinden daha fazla yaralayıcı. O masum kadını bu hale getiren, o kadın üzerinden bizi de buna seyirci kılan aşağılık zihniyet epeydir bizi aşağılara çekip duruyor. Daha ne kadar düşürecek ne kadar alçaltacak ne kadar batıracak? İdeolojiler, iddiaları ve içerikleri ne olursa olsun fiili duruma geçtiğinde bir yaşlı kadının veya adamın, bir çocuğun, bir engellinin, bir hastanın karşısında en köşeli yanlarını törpüleyip askıya alamıyorsa eninde sonunda dönüp kendine batar. Ama ırkçılık en kötü ideolojiden de beter bir insanlık seviyesi. Esfel-i safilin bir seviye. İnsanlıktan çıkış seviyesi, ama herhangi bir hayvanlığa dahi uğramadan bir çıkış. Böyle bir seviyeyi bu asil halkın evlatlarına milliyetçilik, ulusalcılık diye yutturmaya kalkışan, bu milletin masum evlatlarını bu iğrenç ideolojiyle zehirlemeye kalkışanlar kendi notlarını Leyla Muhammed’in güneşten ve yaştan yanmış yüzünün ortasından bakan gözlerinde okusunlar. Orada gördüklerinden kendi milletleri adına övünülecek bir şey bulabiliyorsa o övünçleriyle istedikleri gibi debelenip dursunlar ama iddia ettikleri milletten uzak dursunlar. Maalesef, bu tahrik edici ırkçılık ve düşmanlık şu anda en büyük sorunumuz haline gelmiştir. Halkta karşılığı olan bir mülteci karşıtlığını birilerinin ifade etmesinden çok ötede bir durum vardır. Irkçı siyasetçiler bu yolla kendilerine bir mazeret üretmeye kalkışabiliyorlar. Oysa bu siyasetin kendisi o kitleyi tahrik etmekte, oluşturmakta ve aklını çelmektedir. Bu akıl çelici tehlikeli ideolojinin kahramanlığı da bu ülkeye ve millete faydası da Leyla Muhammed’in masum yüzüne yansıyan kadardır. O yüzde gurur duyabilecekleri bir şey varsa bari ecdadımızın şanlı tarihinden, kahramanlık ve asalet örneklerinden uzak dursunlar, ecdadımız bunlardan beridir çünkü. *** Bu ve benzeri ırkçılık kokan hareketler, Medeniyetimizde hiç olmadı.
Olmayacaktır da.
Varsa o Medeniyet, medeniyet olmaktan çıkmıştır.
Uygarlık’a dönüşmüştür.
Bizim de Uygarlık ile bir irtibatımız olamaz.
O Uygarlık, “Tek dişi kalmış canavar”dır.