Sevgili okurlar,
Bir önceki sizlerle nafaka konusunda birkaç konuya değinmiştik. Bu yazımızda bu konuya devam edeceğiz.
Türk hukuk sisteminde 4 adet nafaka türü vardır. Bunlar; Tedbir nafakası, yoksulluk nafakası, iştirak nafakası ve yardım nafakasıdır. Bunlardan tedbir nafakası ve yoksulluk nafakasına değinmiştik. Şimdi de iştirak nafakasına değineceğiz.
TMK .182. maddesinin 2. Fıkrası iştirak nafakası konusunda bize gerekli bilgiyi vermektedir;
“Velâyetin kullanılması kendisine verilmeyen eşin çocuk ile kişisel ilişkisinin düzenlenmesinde, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutulur. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.”
Evlilik birliği içerisinde eşler çocukların bakımına ve yetiştirilmesine birlikte özen göstermek yükümlülüğü altındadır. Buradaki özel yükümlülüğünden kasıt, çocuğun yüksek yararına uygun olarak eşlerin hareket etmesi ve buna göre sorumluluklarını yerine getirmesidir. Çocuğun yüksek yararı, çocuğun bedensel, duygusal, zihinsel ve sosyal gelişim bakımlarından öncelikli olmasını gösteren geniş anlaşılması gereken bir kavramdır. Bu kavram, çocuğun aile içinde anne ve baba ile menfaatlerinin çatışması halinde öncelikli olarak çocuğun yararlarının korunmasını hedeflemektedir. Eşler, boşanmadan sonra çocuklar eşlerden birine bırakıldığı için ayrı ayrı bu yükümlülüğü ifa etmek zorundadırlar. İştirak nafakasının kapsamına anne veya babanın çocuğun tedbir nafakasındaki gibi bütün masraflarına katılması girmez, sadece hâkimin takdir edeceği orandaki masraflarla yükümlülük söz konusudur.
Açılacak olan bir iştirak nafakası davasında dava açma hakkı, küçüğe fiilen bakan anne ve babaya tanınmıştır. Ayrıca iştirak nafakası kamu düzeni ile doğrudan ilgili olduğu için önceden bu nafakadan feragat mümkün değildir.
İştirak nafakasının kapsamı, tarafların nafaka miktarı konusunda anlaşmaları ile belirlenebileceği gibi anlaşma olmaması halinde hâkim tarafından da belirlenebilir. Hâkimin iştirak nafakasını belirlerken göz önüne alacağı ölçütler; çocuğun ihtiyaçları, anne ve babanın hayat koşulları ve anne ve babanın maddi güçleridir.
Daha önceki yazımızda eşlerin kendileri için nafaka isteminde kusur oranının önemli olduğunu vurgulamıştık. Ancak iştirak nafakası çocuklar için istendiği için burada kusur vb. kıstaslara bakılamaz. Bu konudaki kıstas sadece çocuğun menfaati ve yararına olan durumdan ibarettir.
Ayrıca yanlış bilinen bir durumu da belirtmek isteriz. Ne yazık ki toplum tarafından çocuğun ergin olması (18 yaşını gelmesi) ile iştirak nafakasının son bulacağı düşünülmektedir. Ancak bu yanlış bir bilgidir. Zira her ne kadar çocuğun ergin olması ile iştirak nafakası kendiliğinden son bulacak olsa da TMK 328. Maddesinin 2 fıkrasında; Çocuk ergin olduğu halde eğitimi devam ediyorsa, ana ve baba durum ve koşullara göre kendilerinden beklenebilecek ölçüde olmak üzere, eğitimi sona erinceye kadar çocuğa bakmakla yükümlüdürler.” ifadeleri yer almaktadır. Yani kişinin ergin olması iştirak nafakasının tamamen son bulması için yeterli değildir. Zira ergin olan kişinin hukuken iştirak nafakasının devamı için dava açabilme hakkı bulunmaktadır.
Sevgiyle Kalın…