Alman’a ‘Alman’, Fransız’a ‘Fransız’, İngiliz’e ‘İngiliz’ diyen ama Türk’e ‘Türk’ diyemeyip ‘Türkiyeli’ diyen geri zekalıların arasında yaşadığım için utandığım bir günün sabahından hepinize günaydın.
*
Dünyanın en güzel kentlerinden biri olan Eskişehir’de zengin ve yakışıklı bir aristokrat olarak doğduğum için şükrederek, ancak son ziyaretimde kentin her yanının sığınmacılar tarafından işgal edilmiş olduğunu gördüğüm için kahrederek kalktım yataktan.
*
Röpteşambırımı üzerime geçirip, Funda’nın kendi elleriyle sıktığı portakal suyumu yudumlarken sosyal medyaya göz attım.
Uzun zamandır severek takip ettiğim Bolu Belediye Başkanı Tanju Özcan’ın sığınmacı denilen ama Türk’ten daha çok sosyal hakka sahip olan insanlarla ilgili açıklaması gündem olmuş.
Ne demiş Başkan Tanju Özcan, “Türk vatandaşıyla yabancı uyruklu vatandaş aynı fiyattan suyu kullanamayacak. 10 kat suya, 10 kat katı atık vergisi ücretine zam yapacağız. Bunu niye yapıyoruz, çünkü gitsinler istiyoruz”
*
Bu sözleri durup dururken mi söylemiş?
Aksine 100 bin sığınmacı için “Psikolojik sınır” diyen, rakam 500 bin olunca “Kırmızı çizgimiz” diyen dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nu hatırlayın.
Şu anda bu rakam sadece Suriyeliler için 5 milyonu geçmiş durumda.
Diğer ülke vatandaşlarını da eklediğinizde Türkiye’de 10 milyon sığınmacı olduğunu görüyoruz.
*
Atalarının kanlarıyla sulayarak ‘vatan’ yaptığı topraklarda vergi vermek için yaşayan kadim Türk Milleti’nden daha fazla hakka sahip olan, vergi vermeyen, ülkenin demografik yapısını bozacakları ayan beyan ortada olan başta Suriyeliler olmak üzere ülkemize sülük gibi yapışan yabancılara yaptırım uygulanması faşizm falan değildir.
Aksine benden daha fazla olanağa sahip olan bu insanların en az benim kadar vergi ödemesini istemek hakkımdır.
*
Suriyeli ve Afganlara bu kadar sahip çıkılmasının altında yatan gerçek neden asla aynı dine inanıyor olmamız, Türk’ün merhameti ya da hümanizmi savunanlar değildir.
Bunu nereden anlıyoruz?
Müslüman kardeşini bedavaya çalıştırmaya çalışan Müslüman iş insanlarını gördükçe anlıyoruz.
Ucuz iş gücünden yararlanmak için Türk çalışanını işten çıkarıp, Arap işçi çalıştıran sözde Türk Milliyetçisi iş insanlarından anlıyoruz.
Hümanizmi savunan sözde aydınların ülkenin demografik yapısının değişeceğini, yarınlarda bir iç savaş çıkabileceğini çözümlemelerine rağmen Tanju Özcan’a ‘faşist’ demelerinden anlıyoruz.
Çünkü biz “Türküz” dediğimizde bize ‘faşist’ diyenlerle insan hakları adı altında Kürt Milliyetçiliği yapan gerçek faşistler bu sözde hümanist aydınlardır.
*
Hükümetin, ülkelerinde özgürlükleri için savaşmaktan kaçıp Türkiye’de keyif yapan bu sığınmacı denilen sülükleri sahiplenmesi, mültecilerin artık gönderilmesini savunan Türk Milleti’ni rahatsız etmektedir.
Uçağını, gemisini, silahını, otomobilini millileştirmeye çalışmak takdir edilir ama sormak gerekir:
Milletiyle inatlaşan bir iktidar ne kadar milli olabilir?
GÜNÜN FIKRASI
Temel’in son derece huysuz olan karısı Fadime, gün gelmiş ölmüş.
Cenaze namazını kıldıran imam efendi:
“Merhumeyi nasıl bilirdiniz?” diye sormuş.
Temel hemen müdahale etmiş ve:
“İmam efendi, cemaat ne bilsin? Sen bana sorsana” demiş. GÜNÜN TESPİTİ
“..cüssesi en güçlü olanlar hayatta kalabilseydi, ‘dinazorlar’ hala yaşıyor olurdu..” BEN
“..bana kimin nasıl baktığının önemi yok.. çünkü ben her sabah aynaya bakan biriyim..” GÜNÜN SÖZÜ
“..insanı sevmenin yolu ‘menfaatten’, hayvanı sevmenin yolu ‘merhametten’ geçiyor..” KADINLAR ERKEKLER
“..bir erkek telefonuna şifre koyuyorsa, annesinin yemek tariflerini korumak için yapıyordur bunu..”