1967 yılında kurulup kapanan Nazillispor, 1984 yılında yeniden kuruldu. Tarihinde 3 kez 3. Ligden ikinci lige çıkan siyah beyazlılar, son olarak 2020-2021 sezonunda 2. lige çıkmanın sevincini yaşıyor. Nazilli’nin tanıtımında, Nazilli Belediyespor’un katkısı elbette tartışılmaz. Aydın’da profesyonel ligde kalan tek takımız. Nerede bir zamanlar Süper Lig’de fırtınalar estiren ilimizin takımı Aydınspor? Nerede? Kuşadasıspor? Sökespor ve Çine Madranspor? Hepsi de profesyonel lige bir bir veda ettiler. Amatör kümede mücadele ediyorlar. Nazilli halkının spor sevgisi burada ortaya çıkıyor. 1967 yılında kurulan daha sonra kapanan Nazillispor aralıksız, Nazilli Belediyespor olarak 1984 yılından günümüze kadar 37 yıldır profesyonel liglerde Nazilli’mizi temsil ediyor. Bu büyük bir başarıdır. Ne var ki bu 37 yılda, Nazilli Belediyespor kurumsallaşamamıştır. Harç borç günümüze kadar gelmiştir. Başta Belediye Başkanımız Kürşat Engin Özcan olmak üzere, Nazilli Belediyespor Başkanı Soner Yelkovan başkanlığındaki yeni yönetimimiz takımı bu sezonda 3. lig 2. gurupta şampiyon yaparak 2. lige çıkmasını sağlamıştır. Bu büyük bir başarıdır. Nazilli Belediyespor başkanların borç alacaklarından acilen kurtulmalıdır. Gerekirse bu alacaklar tekrar gözden geçirilmelidir. Araştırılmalıdır. Her Başkan bu konuda borçlarından feragat etmelidir. 1,5 yıl kulüp başkanlığı yapmış birisi olarak bu borçlar makbuzları kesilmemiş Nazilli Belediyespor’a yapılan bağışlardır. Nazilli Belediyespor bu borç batağında asla ikinci ligi kaldıramaz. Bu takımı şampiyon olduğuna pişman etmeye kimsenin de hakkı yoktur. Nazilli Belediyespor Nazilli’nin gururudur. Bu durum acilen çözülmelidir. ** ATATÜRKÇÜLÜK TARTIŞILMASIN! Koranavirüs nedeniyle coşku ile olmasa da kutladığımız 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı ile milli duygularımızı bir kez daha yaşadık. Hiç değilse bu kadar kirlenen siyasetimizde, milli ve dini bayramlarımız tartışılmasın. Buna fırsat vermeyelim. Milli birliğimiz ve beraberliğimizi böylece korumuş, KATKI SAĞLAMIŞ oluruz. Bütün dünyanın İMRENEREK SAYGI ile baktığı, adına paralar bastırdığı, Atatürk’ü “MİNNETLE ŞÜKRANLA” anmalıyız. Sadece Atatürk değil onun, silah arkadaşları ile birlikte, bağımsızlık bizim karakterimizdir diyen, Atatürk ve Türk ordusunu milletimizin gururudur. Bu Cumhuriyet’i yüzbinlerce şehit vererek kazandık. Kazanmasaydık ülkemizde hangi camide ezan okunacaktı. Hangi gencimiz fikri hür, vicdanı hür yetişecekti? Ortadoğu da bu nedenle, tek ve milli duyguları güçlü TÜRKİYE DEĞİL MİYİZ? Yaşadığımız 15 Temmuz, milletimize ders olmalıdır. Kendisini batıl inançlardan kurtaramayan, karanlık güçlere inanmış insanlardan, Cumhuriyet’imize fayda mı gelir? Onların tek hedefi güçlenmek, devleti ele geçirmektir. Bayramlar ulusça neşe içinde geçireceğimiz günlerdir. Yeter ki ‘Bu Senin Bu Benim Bayramımız’ diye ayrışmayalım.. ** HANİ.. DÜNYA 5’TEN BÜYÜKTÜ? Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan; “DÜNYA BEŞTEN BÜYÜK OLMALI” diyor. Doğrudur.. Adaletin sağlanması için gerçekten öyle olmalı. Peki öylemi oluyor? Maalesef öyle değil. Dünyada ülkeler özellikle son iki yılda ayakta durmaya çalışıyor. Her ülke can derdine düşmüş, Dünyanın bırakın beşten büyük olmayı, İsrail’den bile büyük olmadığını görüyoruz 5 milyonluk Yahudi devleti, dünyanın gözü önünde; çocuk ve kadın ayrımı yapamadan MASUM Müslümanları katlediyor. Kim gık diyebiliyor? Kim mani olabiliyor? Kimden tık diye ses çıkıyor. Türkiye, ekonomik yönden güçlü bir Türkiye olsaydı, İsrail bunları yapar mıydı? Sadece TÜRKİYE’DEN FERYAT GELİYOR. Ona da aldıran yok. Nerede İslam ülkeleri? Nerede 57 Müslüman ülkeden oluşan Dünya İslam Birliği? Nerede Arap ülkeleri? Nerede dünyada, adalet isteyen demokrat sosyalist devletler? Hepsi de canlarını kurtarma peşindeler, Bana dokunmayan, bin yaşasın dönemine girmişler. Masum çocuklar ve kadınlar katlediliyor kimin umurunda? Herkes sırtını döndü görmüyor, duymuyor bile… ** BİRLEŞMİŞ MİLLETLERDE SÖMÜRÜ DÜZENİ VAR! 10 devlet bir araya gelip, Birleşmiş Milletler de ortak hareket edemiyor. Neden? Çünkü karşısında veto hakkı olan dünyadan büyük 5 ülkesi var. Hepsinin de alınan kararları, veto hakkı var. Böyle adalet tesis eder mi? Birleşmiş Milletler de sömürü düzeni çoktan kurulmuş. Birleşmiş Milletler, zalim ile mağduru bile ayırt edemez duruma gelmiş. Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bunu görmeli, dış siyasette telefon diplomasisinin bir faydasının olmadığını artık anlamalı. Müslümanlığımızı bile kabul etmeyen Arap aleminden bize fayda yok.. Türk dış siyasetini gerçek mecrasında götürmeli. Atatürk’ün “YURTTA SULH CİHANDA SULH” ANLAYIŞIYLA HAREKET ETMELİ. Suriye belasını, başımıza geçiren, oluşturan biz değil miyiz? Mısırla aramızdaki köprüleri atan biz değil miyiz? Şimdi ise bu köprüleri yeniden kurmaya çalışıyoruz. Bu çelişkileri aşmalıyız. Gurur duyacağımız Türkiye’ye yaraşır daha tutarlı dış siyasetimiz olmalı.  Unutulmasın “TÜRK’ÜN, TÜRK’TEN BAŞKA DOSTU YOK” bunu da herkes bilmeli. Artık…