En sevdiğimiz insanların, en sevdiğimiz eşyaların, en sevdiğimiz yemeklerin, en sevdiğimiz mekânların aslında saniyeler ile nasıl kaybedeceğimizi yeniden kulaklarımıza fısıldadı. Gücümüzün yettiği yer bu kadar. Kaf dağına kadar uzanır zannettiğimiz burnumuzun büyüklüğü de bu kadar... Bir deprem oldu... Küsmenin, kızmanın kırılmanın ne kadar anlamsız olduğunu adeta omuzlarımızdan tutup "Kendine gel hayat ço kısa" diye sarsarak bize yeniden anlattı. Bir deprem oldu... Bizim olduğunu iddia ettiğimiz bedenimize bile malik olmadığımızı, mülkün sadece Allah' a ait olduğunu yeniden haykırdı. Bir deprem oldu... Bütün alışılmış ve kabullenilmiş dünya düzenlerini yıktı geçti...
Aslında evimizin çok küçük olmadığını, yuvamızın çok soğuk olmadığını, yattığımız yatağın, üstümüzdeki yorganın markasının çok da önemli olmadığını anladık.
Yemeğin tuzu, salçası az olunca da karın doyurabileceğini, etli yemeğin az ya da çok pişmesinin önemli olmadığını, yemeğimiz beş on dakika gecikince kıyamet kopmadığını öğrendik. Bir deprem oldu… Öve öve bitiremediğimiz telefonumuzun, arabamızın modelinin, yazlığımızın, terasımızın çok önemli olmadığını, milyonlarca liraya alınan konutun belki de mezarımız olabileceğini kavradık.
Üstümüzdeki montun, ayağımızdaki botun yağmurdan yaştan korumasının yeterli olduğunu, üşümeyelim diye bir köşede duran battaniyenin kıymetini, sıcak bir çayın, çorbanın, taze ekmeğin nasıl da güzel bir ikram olduğunu hissettik. Bir deprem oldu... Kalbini kırdığımız bir insanın gönlünü almaya vaktimizin olamayacağını, kaçırdığımız trenin, vapurun dolmuşun arkasından telaş yapmanın ne kadar gereksiz olduğunu geç te olsa öğrenmiş olduk.
Nerede nasıl yattığımızın değil de nerede, ne halde nasıl uyanacağımızı, üzerinizde uyuduğumuz yorganın yerine, moloz yığınlarının altında kalabileceğimizi düşündük. Bir deprem oldu... Değerli Dostlar, Bu afetler, felaketler, hep ders olmalı, unutulmamalı, zenginliğin, malın mülkün ve makamın emanet olup asıl insanlığın kalıcı olduğunu unutmayalım. Sevdiklerimizin kıymetini bilelim, kalbini kırmayalım, yediğimizi içtiğimizi israf etmeyelim, emanet olan hayatımızı, canımızı, ne zaman nerede teslim edeceğimiz belli değil… Bir deprem oldu... Yaptığımız işin, imalatın ya da mesleğimizdeki sorumluluğun, insan hayatına nasıl da olumsuzluklar yaşatabileceğini, ölümlere sebep olabileceğimizi iyi düşünmek lazım… Demem o ki namuslu şerefli vicdanlı yaşamak çok kıymetli…
O kadar yıkılan binaların arasında dimdik duran binaları yapanlar, bugün nasıl da onurlu, mutlu ve huzurlu… Rabbim bu asrın felaketi olan depremden ibret alanlardan, geri kalan ömrünü rızasına uygun yaşayan kullarından eylesin bizleri. Dün akşam mü’minin miracı olan Miraç Gecesini idrak ettik. Geceniz mübarek olsun. Amin... Cuma’nın selamı, rahmeti ve bereketi hepinizin üzerine olsun.