İstanbul fethinde Bizans Kralı yardımcısı Notaras İtalya’dan yardım isteyelim diyen krala “Osmanlı sarığını papalık serpuşuna tercih ederim” diyor.
Neden?
Adalet ve eşitliğin olmadığı bir yerde adalet ve eşitliği tesis eden kim ise ona yönelir bütün cihan.
Notaras’a bunu söyleten sebep de aynen böyle…
Sosyal Bilimci Prof Dr. Ergun Yıldırım bu konuya şöyle temas ediyor:
“Kendini “evrensel hakikat” gördüğü için self-kritiğe tenezzül bile etmedi. Bu nedenle yüzyıllar süren günahlar ve dogmatizmler içinde yaşayıp durdu. Bilim adamlarını yaktı, Müslümanları ve Yahudileri zorla Hristiyanlaştırdı, insanları evlerinden ve yurtlarından zorla göç ettirdi. Sorgulayan ve yeni mezhepler kurmaya giden Protestanlarla yüzyıl ve otuz yıl Avrupa’yı kan ve ateşe boğdu. Ortodoksları bile yağmaladı ve yakıp yıktı. İstanbul’a yapılan bu yağmayı Umberto Eco romanında dehşetli bir biçimde anlatır. Bu aforoz, yağmalama, yakma ve dogmatizm düzeni ile dünyaya cehennem yaşattı. Bundan dolayı Balkanlarda yoğun yaşayan Ortodokslar, Osmanlı tebaası olmayı tercih etti (Ergun Yıldırım, https://www.yenisafak.com/yazarlar/ergunyildirim/papa-escinsellik-ve-katoliklik-2056762, Erişim Tarihi: 19.01.2021,10:21).
Bu anlayış, asırlardır Vahşi Kapitalist Haçlı zihniyetinde devam etmiş ve -güya- modern ! bir asırda insanlığın en tabii hakkı olan yaşama hakkı dehşetengiz bir dengesizliğe maruz bırakılmıştır.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ): "Dünya Feci Bir Ahlaki Başarısızlığın Eşiğinde"
Tabi adama “günaydın” derler.
Şikâyet ettiğin, ahlaksız yaftasını yapıştırdığın bir teşkilatın başında kukla olarak görev yapmaktasınız.
Ama sen de bozuk saatin arasıra doğruyu gösterdiği gibi hakikati dillendirmişsiniz!
DSÖ'nün 148. Yönetim Kurulu toplantısı, İsviçre'nin Cenevre kentinde video konferans yöntemiyle yapılan toplantıda Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Yöneticisi Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus vahşi kapitalist ahlaksızlığı dile getirmiş.
Ve Kovid-19 aşılarının bütün ülkelere eşit ve adaletli dağıtılması için ülkelere küresel dayanışma çağrısında bulunmuş.
Bulunmuş da kim dinliyor?
Ghebreyesus, çaresizliğini şu ifadeleriyle dile getiriyor: "Ama şimdi, aşıların bazılarına umut getirmesine rağmen, dünyanın zenginleri ve yoksulları arasındaki eşitsizlik duvarında başka bir tuğla haline gelme tehlikesiyle karşı karşıyayız.
Şimdiye kadar en az 49 yüksek gelirli ülkede 39 milyon dozdan fazla aşı uygulandı. Düşük gelirli bir ülkeye ise sadece 25 doz verildi. 25 milyon değil, 25 bin değil, sadece 25. Açık konuşmam gerekiyor, Dünya feci bir ahlaki başarısızlığın eşiğinde. Bu başarısızlığın bedeli de dünyanın en yoksul ülkelerinde insan hayatı ve geçim kaynaklarıyla ödenecek." (https://www.hurriyet.com.tr/dunya/dso-direktorunden-sert-tepki-feci-bir-ahlaki-basarisizlik-41717995 Erişim tarihi:19.01.2021 saat:10.09)
Pekiyi Türkiye ne yapıyor?
Ne yapacak?
Bir Türk’ün yapması gerektiğini...
Ataları gibi din, dil, ırk farkı gözetmeden ve hiçbir karşılık beklemeden bütün insanlığın yardımını koşuyor.
Buna, Vahşi Haçlı Kapitalist alem de dahil…
Devletlerin maske savaşına girdiği bir dönemde Türkiye zengin ve yoksul ülke ayırt etmeksizin bütün dünyaya yardımda bulunmuş…
Buna İtalya, İspanya ve ABD gibi gelişmiş ülkeler de dahil…
Türkiye, sadece Avrupa ülkeleri ve ABD değil…
Türk ve İslam coğrafyası için de yardım TIR'ları gönderdi.
Balkanlar, Kafkaslar ve Afrika ülkeleri Türkiye’nin dayanışmacı tutumu ile salgın gibi amansız bir musibet karşısında yalnız ve çaresiz olmadıklarını görmüş oldular.
Türk milleti de bu yardımları gönülden desteklemiştir.
Bu davranışın bir hâkimiyet ideolojisi ile yönlendirildiğini söyleyemeyiz.
Dayanışmanın kültürel özelliğini Hz.Mevlana’nın sözü tescillemiştir: “Ümitsizliğin ardında nice ümitler var / Karanlığın ardında nice güneşler var.”
Yüzlerce yıl önceden söylenmiş bir söz, bütün insanlığın karanlığa gömüldüğü bir anda yeniden rehber olmuştur.
Buna zemin teşkil eden Peygamber Efendimizin (sav) Veda Hutbesi’nden bir bölüm ile bitirelim:
“Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Adem'in çocuklarısınız, Adem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahın da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınız O'ndan en çok korkanınızdır. Azası kesik siyahî bir köle başınıza amir olarak tayin edilse, sizi Allah'ın kitabi ile idare ederse, onu dinleyiniz ve itaat ediniz. Kimse kendi suçundan başkası ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.”
İşte Türk’ün beslendiği inancın imbiğinden süzülen adalet ve eşitliğin müdafaasını bunun için yapıyoruz.