Aydın’ın iki efsanesinden birisi siyasetteki, demokrasi şehidi Adnan Menderes’tir. Muhlis hali ile Başbakan olarak milletimize büyük hizmet vermiş devlet adamıydı. 27 Mayıs’ı yapanlar, onu idam ederek şehit ettiler. Sadece Aydın değil Tüm Türkiye hala onu minnetle anıyor. O’nu, 27 Mayıs sonrası kaybettik. Aydın’ın ikinci efsanesi, hayat damarı, olmazsa olmazı, Büyük Menderes Nehri’dir.  Afyon’un Dinar ilçesinden çıkan 550 kilometre uzunluğundaki Büyük Menderes Nehri, Batı Anadolu’nun en büyük nehridir. Verimli ovalarımızın can damarıdır. Büyük Menderes Havzası’nın ana sulama kaynağıdır. Binde 4 eğilimi ile tam bir ana sulama nehridir. Bu bölge aynı zamanda Türkiye’nin en verimli tarım arazilerine sahiptir. Türkiye’nin yüzde 3,5’lık alanına sahip olan B.Menderes Havzası 4 milyona ulaşan nüfusu ile Türkiye’nin en kalabalık havzalarından biridir. B.Menderes Havzası sahip olduğu iklim koşulları nedeniyle Türkiye tarımsal üretiminin yüzde 15’ni karşılar. Bugün geldiğimiz noktada Menderes Havzası, birçok sorunla karşı karşıyadır. Hatta menderes bitmiştir. Menderes Nehri’nin kaderi de değişmeye başladı, nehir kirlenmeye başladı. B.Menderes Nehri yıllardır, yerleşim yerlerinden kaynaklanan evsel atık sular; sanayi kuruluşlarında oluşan endüstriyel atık sular karışmaya başladı. Büyük menderes nehri, jeotermal akışkanlar; zeytin karasuyu etkileri nedeniyle kirlenmiştir. İkinci salya olayı Büyük Menderes nehrinde yaşanıyor. B.Menderes Havzasına bırakılan endüstriyel atıksuların yüzde 63’ü Denizli, yüzde 23’ü Uşak, yüzde 11’i Aydın, yüzde 1’i Afyon illerindeki endüstriyel işletmelerden geliyor. Kentsel atık sularının yüzde 44’ini Aydın, yüzde 26’sını Denizli, yüzde 20’sini Afyon, yüzde 10’unu Uşak’ta bulunan belediyeler bıraktığı iddia ediliyor. B.Menderes Nehrine bir yılda 400 milyon tondan fazla endüstriyel ve kentsel atıksular, jeotermal akışkanlar ile zeytin karasuları bırakılmaktadır. Büyük Menderes, ölüm yatağındadır. Her yetkili 1990’lı yıllardan günümüze kadar hep konuştu ama icraat yapmadı. Böyle devam ederse, Yakın gelecekte, MENDERES ÇÖLÜ SÖZÜ DE GÜNDEME GELECEKTİR. Bu ilgisizlik devam ederse maalesef, bu kaçınılmaz olacaktır. ** GELECEĞİMİZİ ÖLDÜRÜYORUZ TÜRKİYEM! Şimdi de Marmara Denizi’nde DENİZ SALYASI adı konulan deniz ölümü ile tanıştık. Bu duyarsızlığımızla daha neler göreceğiz neler. Marmara Denizi çevresinde yaşayan nüfusumuz 30 milyona yakın. Çevresinde 60’a yakın yerleşim merkezinin pis suyu Marmara’ya akıyor. Marmara Denizi, bu otuz milyonun pisliğine dayanamadı. Köpürmeye başladı. Bizde buna DENİZ SALYASI adını koyduk. İlgisizliğimiz nihayet denizlerimizi de isyan ettirdi. Göllerimiz kuruyor, derelerimiz kuruyor. Bu bir felaket habercisi. Öğretmenliğimiz döneminde öğrencilerimize öğrettiğimiz bir okul şarkının sözlerini hatırladıkça irkiliyorum. Ne diyordu, o okul şarkısı; “BİR DÜNYA BIRAKIN BİZ ÇOCUKLARA, ISLANMIŞ OLMASIN GÖZYAŞLARIYLA” diye başlardı şarkı sözü… Çocuklarımıza, geleceğimize ihanet ediyoruz. Onlara yaşanmaz bir dünya bıraktığımızı bilelim artık. Marmara ve Ege’de 45 belediye bildiri yayınlamış. Bu bildirilerin ne faydası var. Bu işler bildiri yayınlamakla çözülmüyor. Sorumluluk alalım. Laf değil iş yapalım. Sorunu ortadan kaldıralım. Marmara artık ölü deniz oldu. Düden Şelalesi de kokmaya başlamış. Çok ama çok az zamanımız kaldı. Hemen kesin müdahale olmazsa, sonuçlar felaket olacak. Birbirimizle didişmeyi bırakalım artık. Milletçe geleceğimizi koruyalım. Cennet Türkiyem için, sorumlu yaşayalım. ** DENİZLERİMİZ DE, SALYA TEHLİKESİ BÜYÜYOR! Bir olumsuzluğa yada herhangi bir hadiseye isim koymakta çok mahiriz. Yetkililer Marmara Denizi’ndeki bu ürkütücü manzaraya “DENİZLERİMİZDE KOVİT OLDU” yakıştırması yapmışlar. Denizin pislenmesinden dolayı, oksijen