Her kutsal dinde olduğu gibi İslamiyet inancında da ibadet etmenin belirli şartları, usulü vardır. Kurban ibadeti Hz. Adem’den, Hz. İbrahim’den ve Hz. Muhammed SAV.den bugüne dek gelen ve kıyamete kadar da devam edecek olan en kadim ve en kutsal bir ibadettir. Müslümanlar için çok önemlidir.
Kurban: Allah rızası için kesilen etin kendimiz, ailemiz ve insanlara dağıtılmak üzere yaptığımız bir ibadettir. Kurbanın birinci özelliği etlik yapmak değil, fakirlere, ihtiyaç sahiplerine onu tattırmaktır. Yoksulların gözetilmesidir. Dinin, Kur’an’ın özü ve amacı budur.
Kurban kesmede aranan ilk şart, kesen kişinin Müslüman olması ve akıl sağlığının yerinde olmasıdır. Bu şartları yerine getiren kişi muhakkak ergenlik çağını geçmiş olmalı ve belirli bir gelire sahip olmalıdır.
Kurban kesmek için seferi olmamak gereklidir. Bu durum dini kaynaklarda “15 günden az bir süre için, 90 km ve daha uzak bir yerde bulunan kimsenin kurban kesmesi vacip değildir.” şeklinde geçmektedir.
Kesilecek hayvanın özelliği de kurban için mühimdir. Deve, sığır, manda, koyun ve keçi olmalıdır. Kümes hayvanlarından kurban kesilmez. Kümes hayvanları ancak sadaka olur.
Kurbanlık hayvanın herhangi bir organı eti azaltıyorsa, bu kurban kesmek için uygun değildir.
Kurban Bayramı namazı kılındıktan sonra kurbanlık hayvanların kesilmesi gerekir.
Kurban kesilirken niyet önemlidir. Kişi niyetini dile getirmelidir. Ayrıca kurban etinin 3 bölüme ayrılması ve 2 bölümünün ihtiyaç sahiplerine dağıtılması gerekir.
İslamiyet'te ibadet bireyseldir. İbadetten sorumluluk, ceza ve mükafat da bireyseldir. Bu durumda bir ailede karı-koca ve çocukların her birinin ayrı ayrı kurban kesme mükellefiyetini doğuracak şartları taşımaları halinde her birinin ayrı ayrı kurban kesmesi gerekir. Kurban ibadetinin yükümlülüğü de bireysel olduğu için her bir mümin kendi durumunu tespit edip ona göre hareket etmekle yükümlüdür. Yani dinen karı kocadan hangisi zengin ise kurbanı o keser, ikisi zengin ise ikisi de keser, ikisi de fakir ise ikisi de kesmez. Fakir kurban kesmek zorunda değildir ama keserse çok sevap olur.
Tarlasından aldığı mahsul veya tarlanın, evin, dükkanın (atölyenin, kamyonun) bir senelik kirası, ne kadar çok olursa olsun, bir yıllık ev ihtiyacını veya aylık geliri ve aldığı maaş ve ücret, aylık ihtiyacını ve kul borcunu karşılamayan kimse, imam-ı Muhammed’e göre fakirdir. Fetva da böyledir. Şeyhayn’a göre zengin sayılır. Mülkü olan tarlanın ve bu demirbaş malların değeri, ihtiyacını karşılar ve nisabı da bulursa, bunun kirayı her alışta, bir miktar ayırıp, biriktirerek fıtra vermesi ve kurban keserek büyük sevaba kavuşması gerekir. Böyle bir kimse, fıtra vermez ve kurban kesmezse, imam-ı Muhammed’e göre, günahtan kurtulur. Tarlasından hiç mahsul almayan, kiraya da veremeyen kimse ve ihtiyacından fazla malı olup da, parası bulunmayan kimse, imam-ı Muhammed’e uyarak, fıtra vermez ve kurban kesmez. Verir ve keserse, ikinci ictihada göre, fıtra ve kurban sevabına kavuşur.
Aldığı kira ile güç geçinen kişi, nisaba malik ise, para biriktirip, fıtra vermeli ve kurban kesmelidir. Etin hepsini kavurma yapıp, birkaç ay et parasından biriktirip gelecek yılın fıtra ve kurban parası olarak saklamalıdır. Böylece, fıtra ve kurban sevabından mahrum kalmamalıdır. Aile efradı çok olup güç geçinenin, kurbanın etini evinde bırakması müstehaptır. Birden çok evi olan erkeğin, nisaptan düşürecek kadar borcu yoksa, kurban kesmesi gerekir.
Bayramın bir başka güzelliği de, arefe günlerinde adet haline gelen ölülerin mezarların ziyaretidir. Ölmüş büyüklerimizi unutmak felakettir. Ölüsünü unutan kendisini unutur. Kendisini doğuran, büyüten, besleyen ve insan içine katan anasını, babasını, ölmüş eşini-dostunu ecdadını unutmak ölüler için ihanettir. Ölülerin hatırlanması onların hayır dualarını celbeder. Ölülerin hayırla, hasenatla onları ziyaretleri ile onlar adına verilen sadakalar ve dualarla yadedilmeleri ölmüşlerimizi memnun eder. Evet, unutan mutlaka bir gün unutulur.
Bayramın bir özelliği de, çocuklara bayram sevincinin tattırılmasıdır. Onların sevindirilmeleridir. R.SAV.in üstün özelliklerinden ve bizlere tavsiyeleridir ki, çocukları, özellikle yetimleri sevindirin. Böylece Allah’ın korumasına girin, buyurmuştur.
Bayramları bu anlayışla ihya eden, değerlendirenleri yüce Allah ömürleri varsa gelecek bayramlara sıhhat ve afiyetle tekrar kavuşturur. Bunu da hatırdan çıkarmayalım. Şunu da ihmal etmeyelim, Kurban Bayramı arefe günü, yani bugün sabah namazı farzından sonra tekbir getirmek vaciptir. Bir emirdir. Arefe günü sabah namazında başlar, bayramın 4. günü ikindi vaktinde son bulur. Metni şudur; “Allahü ekber, Allahü ekber. La ilahe illallahü vallahü ekber. Allahü ekber velillahil hamd” Bu ulu Allah’ın birliğini, yüceliğini, büyüklüğünü dillendirmek ve en büyük zikirdir...