Türkiye’de nüfusun artması, sanayileşmenin ilerlemesi, tarımda gübre ve ilaç kullanımının yaygınlaşması ve çevre farkındalığının yeterince oluşmamasından dolayı ülkemizin topraklarında, yüzey ve yeraltı sularında aşırı kirlenmeler meydana gelmektedir. Bu kirlenmelere sebep olanların başında da tarımda kullanılan pestisitler gelmektedir.
Pestisitler, bitkilere zarar veren hastalık etmenleri, zararlılar ve yabancı otlar gibi organizmaları öldüren kimyasal bileşiklerdir. İdeal pestisit yalnızca hedef organizmayı etkileyen, kalıcı olmayan ve çevreye etkisi zararlı olmayan kimyasal madde olarak tanımlanabilir. Oysaki gerçekte uygulanan pestisitlerin büyük bir yüzdesi, hiçbir zaman hedef organizmalarına ulaşmamaktadır. Pestisitler ile yapılan ilaçlamalarda ilacın çok az kısmı hedef organizmaya giderken geri kalan yüzde 94-99,9’luk kısmı çevrede hedef olmayan organizmalara ve ekosistemlere su ve hava yolu ile karışmaktadır.
Pestisitler uygulandıktan sonra en fazla toprağa ulaşmakta ve birikmektedir.
Pestisitler ilaçlama esnasında rüzgar ile sürüklenerek yada buharlaşarak farklı bölgelere taşınırlar, ardından yağışla tekrar toprağa veya suya bulaşabilirler. Pestisitler tarımsal alanlara düşen yağmur sularıyla yeraltına süzülerek veya yüzeyde kalarak suların kirlenmesine neden olmakta, bitki ve böceklere ulaşmaktadırlar.
Büyük Menderes Havzanın yüzde 44’ü tarımsal alanlar, yüzde 52’si orman ve yarı doğal alanlar, yüzde 2’si kentsel alanlar ve yüzde 1’den az bir kısmını da yüzey suları kaplamaktadır. Havzada su kullanımının yüzde 79’u tarım, yüzde 21’i endüstriyel ve evsel amaçlar için kullanılmaktadır. Büyük Menderes Havzasının başlıca akarsuyu olan Büyük Menderes Nehri ve kolları, bölgede sulama suyu olarak kullanılan kaynakların başında gelmektedir. Havzayı tehdit eden başlıca unsurlar arasında Noktasal Kaynaklı Kirleticiler; zeytin karasuyu, evsel ve endüstriyel atıksuları, jeotermal sulardır. Yayılı Kaynaklı Kirleticiler; pestisitler ve gübreler, foseptikler, düzensiz katı atık depolama saha sızıntı suları, madencilik faaliyetleri olarak gruplandırılmıştır.
Büyük Menderes Havzası Türkiye yüzölçümünün yüzde 3.2 büyüklüğünde olmasına rağmen, Türkiye’de tüketilen pestisitlerin yüzde 15’i bu havzada kullanılmaktadır. Büyük Menderes Havzasında kullanılan suni gübreler ve pestisitler ciddi bir yayılı kaynak kirliliği oluşturmakta, hem yüzey sularını hem de yeraltı sularını tehdit etmektedir.
2017 yılında ADÜ’den A. Gavcar ve arkadaşlarının Büyük Menderes Nehrinde yaptıkları araştırmada, nehirden alınan su örneklerinde yaz döneminde 31 çeşit, kış döneminde ise 10 çeşit pestisit belirlenmiştir. En yüksek ortalama konsantrasyona sahip pestisit yaz döneminde 3226,9 ng/L ile endosülfan, kış döneminde 681,9 ng/L ile pyrimethanil olmuştur. Yaz döneminde en baskın kirletici pestisit olan endosülfan’ı sırasıyla DDD ve pyrimethanil takip etmiştir.
DDT ve benzeri Organik Klorlu Pestisitlerin (OCP)’de içinde bulunduğu birçok yasaklı pestisite Büyük Menderes Nehrinin her noktasında yapılan ölçümlerde rastlanılmıştır. Bunun sebebi ise yasaklı pestisitlerin kalıcılığının uzun süreli olması yada yasaklı olmasına karşın pestisitlerin kullanılmasının devam etmesidir.
Yapılan araştırmada ayrıca suda bulunan pestisitlerin bazılarının beslenme zincirine katılımının olabileceği tespit edilmiştir. Bundan dolayı da Büyük Menderes suyunun sulama suyu olarak kullanılması özellikle organik tarım yapılan alanlarda tavsiye edilmemektedir.
