Haberlere yemek arasında göz atmak adet olmuş, birileri kendini yırtacak parçalayacak, kendi idealleri doğrultusunda yayın yapıp, işini yapmaya çalışacak, sende elinde kumanda tenezzül edersen dinleyecek ya da seyredeceksin.  Baktın sarmadı ekrandaki görüntü.  Çıkarılan tipi beğenmedin... Bas gitsin...  Hazırlayan düşünsün seyredilmezse...  İşini düzgün yapsın...  Senin keyfine göre, değil mi?  Peki de işi ne?  TV’de milletvekillerinin gazeteci ittirdiklerini görünce,  Gazetecinin işi, itilip kakılmaktır mı diyeceğiz...  İşine bak. Sen kimsin yorum yapacak!  “Gerçek gazeteciler, beğenmediniz, hoşunuza gitmeyen soruları soran; gerçeklerin ortaya çıkması için halk adına kamusal faaliyet yürütenlerdir” diye tarihlendirilir.  İngiliz gazeteci ve romancı George Orwell'in da dediği gibi “Gazetecilik, birilerinin basılmasını istemediği şeyi yayımlayabilmektir. Geri kalan her şey, halkla ilişkiler faaliyetidir”.  Bu yazının kaleme alındığı günden bir önce bir dergi yayın hayatına son verdiğini ve maliyetleri karşılayamadığını okumuştum. Daha çok okuruz bu haberleri de demedim değil, hem de içimden...  Teknolojinin değiştirdiği reklam ve gelir modelleri, dünyada istisnasız her haber kuruluşunu iş yapısını gözden geçirmeye zorladığı gibi, Yeni yayınlanan kanunlarla yeni sınırlar çizilmekte, ayrışma, temizlenme devam etmekte, Bir yandan büyük bir hızla, bundan 10 sene öncesinin medya ortamında var olmayan meslekler, iş kolları, haber alma ve yayma biçimleri türedi.  Bu değişimler yaşanırken, gazeteciliğin etik kuralları ve klasik metodları yeniden tartışmaya açıldı. Üzerinde az çok mutabık olunan bu değerlerin, teknolojik gelişmelerden, bütçe kesintilerinden, kendi haberini evinde kendisi yapan ‘vatandaş gazeteciler’den nasıl etkilendiği de bu dönemin en önemli sorularından biri.  Youtube de takip ettiğim birçok kendi kanalından yayın yapan ‘vatandaş gazeteciler’den de ilgiyle izlediklerim var ayrıca, Bizi kıskanan Avrupa’da da bu gazeteciler işine bakıyor mudur? Milletvekili kendisini Anadolu tabiriyle "kaktırınca" Avrupa’da da göze giriyor mudur? Bizi kıskanan Avrupa da Şeffaflık diye bir Meslek İlkesi var… Gazeteci haberde bulduğu bilgilerle birlikte bulamadığı ya da henüz ortada olmayan bilgileri de paylaşıyormuş. Gazeteci bunu açık açık söylüyormuş. Filancayı dört kere aradık açmadı, şu konuda araştırmalar sürüyor gibi.  İşine bakmasını bilmeyen bu Avrupalı Gazetecinin bir numaralı derdi doğru haber, borcu da halkın doğruları bilme hakkınaymış...  Bunlar olmadı abi...  Hemen bize uygun bir formül bulalım.  Nerden çıkarıyorsunuz böyle antin kuntin şeyleri, Gazeteci dediğin işine bakmasını bilmeli… Seçime gidilirken hem de ülkenin geçtiği süreçte sorular eline önceden verilmeli, sesini yükseltmeden sırasını beklemeli… Karacasu bardağı gibi sıraya geçip, soru sorma hakkı gelene kadar efendice beklemeli... O kadar Neye izin verilirse onu yazmalı, yoksa ilan reklam filan alamaz hak getire…  Neyse, Ey kaktıranlar, tavsiyelere uyup işimize bakacağız... Sandıkta oy kullanırken hem de!  Tweeter’dan bi alıntıyla Caner Kara @CanerKara_Tayma tweetinden alıntıyla yazıyı bağlayayım Türkiye'de ve belki de dünyada ilk defa, bir cinayetin aydınlatılmaması, sorulmaması, sorgulanmaması için kampanya yapılıyor.  Yüzsüzlükte, arsızlıkta, utanmazlıkta bir çığır açılıyor.  Yavuz hırsız, ev sahibini bastırmaya çalışıyor.  Sinan Ateş suikastı, milat olacak...