Merhaba sevgili okuyucular, bu hafta yine yeni bir yazıyla sizlerleyim. Bu haftaki köşe yazımda size biraz biz gazetecilerin uğradığı haksızlıklardan dolayı içimi dökmek istedim. Gazetecilik, sizin gözünüzde dışarıdan bakıldığı zaman nasıl bir sektör gözüküyor bilmiyorum ama gelin bir de bize ve yakınlarımıza sorun. Bizler, sırf siz değerli okuyucular 5 dakika okuyup bir daha yüzüne bakmayacağınız haberler için saatlerimizi harcayan, sevdiklerinden ayrı kalan, yemeğini ortada bırakan, yağmur çamur dinlemeyen, bir görüntü uğruna saldırıya uğrayan, hemen hemen her hafta şikayet üzerine karakolda ifade verip mahkemeye çıkan, herkesin kaçtığı yere koşarak giren insanlarız. Bunları elbette bir çıkar için, karşılık beklediğimiz için yapmıyoruz. Gazetecilik çok çok büyük fedakarlık gerektiren bir meslek. Hepimiz bu sektöre bunları bile bile giren insanlarız. Ya da durun bir saniye, evet bir isteğimiz var. O da biraz saygı. Çünkü gazeteciler artık çevrelerindeki iki yüzlü insanlardan çok sıkıldı. Hayatınızdan gazetecileri çıkarın, haberleri çıkarın. Bakın ne kalıyor geriye? Hiçbir şey. Çhaber, hayatın ta kendisidir. Mesela başınız sıkıştığında hep gazeteciye koşarsınız sesinizi duyurması için veya bir şey kaybedersiniz gazetecinin kapısını çalarsınız. En mutlu gününüzü tüm şehrin gözüne sokmak istersiniz mesela. E peki hal böyleyken, nasıl oluyor da hala daha işinize göre davranabiliyorsunuz ben anlamıyorum. Gazeteci güzel bir haber yapınca “baş tacı” oluyor, eleştirince “düşman”. Ben de buna ayar oluyorum. Düğünü eğlencesi olunca koşa koşa haber yaptırmaya gelenler, kazada belada haber olunca koşa koşa şikayetçi olmaya gidiyor. Biz gazeteciler bunlardan çok sıkıldık. Toplumda A’dan Z’ye her mesleğe saygı gösterirken, birazını biz gazetecilere ayırın… Oh be nasıl rahatladım!