Pestisitler tarımda yoğun olarak kullanılmaktadır. O nedenle pestisitlerin
en önemli kirletici olduğu alanlar topraklardır. Toprak kirliliği ise son zamanlarda doğayı tehdit eden en önemli unsurlardan birisidir. Söke ovası topraklarında DDT kontaminasyonunun kapsamını ve kaynağını belirlemek amacıyla yapılan araştırmada; 0–30 cm derinlikteki toprak numunelerin yüzde 16,2’de; 30-60 cm derinlikteki toprak numunelerin yüzde 14,9’da; 60-90 cm derinlikteki toprak numunelerin yüzde 9,5’de DDT bulunmuştur (Turgut vd., 2013).
Kullanılan pestisitler gıdalarda, toprak, su ve havada, doğada yüksek kalıntı bırakma potansiyeline sahip olmaları dışında insanlara da zararlı olmaktadır. Pestisitlere maruz kalma, insanlarda olumsuz sağlık etkilerine neden olabilmektedir.
Büyük Menderes Nehrinde yazın yapılan pestisit ölçümlerde en yüksek ortalama seviyesine sahip olarak bulunan Endosülfan zehirlenmesinde meydana gelebilen toksik etkiler şunlardır; Bilinç kaybı, konvülsif nöbet, baş ağrısı, baş dönmesi, nörolojik sekel, motor nöron hastalığı, serebral ödem,
solunum depresyonu, aspirasyon pnömonisi, pulmoner tromboemboli, bulantı, kusma, gastrointestinal irritasyon, karaciğer enzimlerinde yükselme, hiperglisemi, metabolik asidoz, akut böbrek yetmezliği, miyoglobinüri, kalp yetmezliği, hipotansiyon, siyanoz, hematolojik, anormallikler, kanama bozuklukları, ciltte irritasyon, kanser, sperm hareketlerinin baskılanması olabilir.
Pestisitler alınan miktarlar göreceli olarak küçük olsa bile, uzun bir süre maruz kalındıklarında kronik hastalıklara neden olabilmektedir. O nedenle günümüzde yaygın olarak kullanılan pek çok pestisit, insanlar için muhtemel veya olası kanserojen olarak sınıflandırılmıştır. Pestisit kullanımı ile sarkomlar, multipl miyelomlar, prostat kanseri, pankreas, akciğerler, yumurtalıklar, memeler, testisler, karaciğer, böbrekler, bağırsaklar ve beyin tümörleri arasında ilişki olduğunu gösterilmiştir. Pestisitler insan sinir sistemine de zarar verebilmektedir. Pestisit maruziyetiyle yetilerdeki hassasiyet kaybı, bilişsel ve psikomotorik fonksiyonlarda bozulmalar ve depresyon arasında da ilişki vardır.
Çocuklar pestisitlere maruz kalınca nörolojik gelişimleri bozulmaktadır. En sık görülen nörolojik bozukluklar öğrenme eksiklikleri, dikkat eksikliği, duyusal eksiklikler veya gecikmiş gelişim yer almaktadır. Belirli pestisitler hormon sistemini bozabilmektedir. Hormonal etkiler, bazen oldukça düşük dozlarda görünebilir. Fetüsler bu maddelere maruz kaldığı takdirde, gelişimsel bozukluklara ve cinsel organlarının malformasyonlarına maruz kalabilmektedirler. Pestisitlerin az miktarda uzun süreli vücuda alınmasından kaynaklanan geç belirtiler, bağışıklık sisteminin zayıflaması yanı sıra düşük, ağır ve erken doğum gibi şekillerde üreme sistemini etkileyebilmektedir.
Toplam pestisit zehirlenmelerinin yüzde 70’i ve ölümlerin yüzde 99’u gelişmekte olan ülkelerde gerçekleşmektedir. Bu durum dünyada kullanılan pestisitlerin sadece yüzde 25’inin orada kullanılmasına rağmen ortaya çıkmaktadır.
Aydın Ovasında Türkiye ortalamasından 3 kat daha fazla pestisit kullanılmaktadır. Bunun üzerine zamansız ve ölçüsüz şekilde, sık sık pestisit kullanımı da ilave olunca, Aydın Ovasında yerüstü ve yeraltı su kaynakları, topraklar, tarımsal ürünler pestisitler ile kirlenmekte, ekosistem zarar görmekte, canlıların genetik yapılarında hasar oluşmakta, onların hasta ve kanser olarak ölmesi kolaylaşmaktadır. Bugün Büyük Menderes Nehri artık Aydın Ovasında yaşayan insanlara yüzyıllardır olduğu gibi bolluk, bereket ve zenginlik değil; giderek artan ve çeşitlenen kirlilik nedeniyle fakirlik, işsizlik, göç, açlık, hastalık, kanser ve ölüm getirmektedir. Tüm bu süreci hızlandıran en önemli unsurlardan birisi de pestisit kullanımıdır.