Şunlardan kaçının; şunları, şunları yapın. İşte o zaman, mutluluğu yakalarsınız!!!
Aksi takdirde?
Herzaman bir nedenin ne olduğunu bildiğimize inanırız. İyi de, bildiğimiz ya da daha doğrusu, bu bilgiye sahip olduğumuz inancımızı nereden ve ne zaman alırız acaba? İnsanlar, ortak bir şeyleri olduğu ve bir şeyde her zaman bulunabilecekleri düşüncesiyle yaşar ve ancak bununla yaşamasını bilirler. İnandırma olmayan yerde yaşam da yoktur yani. Bilinmeyen bir şeyin izini, geriye doğru iz sürerek bilinen üzerinden izlemek sakinleştirici, rahatlatıcı ve tatmin edici. Yeter ki görmeyi bilin. Neyle istiyorsanız çekersiniz bu fotoğrafı. Asıl sorun en iyi fotoğrafı en iyi makineyle çekebileceğini düşünmenizde. Öfkeli olup olmamanın onlarca sebebi olmalı. Mesela pat diye anında giderse elimizdekiler. Dört harfin içinde milyonlarca cümleyi barındıran kelime veda yani. Vedalar bir rüya sahnesi gibi. Bu rüya karelerinde kafası karışık aşıklar, kalp kırıklığı, anlaşılmayan ruhlar, yanlış hesaplaşmalar, umutsuz eşyalar, tatlı yalnızlar, gıcık tespitler ve sıcak vicdanlar var.
Şunlardan kaçının; şunları, şunları yapın. İşte o zaman, mutluluğu yakalarsınız!!!
Aksi takdirde?
Eski zamanlarda mektupların sonuna üç nokta koymak adetmiş. Bu üç nokta bütün sevgi sözcüklerini anlatırmış. Seven üç noktayı koyar, Sevilen de anlarmış...
Neyse sözü uzatmayalım: Kağıtla kalın, kalemle kalın. İnsanlığınızla kalın