Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mareşal Mustafa Kemal Atatürk, basına büyük önem verirdi. Basının doğru ve dürüst bir şekilde yayın yapmasının şart olduğunu söyleyen Atatürk, gazetecilerin de gördüklerini ve bildiklerini samimi bir şekilde yazmalarını istemiştir. Basına manşetlik cümleler verirdi. Slogan şeklinde, akılda kalıcı kelimeler seçerdi. Çünkü, gazetecilik yönü vardı. 1918’de İstanbul’da “Minber” adıyla gazete çıkarmıştı. “Hatib” takma adıyla köşe yazıları yazardı. Askeri kimliği nedeniyle gerçek adıyla yazması yasaktı. İstanbul hükümetini eleştiriyordu. Bir yazısında Damat Ferit Paşa hakkında “cahil, musibet, saygısız, küstah, gaflet içinde, gülünç, kitap okumaya muhtaç” gibi benzetmeler yaptı. Şak… Sansürlendi... Gazetenin o sayısı toplatıldı. Suriye’den dönerken tren bileti alacak parası bile yoktu. Tek maddi varlığı gözü gibi baktığı dört kısraktı. İki bin altına satmıştı. Bu kısrakların parasını kendi payı olarak gazeteye yatırmıştı. Ali Fethi Okyar ve doktor Rasim Ferid’le ortaktı. Sermayeleri anca o kadarına yetebildi, yedi haftada 51 sayı çıkarabildiler, kapattılar. Sivas kongresi sırasında İRADE-İ MİLLİYE gazetesini çıkardı. Milli mücadelenin ilk yayın organıydı. Kongre zabıtları ve bildiriler yayınlanıyordu. Logosunun altında “milletin arzu ve isteklerinin savunucusudur” yazıyordu. Dört sayfaydı, tirajı beş bindi. Ankara’da Hakimiyeti Milliye gazetesini çıkardı. İlk başyazısını yazdı. Ankara Hükümeti’nin çalışmaları yayınlanıyordu. Logosunun altında “mesleği, milletin iradesini hâkim kılmaktır” yazıyordu. İlk sayfaydı. Kağıt sıkıntısı nedeniyle tabloid boy asılıyordu. Bu gazete 1934’ten itibaren “Ulus” adını aldı. 1937… İstanbul’da Kurun (Vakit) gazetesi vardı. 10 bin civarında tirajıyla en çok satan gazeteydi. Bu gazeteye “Asım Us” takma adıyla makaleler yazdı. En önemli gündem maddesi, Hatay meselesiydi. Fransa’ya yönelik mesajlarını “gazete diplomasisi” yoluyla, bu makaleler yoluyla veriyordu. Mesela bir yazısında açık açık “savaşırız” demeye getiriyordu.” Asım Us yazılarının Hatay’ın tereyağından kıl çeker gibi çekilip alınmasında büyük rolü vardı.  Ortadoğu coğrafyasında “mermi sıkmadan toprak kazanan” tek lider, Mustafa Kemal’di. Gazeteciliği “kutsal mesleklerden biri” olarak görüyordu. Sabiha Gökçen’e söylemişti… “Asker olmasaydım, gazetecilik mesleğine girerdim” diyordu. Mustafa Kemal “kutsal meslek” olarak görüyordu ama işgal günlerinde gazetecilerin hepsi mübarek insanlar değildi… (devam edecek)