Bence tüm insanlık Covid-19 nedeniyle hayatının belki de en önemli sınavından geçiyor. Bundan sonra artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Olamayacak çünkü hep aklımızın bir köşesinde “Acaba?” olacak. Sevenlerin arasına virüs girdi. Artık eskisi gibi safları sıklaştıramayacağız. Kadın kocasına sarılırken, genç insan sevgilisini öperken, evlat babasının dedesinin, annesinin, ninesinin ya da başka bir büyüğünün elini öperken, yada büyükler küçüklerin gözlerinden öperken, Camiler tekrar ibadete açıldığında, İmam “Safları sıklaştıralım” dediğinde hep “Acaba?” diyecek.
Ama yine de bu zorlu günleri en az zararla atlatabilmek için kimse kimseye sarılmayacak,kimse kimse ile tokalaşmayacak, kimse elini yüzüne götürüp ağzını, burnunu, gözünü kaşımayacak. Ki en zoru bu insan günde 60 ile 90 defa alışkanlık olarak elini yüzüne götürüyormuş. Ben çözümü elimin altında bir selpak mendil bulundurmakta buldum. Burnum kaşındığı zaman hemen selpak mendili burnuma götürüyorum.
Covid-19 KORONAVİRÜS oldukça demokrat bir virüs. Zengin fakir, güzel çirkin dinlemiyor. Kutsal kitabımız Kuran-ı Kerim’de helak olan kavimler var. Kimisi zorbalığından, kimisi hırsızlığından, kimisi livata gibi ahlaksız yaşantısından dolayı Yüce Allah tarafından yüksek desibelli sesle, yıldırımla yada gökten işaretli taşlar yağdırılarak helak edilmişler.
Yine aynı kitapta İsrailoğulları yani Yahudiler Yüce Yaradan tarafından defalarca lanetlenmiştir. Ama her şeye rağmen Yahudiler arasından da imanı sağlam olanlar ve iyilik yapanlar Cennet’e gidecekler. Ben okuduklarımdan böyle anladım, yanlışım varsa Din Görevlisi arkadaşlarım düzeltebilirler.
“Ama her şeye rağmen biz bu günleri hak ettik mi?” diye soruyorum kendime.
Netice itibariyle halkının takdirini kazanmış bir Hoca Torunu olarak “İlim Çin’de bile olsa gidip bulunuz.” diyen bir Dinin mensubuyuz. İnançlarımıza göre “Kefenin cebi yok”, yanı almış olduğumuz sayılı nefesler bittiğinde dünya malının dünyada kalacağı ve ahrete göçerken götürebileceğimiz 2 metre bez neticede. Ne demişler “Mal Sahibi, Mülk Sahibi, hani bunun ilk sahibi?”, “Malda yalan mülkte yalan,var birazda sen oyalan.”
Gerçek olan şu ki biz inançlarımızın gereklerini yeterince yerine getiremedik. Öncelikli olarak ülkemiz Dünyada İslamiyet’in en rahat yaşandığı ülkelerden biri iken son yıllarda bazı aklı evvellerin din adına halkımızın değer yargılarına ters, akla ziyan açıklamaları bir çok kişiyi kutsal dinimizden soğutmuştur. Oysa dinin siyasete alet edilmemesi gerekiyordu. “Vatan sevgisi imandandır” diye bir hadisi şerif varken “Keşke Kurtuluş Savaşını Yunan kazansaydı” diyen bir meczup devlet görevlileri tarafından kayda değer bulunmamalı, bilakis haddi bildirilmeliydi.
Birde toplumumuzda şöyle bir alışkanlık oluştu. Yanlışım varsa lütfen düzeltin. Ademoğlu 40-50 yaşına kadar meyhaneden kalkmayacak, içki kumar, hovardalık her türlü naneyi yiyecek,sonra da bir Hac ya da Umre’ye gidecek günahları affolacak. İnançlarında samimi olanları tenzih ederim ama gerçek bu değil mi?
Hristiyanlarda da günahı çok olan Hristiyanlar Kiliseye giderler, orada bir dilek kutusuna para atarlar, sonra da papaza işledikleri günahları anlatırlar ve papaz günahlarını affeder.
