10-11 yaşlarındaydım. O zamanlar tiyatro oyunu olarak adlandırdığım metinler yazıyordum. Bu oyunları sahneleme hayali kuruyordum. Yakın arkadaşlarla provalar yapıyor, sahne arıyordum. O güne kadar sadece “Küçük Karabalık” isimli tiyatroyu izlediğimi hatırlıyorum. Biraz televizyonda yayımlanan “Olacak O Kadar”ın etkisiydi, o metinleri yazmam belki. Yazdıklarımı sahnelemeyi kafaya koymuştum. Hatta o yaşta çoğu çocuk evinin yolu bilmezken ben Belediye Başkanının makamına çıkmış bu düşüncemden bahsetmiştim. Rahmetli Halil Töz, karşısında bir çocuk değil de koca bir adam var gibi gayet ciddi bir şekilde dinlemiş izlenmesi gereken yolları anlatmıştı. Sonra biz provalara devam ettik. Ama oyun sahnelenemedi.
Aradan yıllar geçti. Tiyatro yazmaya devam etmesem de oyunları yakından izledim. Ankara’da okuduğum yıllarda Devlet Tiyatrolarının pek çok oyununu takip ettim. Ankara'nın bir kısmı tarihi birbirine kilometrelerce uzaklıktaki salonlarında oyunları izledim. Bir Delinin Hatıra Defteri isimli oyuna yoğun ilgi sebebiyle internetten bilet satışı yoktu. Bilet alabilmek için sabahın köründe kuyruğa girdiğimi bilirim. Bu oyunu izlemek için verdiğim mücadeleyi unutmam. 2009 yılında 70. sanat yılını kutlayan ünlü tiyatrocu Tekin Akmansoy’un Büyük Tiyato’da sahnelenen özel davetiye ile girilebilen ve güzel bir vesile ile davetiye bulduğum oyunu izlemek unutamadığım anılardan biri olmuştur.
Daha sonra Karacasu’ya belediye tarafından getirilen her oyunu gazeteciliğe başlamadan önceki dönemde de izleyici olarak her zaman takip ettim. Yolların içinde araba gürültülerinin arasında oyunların sahnelendiğini, düğün salonunda sandalye gürültüleri eşliğinde oyunlar izlediğimizi hatırlarım. Cep telefonlarını sessize alma alışkanlığı oturmamış olsa da oyuna getirilmemesi gereken çocukların sesleri kesilmese de bu oyunlar hiçbir zaman boş sahneye oynanmadı. Karacasu Belediyesi'nin geçtiğimiz dönem Belediye Başkanı olan Mustafa Büyükyapıcı döneminde seyircilerin çoğunluğunu bazen belediye işçilerinin oluşturmasından dolayı eleştirdiğimi hatırlarım. İlçemize yeri her ne kadar tartışılsa da taraflı tarafsız herkesin beğendiği ve emeği geçenleri kutladıkları güzel bir Kültür Merkezi kazandırıldı. Ancak geçtiğimiz hafta belediye tarafından ilçeye getirilen oyunu iki elin parmaklarını geçmeyen sayıda seyirci izleyince o araba gürültüleri eşliğinde oyun izlediğimiz günleri hatırladım. O günlerde sandalyeler boş kalmazken bu kez rahat koltuklar boştu.
Çocukluğumdan gelen tiyatroya olan sevgimi bu boş salonun beni ne kadar etkilediğini ifade etmek için anlatmak istedim. İlçe halkımız oyunlara ilgisiz miydi yoksa duyuru mu yeterli yapılmamıştı bilmiyorum. Yaptığım haberin altına çok sayıda “Biz duymamıştık” yorumları gelmesi ise bu sorunun cevabını biraz veriyor sanırım.
**

KARACASU EMNİYETİ

Eko-Turizm Çalıştayı ve açılışlardan dolayı Aydın protokolünün Karacasu’da olması sebebiyle Salı günü oldukça hareketli bir gün geçirdik. Çalıştay’dan çıktıktan sonra Aydın Valisi sayın Yavuz Selim Köşger, Kaymakam Ahmet Soley ve Belediye Başkanı Zeki İnal ile önce yüksekokul yolu üzerindeki tarihi evi ziyaret ettik. Ardından Çarşı Camini… Arabamı Cami’nin önüne park edip heyeti takip etmek için Cami’ye girdim. Arabam protokol araçlarının önündeydi. Çıkışta sorun yaşanabileceğini Emniyette görevli iki polis memuru uygun bir dille gelip ifade etti. Orada görevli oldukları için zor durumda kalabilirlerdi. Anlayışla karşıladım fakat ben de içeride görevimi yaptığım için aracımın yanına hemen gidemedim. Onlar da zorluk çıkarmadılar. Ancak devamında Büyükdağlı Mahallesi dönüşünde Anıt açılışına geçerken beklenmedik bir sorun yaşandı. Protokol heyeti biraz önce hareket ettiği için yanımdaki gazeteci arkadaşla birlikte biraz arkada kalmıştık. Sevenler Okulu Caddesinden açılışa doğru giderken yolda görevli bir polis arkadaş, yolun kapalı olduğunu işaret etti. Önümdeki resmi plakalı araç geçti, ancak biz geçemedik. Açılış sebebiyle yolun kapalı olduğunu söyledi. Ben de zaten açılışa gittiğimi ifade ettim. Ara sokaklardan devam etmemiz gerektiğini el kol işaretleriyle anlattı. Üst üste iki açılış olduğu için herkesin iki ayağı bir pabuça girdiği dakikalarda davetli olarak görev için gittiğimiz etkinliğe geç kalmamak için kamu adına uğraşırken, bir kamu görevlisinin bunu yapmasına anlam veremedim. Gazeteci olduğumuzu, sarı basın kartı sahibi olduğumuzu bilirken, basın kartını sormaya bile gerek duymadan ısrarlı ifadelerle geçemeyeceğimizi söylüyordu. Hemen Emniyet Amirini aradım ama kendisine ulaşamadım. Hiçbir şekilde yoldan geçmemize müsaade etmiyordu. Trafiğin tıkanmaması için ara sokaktan devam edip biraz geç de açılış alanına ulaşabildik. Bu görev sırasında anlam veremediğim bir uygulama oldu.
**

“HEP SES GAZETESİNDEN ÖĞRENİYORUZ”

Geçen gün yaptığım Halk Eğitim Merkezi ve İŞKUR işbirliğinde açılan kurs haberimin altında dikkatimi çeken iki yorum okudum. “Nedense bu kurstan birileri haberdar edilmiyor” ve “Aynen, hep Ses Gazetesinden öğreniyoruz. Kurs başlamadan önce haber verilir. Önceden telefon ederlerdi şimdi ise ne arayan var ne de soran” yazıyordu. Bu iki yorum Karacasu Halk Eğitim Merkezinin kurs duyurularını yaparken kullandığı yöntemleri tekrar gözden geçirmesi gerektiğini gösteriyor sanki.