Geçtiğimiz hafta üstad Can Ataklı’nın Kızılay’da yöneticilerin aldığı maaşlar üzerine idi ve “Yüksek Maaş Alması Soygundur” başlığı taşıyordu. Sanırım Kızılay Başkanının aldığı yüksek maaşı kastediyordu. Ve aynı yazıda verdiği rakamları incelediğimde 6 ila 31 Bin lira arasında maaşlar dağıtıldığını gördük. Geçtiğimiz ay yaşanan 6,8 şiddetindeki Elazığ Depreminin hemen ardından atmış olduğu tweetle halktan 10'ar lira bağış isteyen Kızılay Başkanı bu dönem kurumu gündemin ortasına oturttu. Bir de bu yüksek maaşlar. Halktan 10'ar lira 10'ar lira toplayacaksın sonra 14-16-19-24-31 bin lira dağıtacaksın. Ülkemizin en büyük hayır kurumu olan Kızılay’daki bu maaşlar kamu vicdanını yaralamaktadır.
Bence Kızılay, Türk Hava Kurumu ve benzeri hayır kurumlarında çalışanlar tamamen gönüllülerden oluşmalı yada asgari ücretten fazla maaş almamalıdır. Madem hayır kurumunda çalışıyorsun o zaman hayrına çalışmayı da öğreneceksin kardeşim. Sadece yüksek maaşlar değil, boğazda yalılar da kamu vicdanını yaralamaktadır. Şahsi tespitim odur ki Kızılay’daki bu yapı ve ödenen bu maaşlar kamu vicdanına uygun hale gelmeden bu kurumlar artık halktan bekledikleri yardımı alamazlar. Hayır kurumlarında çalışanlar şayet gönüllülerden oluşursa bence daha şeffaf ve faydalı işler yapılır diye düşünüyorum. Sevgili Devlet Büyüklerimizin dikkatine sunulur.
**
Seçimlerdeki İsraf Ne Zaman Sona Erecek
Aklı başında olan her kes bilir ki ülkemizin en büyük problemi siyasi partiler yasası ile seçim sistemidir. Siyasi partiler yasası diyorum, çünkü biz siyasi partilerde genel başkan değil adeta padişah seçiyoruz. Hangi siyasi partide olursa olsun, bir kez genel başkan seçilen artık bir daha koltuğu bırakmıyor. “Aynı partide, aynı görüşte yerime yeni, genç birini yetiştireyim, gelecek kuşaklara iyi örnek olayım.” diye düşünmüyor hiçbiri. Genel Başkan kendisi vazgeçmediği sürece ya da hak vaki olmadığı sürece kendisini genel başkanlıktan indirmek mümkün değil. Dünyanın hangi gelişmiş ülkesinde böyle bir siyasi partiler yasası var merak ediyorum. Bence halkımız daha demokratik bir siyasi partiler yasasını hak ediyor.
Gelelim seçimlerde yapılan israf sayılabilecek masraflara. Her ilçe her belde her aday için ayrı hazırlanan ayrı giydirilen yani aday resimleriyle süslenen, ayrıca yüksek ses sistemleriyle donatılıp sabahtan akşama kadar vatandaşın başını ağrıtan seçim arabalarından tutun da, seçim büroları başta olmak üzere cadde cadde, sokak sokak duvarlara, elektrik direklerine asılan afişlere, oy için harcanan paralara yazık değil mi arkadaşlar. Ya ifrat, ya tefrit. Ya çok az, ya da çok fazla. Birde seçim öncesi yapılan seçim konvoyu var ki evlere şenlik, arabaların yakıtları adayın göstereceği bir benzin istasyonundan doldurulur, son konvoyda adayın peşinden giden 150-200-250-300-500 araba adayın kazanıp kazanamayacağının göstergesi olur adeta. Bir türlü işin ortasını bulamıyoruz nedense. Kimse gelişmiş ülkelerde bu iş nasıl yapılıyor merak edip bakmıyor. Beğenmediğimiz ecnebi ülkelerinde seçim yapılır, seçmen olmayanın ruhu bile duymaz. 15 gün içinde televizyonda adaylar çıkar yapacaklarını anlatır. Seçim günü herkes oyunu kullanır, seçim biter. Seçimlerde oy için dağıtılan paralar da cabası. Birde elektronik oy kullanma sistemi var. Seçim sandığına gitmeden. Oyunuzu evinizden kullanabiliyorsunuz internet yoluyla. Bence daha sade, daha gösterişsiz, daha güvenli bir seçim sistemi üzerinde çalışmalıyız.
