Adamlar 31 Ocak 1896 tarihinde almışlar “Birleşik Türk Devletleri” kararını. Ayrıntısını merak edenler Google Teyzeden öğrenebilirler. Nitekim 1'inci Dünya Savaşı sonrası yenilmemiş olmamıza rağmen Almanya yenildiği için yenilmiş sayıldık ve tarihi düşmanlarımıza gün doğdu. Osmanlı Devleti’ne Sevr Antlaşması'nı imzalattılar. Ancak bir Sarı Paşa çıktı onların imzalattığı Sevr Antlaşması'nı yırtıp attı çöpe.
Neticede Gazi Mustafa Kemal’in öncülüğünde yine Gazi’nin deyimiyle ilelebet yaşayacak Türkiye Cumhuriyeti Devleti kuruldu. Tüm bunlara rağmen düşmanlarımız bizlere kötülük yapmaktan vazgeçtiler diyemeyiz. Atalarımız; ”Su uyur düşman uyumaz” demişler.
Petrolün ana yurdu Ortadoğu’nun kan gölüne döndüğü bu dönemde ise Türkiye Cumhuriyeti’nin mirasçıları, kendisini Türk hissedenler tarihte olmadığı kadar dikkatli ve uyanık olmak zorunda arkadaşlar. Belki bu gün 100 yıl öncesinden daha güçlü olabiliriz ama düşmanlarımız da 2 ye katlanmış olabilir.
ABD’nin Dünyanın en stratejik coğrafyasına sahip olan ülkemizde gözü olduğunu ve 40 yıldır ülkemizi parçalamak için PKK’yı desteklediğini biliyoruz da, aynı zamanda 40 yıldır kendi üretimi Kaleşnikof tüfeklerle PKK’yı destekleyen ve başkentleri Moskova’da büro açmalarına izin veren Rusya’yı nereye koyacağız. Rusya’nın eski Sovyetler Birliği döneminden sıcak denizlere inmek için ülkemizde gözü olduğunu biliyoruz da, mirasçısı olan Rus Devleti’nın bu fikirden vazgeçtiğine dair bir işaret görmedik henüz. Üstelik bizi kuzeyden, güneyden kıskaca almış durumda iken.
Bakıyorum da aramızda, özellikle medyada bazı arkadaşlar kendileri gibi düşünmeyen her kesi hemen HDP ve PKK ile ilişkilendiriyorlar da, ABD’nin Fırat’ın doğusunda kurmakta olduğu namlusu Türkiye’ye çevrili 70.000 silahlı güce sahip PKK'nın sözde devletciğinden hiç bahsetmiyorlar. Mehmetçiklerimiz cansiperane savaşıyor ama asıl düşman Fırat’ın Doğusunda kuyumuz kazılıyor. Nedense medyamız bunu hiç görmüyor.
Sağ olsunlar sevgili yöneticilerimiz NATO’yu da Suriye sınırında göreve çağırdılar. Gençlerimiz pek bilmezler ama 1991 Körfez Savaşından sonra İncirlik Üssü’ne konuşlanan Çekiç Güç’ün yaptıklarını hatırlıyorum da inanın NATO bölgeden uzak kalmalı diyorum.
1991 Körfez Savaşı ile birlikte zamanın ABD Başkanı Baba Bush’un söylediği cümleleri hatırlıyorum da , kafalarından Haçlı Düşüncesini atamamış NATO askerlerinin bu bölgede yapabileceklerini düşündükçe çileden çıkıyorum. 1991 Körfez Savaşı’nı başlatırken Evangelist (Yani Yahudi sever, Hristiyan Tarikatçı) Baba Bush; “Yıldızlardan ilham aldım, Haçlı Savaşı başlattım.” Demişti. Koskoca dünya devletinin başkanı yalan söyleyecek değildi elbet Adam açıkça söyledi; ”Haçlı Savaşı başlattım.” Dedi. Haçlı ordularının başkanı savaş başlattığını söyledi ama kendisini güya Müslüman zanneden İslam ülkelerinin başındakiler ne yapıyordu, kendilerini ve ülkelerini İsrail’e pazarlamaktan başka.
Oysa İslamiyet başka şeyler söylüyordu. Ayeti Kerime; ”Vatan Sevgisi İmandandır.” Diyor, Hadisi Şerif ise; ”Birlikte rahmet, ayrılıkta azap vardır.” Diyordu.
