Salı Günü sabah saatlerinde Ses Gazetesinde yayımlanan, “Kaymakam'dan sokağa çıkan vatandaşa sert tepki” haberimden sonra Karacasu Kaymakamlığı sosyal medya hesabından 2 sayfalık bana göre ve birçok insana göre de talihsiz bir açıklama yayımladı. Aynı açıklama belediye anons sisteminden de okundu.
Daha ben metni okuyamadan, başka bir şehirde çalışan ve mesleki nedenlerle tanıştığım çok sık da görüşmediğim bir resmi görevli Kaymakamlığın bu açıklamalarını okumuştu ve aynen şu mesajı attı:
- Kardeş arkandayım. Her zaman güzel haberler olmaz. Eleştiriye de açık olacaklar. Vatandaşa bağıramaz öyle Kaymakam da olsa.
Kaymakamlığın açıklamasının üzerinden daha dakikalar geçmişti. Bu mesaj aslında her şeyi özetliyordu. Çok sayıda telefon açıp destek olan oldu. Yaptığınız açıklamaya anlam veremiyorlardı. Size destek yorumu atıp beni arayanlar da oldu. İnsanlar baskı altında emir altında olsalar da doğrunun yanında olmayı bir şekilde tercih ediyorlar. Samimi bir şekilde arayıp “yapabileceğimiz bir şey var mı” diye soran herkese teşekkür ediyorum.
(Ayrıca emin olun size destek mesajı atıp konuyu bilmeyenler bile vardır.)
Başaramadınız Kaymakam Bey, başaramadınız.
**
Ben bugüne kadar meslek yaşamımda da özel yaşamımda da “Şöyle bir şey paylaştım, paylaşır mısın, destek olur musunuz, yorum yazar mısınız” gibi söylemlere girmedim. Bir kişi çıkıp bunun aksini söyleyemez. Ama koskoca Kaymakamlık Kurumu bunu yapma ihtiyacı duydu. Hem de beni daha önce birkaç kez olduğu gibi “Algı operasyonu yapıyor” diye suçlayarak.
Emirlerindeki memurlara sayfalarca açıklama yazdırdılar, bu açıklamayı Karacasu SYDV WhatsApp gruplarından muhtarlara servis ettiler. “Paylaşım yapın” diye emir verdiler. Diğer memur gruplarında da belki paylaştılar. Belediyenin anons sisteminden anons ettiler. Belediyenin sayfasından yayımlattılar. Belediyenin basın grubundan servis ettirdiler. Tüm bunları yaptılar ama algı operasyonu yapan ben ve Kaymakamı eleştiren birkaç kişi olduk.
Kimse eleştirilmez değildir.
Kimse hata yapmaz değildir.
Bizzat Kaymakam imzasıyla yayımlanan açıklamada “Beni başarılı buluyorsanız destek olun, bu paylaşımlara gerekli cevabı verin” denildi. Bu resmi bir kurumun yapacağı iş midir Allah aşkına? Bir kişi de biz ne yapıyoruz diyebilme cesareti gösteremedi mi? Sayın Kaymakama yol gösteren yok mu o binada? (Bizzat Kaymakam imzasıyla yayımlansa da az sayıda destek yorumu aldığını, az sayıda etkileşim aldığını gördük. Mevki Makam gücünüzü de kullansanız, ne kadar ilgi çektiği görüldü. Bu da ayrı bir konu)
Ben 30 yaşında, bazı tanıdıklarımın deyimiyle eğriye eğri, doğruya doğru diyen kendi halinde bir gazeteciyim Kaymakam Bey. Benim emrimde kendimden başka kimse yok. Ama bir günden bir güne kimseye şöyle yorum yazın, şöyle yorum yapın demedim. Haberlerimi paylaşın demedim. Ama Karacasu haberlerimiz paylaşım ve erişim rekorları kırdı. Ses Gazetesiyle yaptığımız haberler tüm Türkiye’de binlerce insan tarafından okundu.
**
Benim çalışma prensibim şudur. Ben haberimi yapar, yorum katmadan paylaşırım. Gerisi okurun takdiridir. İnsanları yönlendirmem. Aynı haberin altında onlarca farklı bakış açılarıyla yorumlar gelir. “Karacasu Kaymakamından sokağa çıkan vatandaşa sert tepki” haberimin altına da sizi destekleyen yorumlar da geldi eleştiren yorumlar da geldi. Hiçbirine dokunmadım. Algı operasyonu böyle mi olur? Ben haberi en objektif şekilde verdim. Ne bir duygu kattım habere ne bir sıfat ekledim. Neyse onu verdim. Mesleki yaşamımın her anında olduğu gibi bilgiyi sundum, yorumu vatandaşlara bıraktım.
