Evet önce kalbini, yüreğini doyurmalısın ey insan…! Öyle değil mi midemiz zaten bir şekilde doymakta. Dikkat et bir kendine açken karnını doyurmak için nefsin bir şekilde radar gibi taramakta etrafı ne yesem? Ne zaman yiyeceğim? Yemek kaçta? Acaba akşam evde ne var ? gibi elli türlü tilki hesabı sürekli lezzeti kolaçan etmekte… Oysa arzuladığımız veya umduğumuzu değil de bulduğumuzu midemize indirdikten çok kısa süre bile sonra içimizde çok büyük bir boşluk olmakta…eyvah şimdi ne yapacağım? Ne yapsam da kendimi tatmin etsem? Hele şu face/twitter/whatsappıma bir göz atsam…eee onu da yaptın ve bir uyuklama geldi içine zaten evde herkes elinde dijital oyuncağı ile dünyayı seyrüsefer eylemekte birbirilerinin endişe, sıkıntıları ve acılarından bi haber… Evet ey insan, gördüğün gibi öncelik midende bedeninde ise gördüğün gibi boşluk kaçınılmaz…”İyi de aç mı kalalım yani? Allah'ın rızkını tatmayalım mı?”serzenişlerini işitiyorum, evet tabi ki de biyolojimizin ihtiyacını karşılamalıyız tabi ki ama asgari de tutmak gerekmez mi? Bedenin anabolizma (üretim)-katabolizma (tüketim) dengesini bozarsanız şayet hem yiyen-içen-üreyen organizmadan farkınız kalmaz hem de bizim gibi vatandaşlar sayesinde Türk halkı olarak dünyadaki obezite riski yüksek ülkeler arasında üst sıralara tırmanırız alimallah… Aldığımız gıda miktarını vücudumuzun o günkü enerji ihtiyacını karşılayacak kadar belirleyecek olursak, fazlalık olmayacağı gibi enerji fazladan vücudumuzda hiçbir zaman birikmez ve dolayısıyla vücut dengemizi bozmadığımız gibi sağlıklı bedene kavuşan beynimiz de daha dingin ve yüksek performansla çalışmaya başlar…Unutmayın sakın Atamız ne demişti :“sağlam kafa ,sağlam vücutta bulunur”… İşte gördün mü? Beslenme işini abartırsan kalbini ve beynini ihmal edeceksin zorunlu olarak? İnsan dediğin “şereflilerin en şereflisi” olan varlık “yemek için yaşayanlardan ”değil, “YAŞAMAK İÇİN YİYEN”lerden olmalıdır… Peki nasıl yapalım da ehem-mühim sıralamasını (öncelik-sonralık)bozmadan vasatı/mizanı yakalayalım ? diye sorarsan sana şöyle derim: Öncelikle Mearic-19 da vurgulanan “Muhakkak ki insan tatminsiz yaratılmıştır” tespitine bir odaklan ve zihinsel geviş getir/derin düşünme/sorgulama yap, çünkü ‘tefekkür çok değerli bir ibadettir’ düsturunu unutma sakın…Ne elde edersen et, bu ana kadar ki yaşamını şöyle bir gözden geçir bak, hedefleyip elde ettikten sonra hep içinde büyük bir boşluk kalıyor,kalmış değil mi? Peki nasıl dolduracağım bu boşluğu? Nedir bu eksik olan? diye düşün,biraz sancı çekmeli değil mi?Hani felsefecilerin “ontolojik sancı” dediği,hakikat arayışı var ya..!(DEVAM EDECEK)