Erik çiçeklerinin meyveye dönüşmesini seyrettiğimiz, eskilerin tabiriyle kazma kürek yaktıran Mart ayının üçüncü haftasındayız. Bu sene kazmanın küreğin sapasağlam kaldığı ama yağmurların bereketli yağdığı, çoluk çocuk genç ihtiyar herkesin öksürüklerle boğuştuğu bir kış yaşadık egede. Havalar böyle olunca özellikle gençler, belediyelerin kendilerine sunduğu piknik alanları ve parklarda çokça vakit geçirir oldular. Piknik alanlarının ve parkların hali içler acısı, Neden? Çünkü toplum olarak kirletmeyi gelenek haline getirdiğimiz için. Hani Almanların çok güzel bir sözü vardır ya; “Herkes kapısının önünü süpürse dünya tertemiz olur” diye. Süpürüyor mu herkes kapısının önünü, yoksa belediyeye telefon edip, “Bizim mahalleye iki temizlikçi görevlisi yollayıverin bi zahmet, ben başkana dediydim” diyenlerimiz oluyor mu sizce? * Medeni ülkelerin sokaklarında asla çöp göremezsiniz. Bizim de şehirlerde sokaklarımız artık tertemiz. Ancak çok büyük bir fark var, Onların sokakları çöp atmadıkları için temiz. Bizim sokaklarımız ise turuncu elbiseli temizlik görevlileri sayesinde. O elleri öpülesi emek sahipleri, Senin, benim eğitilememiş çocuklarımızın, sokaklara attığı gofret kabuklarını temizliyor gecenin bir vakti veya tan ağarmadan. Pazar günleri özellikle akşama doğru bakın piknik alanlarına, bakın parklara, izbe sokaklara. Utanırsınız buraları kirletenlerle aynı coğrafyada yaşadığınız için. İğrenirsiniz cebinizdeki paraların, onların da ellerine değmiş olabilme ihtimalinden… * İyi de Babacan, “Herkes temiz olursa bu temizlik görevlileri evine ekmek parası nasıl götürecek?” diye düşünenler de vardır belki ama, Bu düşünce, bizim toplumuzu ve özellikle geleceğimiz olan çocuklarımızı yetiştirmeye engeldir. Medeni olmaya engeldir yani. Ayrıca, belediyelerin temizlik işlerine ayırdığı bütçeyi üretimde harcadığını düşünsenize! O temizlik görevlilerinin de üretimde istihdam edildiklerini, Hem toplum kazanır hem ülke. * Bizler, küçük çocukların bile parkları kirletmesine tahammül edemezken daha dün birkaç üniversiteli gencin parkları berbat edişi karşısında utandım. Bir de öğrendim ki, son sınıftalar ve önümüzdeki yıl kaymakamlık sınavlarına girecekmiş o gençler. Böyle kaymakamlarımız olursa vay bizim halimize! Bizler de üniversite okuduk gençleri anlamak gerek ama üniversite çağına kadar gelip çevre ve temizlik bilincine sahip olamamış gençlerin hoş görülür bir tarafı var mı sizce? O kadar pırıl pırıl üniversiteli gençler de var ki,  ‘helal olsun sizi yetiştiren anne babaya’ diyesi geliyor insanın. Bu üniversiteli, liseli, okumuş, okumamış, genç, yaşlı meselesi değil, Sadece senin, benim, onun sorunu da değil. Bu bir toplumun sorunudur. Bu sorunun tek çözümü eğitimdir. Eğitim, anne karnından başlayıp, ölünceye kadar sürer. Eğitim, prensipli ve bilinçli yapılmalıdır. Ayrıca, temizlik bütün dinlerin temelini oluşturur. Ülkemizde bu konuda toplum bilinci oluşturmak adına, ciddi reformlar yapılmalıdır. Bu süreç ciddi bir eğitim sürecidir. Gelecek nesillere bırakacağımız daha temiz bir dünya için Bu süreç acilen başlatılmalıdır. Temiz bir çevre;  Bizlere atalardan değen bir miras gibi değil, Gelecek nesillere devredilecek bir emanet gibi algılanmalıdır.