yetersizliğinin yayıldığını, deniz salyasının bütün Marmara Denizi’ni sarmasından korkuluyor. Şimdiden Marmara ölü deniz oldu. Daha vahim olan, Marmara Denizi’nde balık neslinin yok olması, bu durumun ivedilikle çözümü gerekiyor. Otuz milyon insanın pisliğinin kanalizasyonda temizlenmeden denize akmasını belediyelerin önlemesi kolay değil. Bu pislenme, katmer katmer katlanarak, denizlerimizi kapsayacağını deniz canlılarını yok edeceği iddiaları, çok ürpertici. Devletimizin acil müdahale etmesi durumunda bile, deniz salyasının 4-5 yılda ancak yok olacağı ifade ediliyor. Her sıkıntıyı kendimiz yaratıyoruz. Çözümü: Marmara’ya akan pis sular arıtma tesislerinden geçmeli, Arıtmadan geçmeyen sular Marmara’ya akmamalı. Marmara’ya akan dereler mavi akmalı. Bunu sağlayamazsak Marmara’nın ruhuna fatiha okuruz. Türkiye’nin beka sorunu yok. Görüyoruz ki denizlerimizin beka sorunu var. Denizlerimiz bir yerde ölüyor. Kanal İstanbul, bu ölümü çabuklaştırmak için mi açılıyor. Allah aşkına garezine, inadına yapılan hizmetten millete fayda mı gelir? ** YAZIKLAR OLSUN! Ayasofya Cami’nde HAFIZLIKLARINI tamamlayan 136 öğrenciye diploma verme törenine sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın da katılması. Gençlerimize onur veren bir düşünce. Ne yazık ki bu gençlerin en mutlu anlarında yaşanılanlar, karşısında şok olmuşlar. Mesleklerinin ilk gününde sapık imam yüzünden, üzüntüye boğulmuşlar. Törene katılan emekli imam Mustafa Demirkan’ın törende yaptığı sapık konuşmaya yurdun 4 köşesinden tepkiler yağıyor. Allah aşkına böyle İslam düşmanı bir imamın arkasında, namaz mı kılınır?  Cumhuriyet düşmanı imamın, yüzyıla yakın bir süre ezan ve ibadetin yasaklandığı Ayasofya için ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ü kastederek, “ONLARDAN DAHA ZALİM VE DAHA KAFİR KİM OLABİLİR. YARABBİ.. BU ÜMMETİNİN BAŞINA GELMESİNİ MUKADDER BUYURMA” diyor. Be sapık adam sen kimsin? Kuran’dan aldığın bir surenin, bir ayetini kendine göre tefsir edeceksin, sonrada Atatürk’ü hedef gösterip hakaret edeceksin. Bu olayın en üzüldüğüm tarafı, bu hakaretin, Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan’ın gözü önünde yaşanmasıdır. Atatürk, Cumhurbaşkanlık makamının ilk sahibidir. Sayın Recep Tayyip Erdoğan da son sahibi… ** MÜDAHALE EDİLMELİY Dİ? Sapkın imam olayı sayın cumhurbaşkanımızın, gözü önünde yaşandı. Neden Cumhurbaşkanı bu olaya Durdurun şu rezaleti diyemedi? Adeta göz yumdu işte buna kahroluyorum. Bu sözler, kimin hoşuna giderse gitsin, hiçbir iktidar böyle Cumhuriyet karşıtı, Atatürk düşmanlığı yapanlara, fırsat vererek büyümez... küçülür yok olur. Bu sözleri söyleyenlerin teröristten ne farkı var. Milleti bölmeye çalışan, kin ve öfke yayan bu zihniyet mahkum olmaktan kurtulamaz. Atatürk’ü sevmeyebilirsiniz.. ancak hakaret edemezsiniz. Bu tür olaylar Atatürk ilkelerine milleti daha çok bağlar. Halkı galeyana getirir. İşte tehlike burada. Arzu ederdim ki hiç kimse hiçbir grup, hiç bir dernek, müdahale etmeden sayın Cumhurbaşkanımız, bu kişiden şikayetçi olmalıydı. Cumhuriyete sahip, bu zihniyete karşı çıkmalıydı. Sayın Devlet Bahçeli’nin kesin cümlelerle; “ATATÜRK OLMAZSA OLMAZIMIZ, KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR” sözü ortak değerlerimize nasıl sahip çıkılmasına güzel bir örnektir. 5816 sayılı Atatürk’ü Koruma Kanunu niye uygulanmaz, onu da anlamak mümkün değil. Cumhuriyet Türkiye’sinde, hiçbir iktidar Atatürk düşmanlığına fırsat vererek, ayakta kalamaz. Bu sapık zihniyetten beslenemez. Güçlenemez… Bu olaylara milletçe ne kadar karşı isek, bunları siyaset malzemesi yapmakta, o kadar yanlış diyorum.. HAFTAYAYORUMLARIM: MEZARLIK SUYU İLE ARABA YIKAYANLAR, ZEHİRLİ DEREYE KİM EL ATACAK, YENİ SANAYİNİN KALDIRIM VE YOLLARI İLE ŞİMDİ RAĞBET GÜZEL İLE ZENGİNE!