Bu hafta hepimizi gerim gerim geren Nazilli maçının ardından hepimiz sinir küpüne döndük. Hatta sadece bu hafta değil, son maçların neredeyse hepsinde. Çarşamba günü alınan son mağlubiyet ile birlikte neredeyse tüm şehir inancını yitirdi. Yönetim, hoca hatta neredeyse tüm kulüp kalbi paramparça olan taraftar tarafından istifaya çağırıldı. Üzerimde maçı kaybetmenin stresi varken, maç bitiminin ardından taraftarın hakaretlerini, ıslıklarını, yuhalamalarını şok içerisinde izledim. Evet, kötü bir sezon geçiriyoruz. Özellikle son haftalarda takım asla beklentimizi karşılamıyor. Ama onlar da bu kadarını haketmiyor be sevgili taraftarlar. Her maçta saha kenarında onların ne kadar mücadele ettiğini, sizin karşınıza çıktıklarında nasıl bir sorumluluk alarak savaştıklarına ben şahit oluyorum açıkçası. Evet son zamanlarda iyice boşlamış olabilirler. Ama bu mücadele etmiyorlar anlamına gelmiyor. Biz iyi gün taraftarı değiliz, bu demek olmuyor ki onları eleştirmeyeceğiz. Evet eleştireceğiz. Bizi temsil ediyorlar çünkü. Ama bu kadar ağır eleştirmenin ne bize ne onlara faydası var. Bugün tesislerde düzenlenen bayramlaşma programında takım, şehre olan mahcubiyetini dile getirdi. Hala pes etmediklerini, motivasyonlarını düşürmediklerini söylediler. Ne olursa olsun İstanbul’a giderek, 3 puanı şehre bayram hediyesi olarak getireceklerine söz verdiler. Az önce de söylediğim gibi onlar bizi ve şehrimizi temsil ediyor. Daha hiçbir şey bitmemişken, hala ümit varken lütfen onlara sırtımızı dönmeyelim. Bizim şehrimiz, bizim takımımız. Onlar bizlerle var olacaklar…