Oysa biz biliyor ve inanıyoruz ki Kainatın sahibi Yüce Allah ancak günah işledikten sonra gerçekten yürekten pişman olup bir daha aynı ve benzer günahları işlememeye karar verenlerin günahlarını affeder. Onu da gerçekten pişman olup yaradana samimi şekilde dua ederse öyle affeder.
Netice itibariyle imtihana çekilmek için geldiğimiz bu dünyada “Dua”nın hayatımızda yeri çoktur. Çünkü Yüce Yaradan ancak yapmış olduğumuz dualarımız sonucu dertlerimize derman verir. Ama dua etmeden önce de hangi konuda dua edeceksek o konuda elimizden gelen tedbiri almış olmamız gerekir. Mesela ben dua ediyorum diyorum ki, "Ya Rabbi, tüm Ümmeti Muhammed’in çocukları ile birlikte, ailemi, beni, tüm sevdiklerimi., vatanımı, devletimi, askerimi, polisimi, korucumu, sağlık çalışanlarını, tüm soydaşlarımı, tüm din kardeşlerimi ve tüm iyi insanları Covid-19 Koronavirüs başta olmak üzere tüm hastalıklardan ve tüm kötülüklerden tez amanda kurtar İnşallah.”
Ama kimse ile tokalaşmıyorum, kimseye sarılmıyorum, 1-1,5 metre sosyal mesafeyi koruyorum. Ayrıca günde en az 10 bin adım yürüyüş yaparak ve 1 bardak sıcak limonlu su içerek vücudumun bağışıklığını güçlendirmeye çalışıyorum. Bu arada bildiğimiz Türk Kahvesinin de Koronavirüs mücadelesinde etkili olduğu yolunda bir takım bilgiler geldi, fırsat buldukça onu da değerlendiriyorum. En önemlisi Yaradanın benden istediği şekilde yaşamaya çalışıyorum. Dikkat edin lütfen Yaradanın istediği şekilde yaşıyorum diyemiyorum, onun istediği şekilde yaşamaya çalışıyorum diyorum ve sonra da dua ediyorum. Çünkü biliyor ve inanıyorum ki bizi yaratan bir sahibimiz var ve ondan bizlere de sağlıklı hayırlı, insanlığa faydalı bir ömür diliyorum.
Bugün Allah’ın evi dediğimiz Kabe’de bile ibadet yasaklandı. Ve Kabe’yi tavaf görevini insanoğlundan ebabil kuşları devraldı. Kabe’yi ziyaret yani Hac nedeniyle her yıl milyonlarca Müslüman’dan para alan Suudi Arabistan daha geçen yıl 40 yıldır her santimi şehit kanları ile sulanmış kutsal vatan topraklarımı bölmeye çalışan emperyalizmin maşası PKK’ya sırf Şeytanın Uşağı olmuş emperyalistlere yaranmak için 200 milyon dolar yardım yaptı. Sonra da o PKK Araplardan aldığı paralarla benim askerime polisime kurşun sıkıyor. Burada benim kafam çok karışıyor gerçekten. Biz ülkemizde hiç ihtiyaç sahibi kalmamış gibi günahlarımızı affettirmek için Hac ya da Umre’ye gidiyoruz. Suudilere para kazandırıyoruz, sonra da bizim paralarımız bir şekilde bizim askerimize, polisimize kurşun olarak geri dönüyor.
İşin özü Dünya nüfusunu 8 milyardan 500 milyona çekmeyi planlayan Şeytanın Uşağı olmuş toplam 13 aileden oluşan dünya elitlerinin Covid-19 Koronavirüs’ü biyolojik bir silah olarak ortaya sürdüğü eninde sonunda ortaya çıkacak. Türk Milleti olarak bu sapkınların uygulamış olduğu nüfus planlamasının bir kurbanı olmamak için kimseye sarılmıyoruz, kimseyle tokalaşmıyoruz, kimsenin elini öpmüyoruz, kimseyi gözlerinden, yanaklarından öpmüyoruz, sosyal mesafeyi koruyoruz, elimizi yüzümüze götürmüyoruz, ellerimizi en az günde 10 defa 20 şer saniye sabunlu suyla yıkıyoruz ve içimizden samimi bir şekilde Yaradana dua ediyoruz. Ya da hiçbirini yapmıyoruz, dünya elitlerinin nüfus planlamasına yardımcı olup ahrete göçüyoruz. Karar sizin.
Selam ve Saygılarımla....