Su gibi duru olmak gerek. İçinde katıksız sevgi besleyip büyütmek, nasipten ötesini aramamak değil, nasibin kadarına şükretmek değil, nasibini bölüşmek gerek. Yaşadığımız çağın, içinde bulunduğumuz ve bize yaşatılan hayatın büyüsünden çıkmak gerek. Senin olanın senden gelmediğini bilmek gerek. Kim olduğunu anlamak için yürünen yoldur hayat dediğin. Bu yolu yalnız yürüyemezsin. Yoldaşını doğru seçmezsen bil ki yoldaşın şeytandır. Attığın her adımda yoruluyor, önceki adımlarındaki dinginliği arıyorsan eğer yoldaşın şeytan olmuş, sen yolundan sapmışsındır. Çünkü kötülük seni varmak istediğin yoldan çıkarır, gitmek istemediğin yere götürür. Ve sen bunu son adımı atana kadar anlayamazsın. Senin zannettiğin yol senin değildir, bilemezsin. Peki neden yol yürümek gerek. Hedefe varmak için. Hedefe giden yol dikenlerle bezelidir diye geri mi durmak lazım? Hem istesende geri dönebilir misin bu yoldan? Hani şair diyor ya “Yol bir yere gitmez, o bir durma biçimidir. Yaşamak, hızlı bir ölme biçimidir.” Yani yol aslında durmaktadır da, giden yolcudur. Bu sebeple yoldan çıkmak diye bir deyim vardır. Yoldan çıkmamak için yolu değil vardığı yeri bilmek, o yola revan olmak, dikenini bile vardığın yer uğruna sevmek gerekir. Çilesini sevmediğin aşkın maşuku olamazsın. Maşuk olmadan aşık oldun zannedersen, ilk dikende kendini değil, aşkı suçlarsın. Cahil kelimelerinle kirletirsin aşkı. Aslında yine kirlenen aşk değil, sensindir. Zira Su gibi duru olan aşktır. Aşk, sevmek demektir. Sevmeyi sevmek, sevmekten beslenmek. Maşukun kalbi her daim açtır. Gıdanın sevmek olduğunu bilmeyen adam sevgilisini yer. Seven hiç sevgilisini yer mi? Sevmenin asıl gıda olduğunu bilmeyen, aşk diye kirletir kendini. Yürüdüğü yolu bilmeyen, yürüdüğü yoldaki dikeni bilmeyen, o dikenin acısına katlanmayı bilmeyen, vuracağı yeri bilmeyen, vardığı yerde ki Aşıkını bilir mi? Bunları bilmen için ölmen gerek der Yunus. Yaşarken ölmek gerek. Ne demektir yaşarken ölmek? Yunus, bir dergahın kapısına derviş oldu da kırk yıl dergaha odun taşıdı. Benim dergahıma eğri odun yakışmaz diyerek kırk yıl dergaha eğri odun sokmadı. Ne büyük düşünce değil mi? Kırk yıl dergaha eğri odun sokmadı Yunus. Kırk yıl anlamadı yürüdüğü yolu, ama kırk yıl yürümekten vazgeçmedi. Bir gün erdi hakikate ve dedi ki; “Herkesler doğrudur sen doğru isen, bulunmaz doğruluk sen eğri isen.” Ve dergaha kırk yılın sonunda eğri odun götürdü. Yunus eğriliğinde doğruluğunda kendinde olduğunu kırk yılda anladı, öğrendi. Ömür dediğin bir yol, ama yol bir yere gitmez, o bir ölme biçimidir. İçinden geçen sensin ve sen nereye gideceğine kendin karar vereceksin. Kendini tanımadan, ve içindeki eğriliği öldürmeden asla doğru yere varamayacaksın. Allah bizi doğru yürüyenlerden kılsın. Yoldaşsız bırakmasın ki yoldaşımız şeytan olmasın. Kalın doğrulukla.