Demem o ki arkadaşlar bizde de parası olmayan, aramızda yaşayan birilerini bizlerde parlamentoya gönderebilmeliyiz. Parlamento sadece parası olanların daha çok para kazanmak için koştukları bir çatı olmamalı. Sonra siyasi partilere hazine yardımı da kesilmeli bana göre. Siyaseti sadece gönüllüler yapmalı. Sadece ülkesini karşılıksız sevenler siyaset sahnesinde yerini alabilmeli. Seçim zamanı geldiğinde de fazla gürültü yapmadan seçim dönemi bitmeli. Devletin onca televizyon kanalı var, Devletin televizyon kanalları belli ve adil bir program dahilinde parti başkanlarının yapacağı işleri anlatabileceği propaganda aracı olarak kullanılabilir. Bu arada siyasi partilerin adaylardan aldığı aday adaylığı ücretleri de yasaklanmalı. Neticede seçimin her kademesinde para konuşmamalı arkadaşlar.
**
Bu arada arkadaşlar ülkemizin suç cenneti olmaması için işlenen suçlara verilen cezaların da caydırıcı bir hale getirilmesinde fayda var. Tabii öncesinde sağlam bir denetim şartı var. Yaşanan ilk depremde, deniz kumundan yapmış olduğu binalarda onlarca insanın ölümüne sebep olan bir müteahhit 6-7 sene yatıp çıkıyor ve tekrar hiçbir şey olmamış gibi eski işine dönebiliyorsa, hakkında 40 tane suç dosyası bulunan bir suçlu ceza almadan hala dışarıda serbestçe gezebiliyorsa ortada yolunda gitmeyen bir şeyler var demektir. Kişi birinin canını almayı düşündüğü zaman kendi canını da verebileceğinin ya da daha kötüsünü yaşayabileceği caydırıcı cezaların olduğunu aklına getirmelidir ki, suçların önü kesilebilsin.
**
Bu güne kadar 27 ülkede görülen ve 260 kişinin ölümüne sebep olan ve bir üst solunum yolu hastalığı olan Corona Virüsüne gelince tesadüfen ortaya çıkan bir mikrop olduğuna inanmak için çok saf olmak gerekiyor. Ölümcül bir hastalık olan Corona virüsünün sizce ülkesindeki ucuz işçilikten istifade ekonomik yönden dünya lideri olmak yolunda ilerlerken, Çin’in önünü kesmek, ekonomik yönden bitirmek amacıyla,aynı zamanda dünya nüfusunu 7 milyardan 250-300 milyona düşürmeyi haliyle tek dünya devleti olma yolunda haydutluğa soyunan ABD ve ortakları İsrail ile İngiltere'nin ortaya attığı biyolojik silah olmadığını kim ispatlayabilir?
Arkadaşlar size önceki yazılarımda Evanjelistlerin planladıkları İsrail ile Türkiye arasında Hatay’da yapılmasını bekledikleri Armageddon Savaşından söz etmiştim. Şunu da belirtmiş ABD’yi yöneten Evanjelist ve Neo Con’ların bu savaşla Allah’ı kıyamete zorladıklarını yazmıştım. Şu aralar okumakta olduğum Serhat Ahmet Tan tarafından yazılmış “Zamanın Sahibi Zülkarneyn” adlı kitapta bizim sevgili yöneticilerimizin de çok önem verdiği adeta hedef olarak gösterdiği 2023 yılının İsrail Devleti’nin sonu olacağını, İsrail Devleti’nin 2050’li yıllarda tekrar kurulacağını öngörüyor. Yani demem o ki Filistinlilerin haklarını hiçe sayarak İslamın Kutsal Mabedi Kudüsü Yahudilerin başkenti yapmaya çalışan dünyanın haydut devletinin başkanı Trump Ortadoğu Petrollerinin tamamına sahip olmaya çalışırken, aklı sıra tek dünya devletine gitmeye çalışırken İsrail’in haritadan silinmesine yol açabilir mi? Ömrümüz varsa bekleyip göreceğiz.
Selam ve Saygılarımla...