Yeni Şafak gazetesi, ilk günden beri takip ettiğimiz birkaç yayın organından biridir. Çok istifade ettik. Etmeye de devam ediyoruz. Kıymetli yazarları… Mütefekkirleri var. Bu makaleyi yazarken bir taraftan Yeni Şafak yazarların makalelerini dinlemekteyiz. Gerçek Hayat dergisi, Cins dergisi gibi yakinen takip ettiğimiz kardeş yayınları var. Ama, bazı konularda hassasiyetlerin kaybolduğunu görüyoruz. *** Milliyetçi muhafazakâr kesimin mücadele ettiği kapitalist zihniyetle mücadelede gözden kaçırdığı hususların olması, üzücüdür. Kapitalizmin yegâne dayatması reklamlar, maalesef günümüzün gerçeği. Ancak milliyetçi muhafazakâr tarafın reklam hususunda daha fazla hassasiyet göstermesi icap etmez mi? *** Artık TRT’nin gerek Türkçe kullanımında kaybettiği hassasiyeti, gerekse reklam konusundaki kapitalist mantıkla hareket edişini zikretmiyorum bile. Yönetimde zihnî keşmekeşlik hâkim. *** Yeni Şafak gazetesinin(16.05.2022-18.05.2022 tarihlerinde) resmi internet sitesinin giriş reklamı olarak “yarı nû” tanıtımı ısrarla vermesini anlamış değilim. Meşhur bir giysi markasının yarı çıplak reklamının yayınlanması ilgili grubun inandığı değerlere ters düşmüyor mu? Yani Yeni Şafak grubu bu reklam ile mi ayakta kalacak? (Bu yazıyı kaleme aldığımız saatlerde -18 Mayıs 2022 saat:12:00 - reklam yayınlanmaya devam ediyordu. Delil olsun diye ekran fotoğrafını da arşivledik). Esas itibariyle böylesi bir tanıtım bir hafta evvel Haber7 sitesinde de vardı. Zannederim daha sonra kaldırıldı. Biz konumuza dönersek… Gerek gazetenin yazarları, gerekse Yayın Grubu’na bağlı dergilerdeki yazarların hassasiyetleri ortada iken böylesi bir reklam nasıl gözden kaçar? Neden reklam alırken kendi kıstaslarınızı koymuyorsunuz? Birçok milliyetçi muhafazakâr kişi ve müessese tarafından “MODERN” kelimesinin fütursuzca çağdaşlığın yerine kullanılması bu neviden bir yoldan sapmadır. Bu da ayrı bir garabet. Mesela Yeni Şafak Yayın grubundan Gerçek Hayat dergisinin Aralık 2021 sayında kıymetli mütefekkir D.Mehmet Doğan’ın “Çünkü ‘çıplak’ inkılâbatın rezalettir sonu…” makalesi bir gerçeği yüzümüze çapıyorken… Aynı grubun internet sitesindeki bu yılın modası olan “çıplak”lığa alet olması -hafif tabirle- garipsenecek bir haldir. Sayın Doğan’ın bu makalesinden küçük bir kesit (Kaynak: Gerçek Hayat, Aralık-20211, shf.108,109): Çünkü ‘çıplak’ inkılâbatın rezalettir sonu… Ey denî kundakçılar, biz sizde çok gördük onu! Çıplak inkılapların sonu rezalettir, ey alçak kundakçılar biz o rezaleti sizde onu çok gördük! Mehmed Âkif 110 yıl önceden bugüne mesaj veriyor. Milletin muztarip evladı, gidişattan varılacak noktayı kestiriyor ve Türkiye’nin geleceğine yön veren pozitivist-laikçi aydınların kadın ve âile konusundaki yanlış düşüncelerini sert şekilde eleştiriyor. Batı emperyalizmi Müslüman toplumları azınlıkları kullanarak parçaladı. Bu azınlıkçı parçalama siyasetinin ikinci kademesi kadınların sahneye sürülmesidir. Onların dışarıdan yapmak istediklerini bir süre sonra Türkiye’yi yöneten pozitivist elit içeriden, inkılâp iddiasıyla yaptı. • Kadını her hâl ü kârda evinden çıkarmak, • Mahremiyet kavramını hayattan kovmak, • Tesettürü men etmek, • Çıplaklığı-teşhirciliği özendirmek, • Bunun için plaj kültürünü yerleştirmeyi mesele edinmek, • Güzellik yarışmaları düzenlemek vb. işlere girişildi… Velhasıl kadınlar kullanılarak toplumun bünyesi sarsıldı. *** Bu tür reklamlar ne kaybettirir diye bir sual akla gelirse… Biz de deriz ki: Kapitalizmin temel düsturu şudur: Zehri altın tepsine sunmak. *** Vakti zamanda yola çıkılırken… Yönetilen değil… Yöneten. Yön verilen değil… Yön veren. Mahkûm değil… Hâkim. Bu usuller esas alınmamış mıydı? İlave edelim: Reklam verilen değil… Reklam veren. Reklamda mecburi değil… Tercih edilen. Ve tercih de ana ilkelerden sapma göstermeden olmalıdır. *** Allah aşkına bizler neyin mücadelesini veriyoruz? Neden milliyetçi muhafazakâr kesim illaki kapitalizme ram olacak? Şu denirse: “Sana ne bizim reklam politikamızdan…” “Sen işine bak…” “Ayakta kalmak kolay mı zannediyorsun…” Gibi… O vakit biz de dostumuzu… Düşmanımızı bilelim… Diyerek işimize bakarız. Ancak, yolumuza da devam ederiz. Biz üzerimize düşen istişari eleştiri hudutları içinde yerine getirelim dedik. Vesselam.