Hatay ilimizde 15 yerden başlatılan yangın, geldiğimiz noktayı görmek için hepimizi derin derin düşündürmeli. Görüyoruz ki, TERÖR..  MİLLETİMİZİ YAKMAK dahil, her türlü düşmanlığı yapmaya başladı. Ne acıdır ki, biz hala, sen ben kavgası yapıyoruz. Farklı görüşlerden oluşan insanlarımızın sohbetini yadırgayanların, oturanları eleştirenlerin bu terör örgütlerinden ne farkı var. Bunlar, bizi içten yıkmak isteyen düşmanların ta... kendisidir. Her geçen gün ateşe gidiyoruz. Uçuruma koşuyoruz. Hala hırsımızdan bunları gören yok. Acımasızca birbirlerine saldıran Siyasi Parti Liderleri başta olmak üzere bu yaşadıklarımız, hiç kimsenin umurunda değil. Duyarlı olsalardı, milleti böyle ayrıştırmaya, bölmeye çalışmazlardı. Böyle seviyesiz siyaset yapmazlardı. Millete kötü örnek olmazlardı. Oysa, hepsinin de ağızlarından “ZAMAN BİRLİK ZAMANIDIR” diye BAL akıyor. İcraatlarında ise ağızlarından kin ve öfkeden başka bir şey görünmüyor. Önce A’dan Z’ye herkes, bunun hesabını yapmalı, millete iyi örnek olmalı. Kuşku duyuyorum. Böyle, Parti menfaati Ülke menfaatinin önünde gittiği sürece bu tehlike milletimiz için son bulur mu? ** BUNLAR BİZE YAKIŞMIYOR! Ülke olarak anlaşılmaz, yaptıkları ile tanınmaz bir hale gelmeye başladık. Bakıyorsunuz insanlar, bir yanda BANK ASYA ya ev kirası bile olsa para yatırdı diye cezaevlerine atılıyor, mesleklerinden oluyor... Diğer yanda bu bankada üst görevlerde bulunan bazı kişiler DİYANET İŞLERİ’NDE üst düzey görevlere atanıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. (Yanılmışım.. Allah affetsin diyenler dahil) kimse bunları izah edemez. Sadece bunlar mı? Güneydoğu illerimizde bazı din adamlarının millete, CENNET ANAHTARLARI dağıtılmaya başlamış. Boy boy haberler basında yer alıyor. Bu sapık insanlar ne yapıyorlar? 3-5 bin dolar veren kişilere, bu kişinin Hz. Muhammed’in soyundan geldiğini ilişkin sahte (SEYİTLİK) belgesi düzenliyor. Cennete gideceklerine inandırıyor.  Bu belgeyi alanlar Cennete gideceklerine inanıyor. Bu sapıklık 21’inci yüzyılda İslam aleminde şaşkınlıkla izleniyor. Biz nasıl çağdaş bir ülkeyiz. Buna kimler inanır? ** SADECE BUNLAR MI? Yine MENZİL TARİKATI’nın önde gelen isimlerden olan, çektiği çirkin içerikli mesajlarla milletten büyük tepki çeken ALİ İDİZER’in GATA’daki görevinden alınmasının ardından hemen başka bir yere görevlendirilmesi FETÖ olaylarından ders almadığımızı göstermiyor mu? Bu olayların yaşandığı Türkiye, nasıl olurda Dünyaya TÜRKİYE’NİN DEMOKRATİK ÜLKE OLDUĞUNU inandırabilir. Basında yer alan sağlık çalışanlarının MENZİLCİ DEĞİLİM yemini yapacağı haberleri ülkemiz için utanç veren haberler değil mi? Devletimiz bu konularda kararlı davranmalı. Cemaatlerden çektiğimiz sıkıntılar hale devam ederken başka cemaatlerin vereceği sıkıntılar (YILANIN BAŞI KÜÇÜKKEN EZİLMELİ) sözünde olduğu gibi zamanında tedbir alınmalı. Yok edilmeli. Devleti oluşturan kurumlar tedbir ve kararlı tutumları ile milletine güven vermeli. Böyle olursa iç siyasette milli birlik ve beraberliğimiz güçlenir. ** MENDERES NEHRİNİ ÖLDÜRDÜK. SIRA DOĞADA MI? Geleceğimizi bir bir öldürüyoruz. Hep konuşuyoruz, projesini yapıyoruz ama hepsi bu kadar. Ege Bölgesine hayat veren, Menderes Nehrini böyle öldürmedik mi? 1980’li yılların sonunda günün Aydın Valisi’nin öncülüğünde EGE illerinin valilerinin iş birliğiyle, Menderes Nehrini kurtarmak için Büyük Menderes Kanalı (MENÇEP) oluşturuldu, birkaç toplantı yapıldı. Basında bol bol haberleri yapıldı. Demeçleri yayınlandı. Hepsi bu kadar. Aradan 30 yıl geçti. Sonuç ortada. Menderes Nehri, kaderine terk edildi. Hiçbir canlının yaşayamadığı kanserojen deposu haline geldi. Her işimizde olduğu gibi Menderes Nehri, su gibi değil macun gibi akmaya başladı. Hatırlatayım. Bu su ile yetişen sebze ve meyvelerimizi yiyoruz. Tüm Aydın ilçe ve mahalle pazarlarında dikkat edin insanlar Menderes Suyu ile yetişen sebze meyveleri pazardan almaz, yemez oldu. Dağ köylülerinden alışveriş yapıyor. BİZ CENNET ÜLKEMİZİ. İŞTE BÖYLE BİTİRİYOR. BÖYLE ÖLDÜRÜYORUZ.   SURİYELİLER, SUÇTAN MUAF MI? Hak, Adalet ve Hukuk hepimizin devletimizden beklentisi. Ne var ki ülkemizde yaşanan olaylar karşısında zaman cezalar hem aciz kalıyor, hem de caydırıcı olmuyor. Nazilli’de Yeşilyurt Mahallesinde oturan öğrencimin başından geçen bir olayı sizlere aktarmak istiyorum. Yeşilyurt Mahallesinde oturan Ali Derinkuyu, benim Yamalak’tan öğrencimdir. Yeşilyurt Mahallesinde oturur. Bir gece sabaha karşı saat 07.00 sıralarında OTURDUĞU EVİNİN BAHÇESİNDEN 4 katın pencere korkulukları çalınır. Ali Derinkuyu’nun evinin kamera sistemi vardır. Derinkuyu’nun ifadesine göre, polisler gelir kamerayı inceler ve hırsızlık zanlısı kişileri tanırlar, Kamera sahibine, “KARDEŞİM BUNLAR SURİYELİ BUNLARDAN BİRŞEY ÇIKMAZ BÖYLE ÇALIP ÇIRPARAK YAŞIYORLAR” demiş. Aynı kişiler 2 gün sonra Nazilli’de sokaklardan, 2 rögar ve mazgal kapağını çalmışlar. Bu haber yerel gazetelerde yer almıştı. İfadeleri alınıp yine serbest bırakılmışlar. Yani, bir ifadeyle yola devam edin demişler. Bu adalet midir? Suç işleyenin din, ırk ayrımı olur mu? Yasalarımız böyle suçlar karşısında bu kadar yetersiz mi? YETKİLİLER DÜŞÜNSÜN. (KAMERA KAYITLARI ELİMİZDE MEVCUT)