“Birinci bin yılda Avrupa’yı Hristiyanlaştırdık. İkinci bin yılda Amerika ve Afrika’yı Hristiyanlaştırdık. Üçüncü bin yılda Asya’yı Hristiyanlaştıracağız.” Diyordu. Papa bilmem kaçıncı Benedikt. Peki Asya’yı Hristiyanlaştırmak için nereden başlayacaklar? Elbette Ön Asya tabir edilen Anadolu’dan .
Yani adamların gözü her santimi Şehit Kanları ile sulanmış Kutsal Vatan topraklarımızda. Adamlar on yıllar öncesinden yapacaklarını söylüyorlar. Asıl olan biz neler yapıyoruz Atalarımıza layık olabilmek için.
Bu gün dostumuz görünen güya medeni ve uygar görünen Batı Ülkelerine de çok fazla güvenmemek lazım. Yaşı biraz ilerlemiş olan arkadaşlar tüm medeni ülkelerin gözü önünde Avrupa’nın gözü önünde 11 Temmuz 1995 tarihinde kana susamış Sırpların Srebrenica’da 8372 Müslüman Boşnak’ı nasıl katlettiklerini hatırlayacaklardır. Üstelik bu katliam Birleşmiş Milletler askerlerinin gözü önünde yapıldı ve engel olmak için parmaklarını bile oynatmadılar. Batı da yaşayan milletler biz güçlü olduğumuz sürece dostumuzmuş gibi görünebilirler,ancak siyasetçilerinin Ortaçağ’daki Haçlı düşüncesini ortaya atarak batı seçmeninden oy aldıklarından emin olabilirsiniz.
Rahmetli Necmettin Erbakan Hocam’da söylemişti, “Suriye karıştırılıyorsa hedef Türkiye’dir demişti." Yani ABD ve Rusya başta olmak üzere tüm emperyalistlerin hedefinde Türkiye olmadığının bir garantisi var mı?
Ama biz her şeye rağmen yaşamış olduğumuz dünyanın en netameli coğrafyasında her ne kadar bazı siyasilerimiz konuşmalarıyla bölmeye çalışsa da, birliğimizi ve bütünlüğümüzü korumak zorundayız. Ve yerli tarımsal üretimden tutun, kullandığımız mermi dahil, tankımızı, topumuzu, tüfeğimizi, denizaltımızı, uçağımızı, uzay teknolojimizi kendimiz yapmak zorundayız. Bu anlamda İktidarın yerli savunma sanayindeki çalışmalarını heyecanla ve takdirle takip ettiğimi belirtmeden geçemeyeceğim. İkinci dünya savaşından sonra Japonlar İsviçre’ye işçi göndererek saat Teknolojilerini geliştirdiler. Bizde ülkemizde yeterli güven ortamını oluşturarak NASA dahil dünyanın bir çok gelişmiş ülkesinde çalışan süper beyinlerimizi ülkemize davet ederek burada çalışmalarını temin edebiliriz diye düşünüyorum.
Geçici de olsa Moskova Mutabakatı ile Suriye’de ateşkes sağlanması oldukça olumlu bir gelişme. Ama bizim bu gün konuşmamız gereken konu Suriye’den ziyade Deprem ve YeniKoronavirüs olmalıydı diye düşünüyorum. Zira yurdumuzun büyük çoğunluğunda yaşayan özellikle 1'inci derece deprem kuşağında yaşayan insanlarımız olması muhtemel depremler nedeniyle hayati tehlike yaşamaktalar. Sadece 2019 yılında ABD’ de 80.000 kişinin gripten hayatını kaybettiğini düşündüğümüzde Yeni Koronavirüs’ten korkmak mı korkmamak mı gerektiğini tam bilemiyorum. Ama başta temizlik olmak üzere tedbiri de elden bırakmamak lazım. Yani Yüce Allah bize temiz yaşamamızı emretmiş. Allah’ın istediği şekilde yaşadığımız sürece bence çokta korkulacak bir durum yok arkadaşlar. Tabii ki sosyal mesafe kuralı başta olmak üzere mümkün olduğunca evlerinizden çıkmayın, kendi izolasyonunuzu yapın. Ben de kendi izolasyonumu yaparak evden çıkmıyorum.
Kanal İstanbul konusuna gelince bence İktidar Kanal İstanbul’un getireceği faydaları yeterince anlatamıyor. Bu konuda İstanbul halkına danışılsa, yani bir referandum yapılsa halk kendi kararını kendisi verse çok daha doğru yapılmış olur diye düşünüyorum. Selam ve Saygılarımla...