Uhud savaşında Peygamberimiz, savaş taktiği için müşavere etti ve Müslümanlardan savaş hususundaki görüşlerini kendilerine bildirmelerini istedi. Hz Hamza(ra) başta olmak üzere bir takım ileri gelen sahabelerle gençler, Medine dışında düşmanı karşılama yönünde fikir beyan ettiler: “ Ya Rasûlullah! Bizi düşmanlarımızın karşısına çıkar! Bizim onlardan korktuğumuzu ve zayıf olduğumuzu anlamasınlar”(1) dediler. Ve devam ettiler: “Yüce Allah bizi Bedir günü üç yüz küsur kişilik bir cemaatle onlara muzaffer kıldı. Bu gün ise daha çok sayıda kişileriz”(2). Hatta Hz. Hamza (ra); “Sana Kitabı indirmiş olan Allah’a yemin ederim ki, şu kılıcımla Medine dışında Kureyş müşrikleriyle çarpışmadıkça bir şey yemeyeceğim” dedi (3). Ancak Peygamberimiz (sav) ve önde gelen sahabeler Medine’de müdafaa yapılmasını istiyorlardı. Yani şehir savaşından yanaydılar. Buna karşılık meşveret meclisindeki çoğunluk savaşın Medine dışında yapılmasına karar verince Peygamberimiz (sav) buna uydu. Her ne kadar sonradan genç sahabeler ikazlar neticesinde hata ettiklerinin farkına vardılarsa da Peygamberimiz (sav) istişarenin neticesinden dönülemeyeceğini ve sonucun ne olursa olsun ekser görüşe katılmak gerekliliğini beyan ederek şöyle buyurdular: “Bir peygamber zırhını giydikten sonra, müşriklerle karşılaşmadıkça, savaşmadıkça ve Allah onunla düşmanları arasındaki hükmü vermedikçe, zırhını sırtından çıkartıp yere koyması layık olmaz"(4). İstişarenin hükmünü uygulamadaki kararlılığın tezahürüdür, bu dik duruş. Gelecekteki olacakları bile bile... Korkulan, her an olabilecek bir menfi sonucun önceden ifade edilmesidir. *** Ancak, Peygamberimiz (sav), karşı görüşte olmasına rağmen çoğunluğun aldığı kararın neticesini Müslümanların lehine çevirmenin stratejisi yapmaktan da geri durmadı ve stratejik bir karar ile Uhud Savaşı’nda 50 kişilik piyade okçuların üzerine Abdullah b. Cübeyrr’i kumandan tayin ederek onlara şu kesin talimatı verdi: “Şu yerinizden sakın ayrılmayınız. Bizi kuşların kapıştığını görseniz de, bizim düşmanları bozup hezimete uğrattığımız görseniz de, size haber göndermedikçe sakın yerinizden ayrılmayınız.”(5) Savaşın, Müslümanların lehine döndüğünü gören 50 kişilik sahabe savaşçılar, yedi kişinin dışındakiler dünyalık kaygısına düştüler ve netice kaybedilen savaş ve şehitler..