**
Açıklamanızın sonunu “Bana inanıp güveniyorsanız lütfen aleyhime yürütülen bu algı yaratma, yanıltma kampanyasını sürdürenlere yüz vermeyip bunları dışlayın. Bu şekildeki yayınlara ve paylaşımlara gerekli cevabı verip bize olan güven ve desteğinizi gösterin. Bizi destekleyin” şeklinde bitirmişsiniz. İlkokulda öğrenciler, birbirleriyle böyle konuşsa öğretmenler “zorbalık yapmayın” der. Biz buna koskoca ilçenin anons sistemlerinden şahit olduk. Emrinizde eğitimciler de var. Onlar da bu metnin yazım sürecine dahil oldular. Gerçekten yazık!
İnsanları böylesine kutuplaştırmak, ayrıştırmak, ötekileştirmek ve hedef göstermeye çalışmak bu yüzyılın işi değil Kaymakam bey. En faşist yönetimler bile böyle göstere göstere yapmaz bunu.
Biz sizin bugüne kadar yaptıklarınızı görmemişiz, onları yok saymışız, size başarısız demişiz gibi olayı bambaşka yerlere taşıdınız. Haberin neresinde geçiyor böyle bir ifade. Diğer yandan hangi yapılan hizmet 80 yaşındaki bir insana böyle davranmayı kabul ettirir. Hastalığım sebebiyle sesim kötü çıkıyor, böyle anlaşılmış olabilir demişsiniz. Peki, bunu bize dediniz ama gidip o amcaya da bunu açıkladınız mı? Sizin dediğiniz gibi biz yanlış anlamış olalım. O yaşlı insana gidip bu yanlışınızı düzelttiniz mi?
İki sayfalık açıklama yazacağınıza iki adım yol gidecektiniz, yanlış anlaşılma olmuş, kusura bakmayın, ama sizde lütfen dışarı çıkmayın diyecektiniz. Merak etmeyin ben de gelir çekiminizi yapardım.
**
Gazetecilik maskesi altına sığınanlar demişsiniz… Bunu demeseniz sizin düştüğünüz hataya düşüp bu aşağıdakileri yazmayacaktım. Çünkü biz dün yaptıklarımızı unutup hemen yarına odaklanmak zorunda olanlarız. Başarı da böyle gelir. Herkese tavsiye ederim. (Ayrıca kimse size başarısızsınız demedi. Bu alınganlık nedir?)
Sizin deyiminizle gazetecilik maskesi altına sığınarak yaptıklarımızdan birkaç örnek vereyim:
Korona öncesi olduğu gibi korona sonrası da Kaymakamlık tarafından yapılan tüm çalışmalar Ses Gazetesinde yer buldu ve binlere ulaştı. İlçemizin adının duyulmasına da katkı sağlayan Drone ile ateş ölçümü haberim İHA vasıtasıyla jandarma komutanınızın iş güzarlığına rağmen bir hafta gecikmeli de olsa Star Ana Haber de, NTV’de ve çeşitli gazetelerde yayımlandı. Ben de bunu büyük bir gururla sosyal medya hesaplarımdan paylaştım. Ama siz her eleştirel haberde algı operasyonu yapıldığını iddia ettiniz, gerçekten bu hangi vicdana sığar?
**
İlçede daha önce görülmemiş bir festival yaptınız. Hiç gerek olmamasına rağmen Aydın basınını es geçip İzmir’de lansman yapmaya gittiniz. İzmir basını bu etkinliğe katılmadı bile. Yerel ve ulusal ajansların tüm temsilcileri Aydın’da elinizin altındayken iş bilmezlik sonucu İzmir’e gittiniz. Biz Karacasu basını olarak davetiniz üzerine oradaydık ve orada da İzmir basınının ilgi göstermemesi sebebiyle yenmeyen yemeğin faturasıyla karşı karşıya kaldınız.
Festivalinizin her anını SES Gazetesi takip etti. Festivaliniz iki-üç kere tarafımca ulusal gazetelerin ana sayfalarında yayımlatıldı. Bu da mı algı operasyonuydu?
