Sözlükte “yalan söylemek, uydurmak, asılsız isnatta bulunmak gibi” anlamlara gelen iftira, ahlâk terimi olarak bir kimseye işlemediği bir suçu isnat etmek demektir. Hukuk ve ahlâkta iftira yerine daha çok ifk ve bühtân terimleri, zina iftirası için de kazf kelimesi kullanılır.
Kur’an’da iftira ve aynı kökten gelen kelimeler elli dokuz yerde geçmektedir. Bu âyetlerden birinde Allah’ın, kendisine ortak koşma dışında dilediği kimselerin bütün günahlarını bağışlayacağı ifade edildikten sonra, “Allah’a ortak koşan kimse yanlış bir inanç uydurup büyük günah işlemiş olur.” (Nisâ, 4/48) denilmektedir. Bir diğer âyette ise “Kim bir hata yapar veya kasıtlı günah işler de onu bir suçsuzun üzerine atarsa büyük bir bühtan ve apaçık bir günah işlemiş olur.” (Nisâ, 4/112) buyrulmak suretiyle iftiranın ne denli büyük bir günah olduğuna dikkat çekilmiştir.
Hadislerde, büyük günahlar arasında, kötülükten habersiz iffetli bir kadına zina iftirasında bulunmak da sayılmıştır (Buhârî, Vesâyâ, 23). Mü’minleri kötü huy ve davranışlardan uzak tutma gayreti içinde olan Hz. Peygamber (s.a.s.) onları iftira konusunda da uyarmış, iftiranın insanın âhiret hayatını iflasa götürecek olan kul hakları arasında yer aldığını belirtmiştir (Müslim, Birr, 60). İslâm’da iftira haram kılındığı gibi asılsız olması muhtemel haberler doğruymuş gibi kabul edilerek bunları araştırmadan inanmak da yasaklanmıştır.
Nitekim bir hadisi şerifte bu günahlar şöyle sıralanmıştır: “Allah’a şirk koşmak, sihir yapmak, insan öldürmek, yetim malı yemek, faiz alıp vermek, savaş meydanından kaçmak, masum ve kötülükten uzak iffetli bir kadına iftira atmaktır.” (Müslim, İman, 38)
Diğer bir hadiste ise; kıyamet gününde iftira ve yalanla başkasına, suç isnat edenlere, itibarını rencide edenlere, malını haksız yere yiyenlere büyük bir ceza vardır. Bunlar, dünyada namaz kılmış, oruç tutmuş, zekât vermiş olsalar bile, söz konusu ibadetlerin sevabı kendileri, için yeterli olmayacaktır. Tam tersine bu ibadetlerden elde ettikleri hayır ve sevap, muhataplarına yaptıkları haksızlığın bedeli olarak kul hakkı şeklinde verilecek ve kendileri, servetini kaybetmiş bir müflis gibi boş ve çaresiz kalacaklardır. (Tirmizi, Kıyamet, 1)
Bilmiş olunuz ki, yüce dinimiz İslam, her türlü ahlak dışı işleri reddeder. Bunlardan birisi de yalanın en adisi ve şerefsizi olan iftiradır. İftira toplumda onulmaz yaralar açan, kişilerin şeref ve haysiyetlerini yok eden korkunç bir yıkım hareketidir. İftira bir kişinin ve kişilerin diğer insanlara yapmadıkları bir işi, işlemedikleri bir suçu onlara isnat etmek ve yüklemek demektir.
Çünkü iftira iki kişi arasında olan bir olay değildir. Bütün toplumu etkisi altına alan ve kişilerin şeref ve izzetini toplumsal olarak yok eden bir olay olup izi asla zihinlerden silinmeyen -çamur at izi kalsın- adiliği ile yapılan bir tecavüzdür. Temiz insanları toplum nazarında kirletmeye yönelik bir alçaklıktır.
Suçsuz bir kimseye yapmadığı bir suçu iftira atmak en kolay ve en çok zararı olan bir iştir. Bir masuma iftira etmek, onun malını çalmak, mülküne tecavüz etmek, hatta hayatına kastetmekten daha beter bir iştir. Çünkü iftira, masum insanların hayatlarını karartan, zihinlerde silinmez izler bırakan, hatta insanın neslini etkileyen bir kötülüktür. Toplumsal bir afettir.
İftira toplumsal bir afettir. Bundan kendimizi korumamız son derece önemlidir. Bana ne, neme lazım demekle geçiştirilecek bir felaket değildir. Bu iftira bana-bize yapılsa ne yaparız demek ve ona göre hareket etmemiz gerekir. Çünkü R.SAV. efendimiz hazretleri, “Sizden hiçbiriniz kendisi için sevip istediklerini, başkaları için de sevip istemedikçe; kendi başına gelmesini istemediği bir bela ve musibetin başkalarının da başlarına gelmesini istemedikçe iman etmiş olmaz” buyurur. Böylece empati ve sempatinin en güzel örneğini bizlere sunmaktadır.
Bir kimseye iftira atmanın özellikle de namuslu bir erkeğe ve kadına zina iftirası yapmanın ahiretteki cezası cehennemdir. Dünyaya ait cezası ise iftira ettiği sabit olan kadın veya erkeğe de iftirasını dört tane şahit getirerek ispat edemeyen müfteri, iftiracıya onları ıslah için 80 değnek sopa vurun (öldürücü olmayan) ve onların şahitliğini de hiçbir zaman kabul etmeyin (onların sözlerine itibar etmeyin, onları toplumdan dışlayın ki başka onlar tam günahkardırlar). Nur suresi 4.ayet.
“Ancak bundan sonra tevbe edip ıslah olurlarsa müstesnadır. Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.” (Nur suresi 5. Ayet) buyurulmuştur.
İftiracının dindeki dünyevi cezası bunlardır. Sanıyorum Türk Ceza Kanunundaki cezası tazminat olmalıdır. Bu kadar maddi ve manevi cezası olan bir suçu, bir fiili bu insanlar niye işlerler, buna akıl erdirmek zor değildir. Başkalarını toplum nazarında küçük ve suçlu durumuna düşürmek, masumun itibarın sarsmak, namusunu lekelemek, yani adi dünyevi haset, fesat, istememezlik, çekememezlik gibi ruhi bir hastalık sonucu bu iftirayı atarlar. Atarlar ama, dünyadaki cezaları hariç ahirette en ağır en şiddetli azaba duçar olurlar. Artık bunları duyup bildikten sonra bir müminin başkalarına, hele iftira atması, yapılan iftiralara alet olup onun yayılmasına yardım etmesi, asla düşünülemez ve onaylanamaz.
Herkes aklını başına almalı, onun bunun iftirasına alet olmamalı, iştirak etmemelidir. Böylece sorumluluk altına girmemelidir. Rabbim cümlemizi iftira etmekten, iftira belasına bulaşmak, iftiraya uğramaktan korusun.
Elimize, dilimize, gözümüze, kulağımıza sahip olalım, iftira belasına bulaşmayalım...