İlçemizden bir Türkiye birincisi çıktı. Siz bugün Nazilli’den Aydın’dan gazeteci çağırıp emirlerine personel verip haber yaptırıyorsunuz. Ben bu Türkiye birincisi kardeşimizin haberini her haberde olduğu gibi tek başıma, kendi imkanlarımla yaptım. Sonra olanları siz biliyorsunuz. Hep övgüyle söz ettiniz. “Özgür haber yapmasa bugün bu başarının karşılığı böyle olmazdı” dediniz. Bu da mı algı operasyonuydu?
Size dokunan en ufak haberde ortalığı ayağa kaldırdınız. Keşke güzel haberlerde de aynısı yapsaydınız.
*
İlk göreve başladığınız günlerde bir haberdeki maddi bir hata için, “Böyle yapacaksan bir daha seni etkinliklere çağırmam” diye otosansüre varması amacıyla bir nevi tehdit etmiştiniz beni. Bu tehdit içerikli sözleriniz sebebiyle “İster çağırın ister çağırmayın umurumda değil” demiştim. Bu sözlerim üzerine siz de izinsiz aldığınız fotoğrafım için “arkadaşlar hata yapmış” deyip geç de olsa teşekkür etmek zorunda kalmıştınız.
Geçen sene de bir komutanın aracının yandığı haberini takip ederken birkaç İlçe Jandarma Komutanlığı personelinizin basına engel olmalarını aradan aylar geçtikten sonra başka bir konu sebebiyle size anlatmak zorunda kalmıştım. Siz çok üzülmüş, “Onlar adına özür dilerim” demiştiniz.
İlk olayda şaşırsam da ikincisinde “Ne büyük insan, personelinin yaptığı hata için özür diliyor” diyerek sizden övgüyle söz etmiştim.
Geçen günlerde de İlçe Jandarma Komutanı üzerine vazife olmasa da bir haberin diğer gazetelerde servis edilmesi için belediye basın personeline yönlendirmede bulunmuştu. Bunu size söylediğimde de “Haklısın, ben gerekeni yapacağım” demiştiniz. Bu anlayışınız da çok değerliydi.
*
Son olayda tüm mevki makam gücünüzü kullanıp insanlara mesajlar yazdırdınız (Bazıları samimidir elbette) ama ben emrinde bir tek kendisi olan Özgür Dedeoluk bir sürü destek telefonu aldım. Sizin çevrenizdekiler size doğruyu söylemiyor, emin olun beni arayanlar yaptığınız anons ve anonsta kullandığınız ayrıştırıcı ifadelere anlam veremediklerini söylüyorlardı. Benden bir korkuları ya da çıkarları olan insanlar değil bunlar.
*
Kaymakam Bey, o yaşlı amcaya, şahsıma, gazetecilik camiasına ve Karacasu halkına bir özür borçlusunuz. Karacasu Belediyesi'nin yeni yönetimi kurumsal yapıya yakışmayan pek çok eylemde bulundu. Daha önce siz de basında çıkan haberlerle ilgili kurumsallığa yakışmayan açıklamalar yaptınız. Ama son açıklamanız zirve oldu.
*
Ben doğru bildiğimi yaptım. O amcaya yapılanları doğru bulmadım ve bunu yazdım. Bu olayı yazmak değil yazmamak sorundur. Ben haberimin arkasındayım.
*
Yaptığınız açıklamayla ilgili şahsi bir üzüntüm yok. Ben ilçem adına üzülüyorum. Yaptığınız tüm güzel işleri alkışlıyorum ama kurumsallığa yakışmayan bu tür eylemlerinizi kabul etmiyorum. Bir gazeteci değil, ilçesini seven ve tüm Türkiye’de sadece Karacasu denilince bilinecek bir şehir olması yönünde çalışmalarını sürdüren Karacasulu bir vatandaş olarak bunlara üzülüyorum.
*
Sizin açıklamanızda hakkımda yazdıklarınız, tehditvari sözleriniz, kamuoyunu yönlendirme çabalarınız zerre umurumda değil. Ben bildiğimi yapmaya devam edeceğim, emin olun. Bu kadar yazıyı da bunu söylemek için yazdım. Ben dün olduğu gibi bundan sonra da eğriyi de doğruyu da yazmaya devam edeceğim. Sizin tüm baskı ve tehditlerinize rağmen. Bu arada Gazetecilik maskesi dediğiniz kişinin Başkanlık sistemi öncesi T.C. Başbakanlık Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından verilen daha sonra ise T.C. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı tarafından verilmiş "Basın Kartı" vardır. Bütün kriterleri tamamlayan ve bu belgeyi almaya hak kazanmış bir gazeteci olduğumu da sizlere hatırlatmak isterim.