Gönül isterdi ki Dünyanın kalbinde yaşayan aziz Türk Milletimin karnı tok sırtı pek huzurlu ve mutlu bir şekilde yaşıyor olsun. Düşünebiliyor musunuz her kesin işi var, aşı var, herkes emeğinin karşılığını alıyor, fazla alanlar fazlasını geri veriyor. Herkes birbirine saygılı, herkes birbirini seviyor. İnsanlar bir başkasını eleştirmeden önce kendisine bakıyor, kendi kusurlarını görüyor ve başkasını eleştirmekten vazgeçiyor. Aziz Milletim adeta cenneti bu dünyada yaşıyor. Devleti yönetenler ülke sınırları içinde yaşayan herkese güveniyor, en küçük sorunlarında devlet baba olarak hemen yanı başlarında dikiliyor. Ama yalan söyleyeni, başkasının hakkını gasp edeni hırsızlık yapanı asla affetmiyor. Dolandırmanın, çalmanın, yalan söylemenin cezası idam. Ama devlet zaten kimseyi işsiz aşsız bırakmıyor. Türkiye üretim ekonomisine dönmüş, yurdun dört bir yanı fabrikalarla donatılmış, rahmetli Necmettin Erbakan’ın hayali ağır sanayi hamlesini gerçekleştirmişiz, fabrika yapan fabrikalar kurmuşuz. Savunma sanayimiz yüzde 100 yerli, teknolojisinden, yazılımına her türlü donanımımız yerli üretim. Devlet ve millet gönül seferberliği içinde, komşularımız gerçekten bizi kıskanıyor. Gibi gibi… Hayal tabii bunlarda ama gerçeğe dönüşebilecek hayaller. Türk Milleti tarihte nasıl güç merkezi konumunda ise yine benzer güç merkezi konumuna gelebilir. Biz bunu adil düşünce yapımıza bağlıyoruz. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün de hayali olan Türk Birliği elbet bir gün gerçekleşecek. Belki biz göremeyebiliriz, ancak Dünyanın mazlum milletleri ancak Türklerin hakim olduğu bir dünyada huzur bulacaklar. Bakıyorum da 15 Temmuz hain kalkışmasından sonra benim güzel yurdumda iftiranın adı siyaset oldu. Üstelikte bu iftiraları “Elhamdülillah Müslüman’ım” diyen sevgili büyüklerimiz atıyorlar. Bir dönem bu ülkede kamuda yükselmenin şartının “Fetöcü” olmaktan geçtiğini ve hatta sevgili büyüklerimizin “Ne istediler de vermedik” dediklerini unutan bazı arkadaşlar, “Akşener Fetöcü” diyorlar. Yok efendim “HDP” ile işbirliği yapanlarla iş birliği yapıyormuş.  Kimsenin avukatı değilim ama bilirim ki “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.” Özellikle sosyal medyada çok oluyor böyle şeyler. Diyorum ki “Kardeşim elinizde belge, bilgi varsa yayınlayın.” Eh belge yok, görünen köy kılavuz istemezmiş. Şayet Akşener’in Fetö ile en küçük bağlantısı olsa devlet babayı yönetenler şimdiye kadar onu çoktan içeri tıkmışlardı. HDP ile iş tutanlarla iş birliği yapma kısmına gelince. HDP bu ülkenin yasalarına göre kurulmuş bir siyasi parti. Çoğumuz sevmeyiz belki ama yine bu ülke insanlarından 6 milyon oy almış bir parti. PKK ile bağını koparamadığı da ortada. Bence insanları “HDP ile iş tutuyor” diye karalamaktansa partiyi kapatmak daha doğru olmaz mı? Sonra aynı HDP ya da PKK ile daha birkaç yıl önce kimler iş tutuyordu unutmamak lazım bence. Ben yaparsam iyi, rakiplerim yaparsa hain. Yok böyle çifte standart. Ülke de beka sorunundan bahsediliyor ancak ülkede gerçekten beka sorunu var ise bu sorunu aşmanın yolu ülkede yaşayanların birliğini bütünlüğünü sağlamaktan geçmiyor mu? Ama yapılanlara bakıyorsunuz gücü elinde tutanlar ittifak yapınca çok güzel, muhalefet ittifak yapınca “zillet ittifakı, illet ittifakı”. Bence sevgili büyüklerimiz inançlarında samimi iseler çifte standarttan, iftira atmaktan vazgeçmeli ve seçmene karşı daha samimi davranmalılar. Mesela çiftçinin kullandığı mazot fiyatlarını, gübre fiyatlarını düşürerek işe başlayabilirsiniz. 5 dekardan fazla arazide üretim yapan üretici ithal tohum kullanmak zorunda, aksi halde devlet desteklerinden faydalanamaz, mealinde son çıkardığınız tohum yasasını iptal edip yerli tohum üretimine dönerek devam edebilirsiniz. Sevgili arkadaşlar yüce yaradan insanoğluna vücut olarak o kadar mükemmel bir makine vermiş ki, tabiatta yetişen her ürün, sebze, meyve vs. hepsi insanlar için ama hepsinin doğalı. Bildiğiniz gibi insan vücudunun. Çeşitli yaralanmalar ya da hastalıklar karşısında kendi kendini tedavi özelliği de var. Ancak doğal gıdalar ile beslendiğimiz sürece. Genetiği değiştirilmiş yani GDO’lu gıdalar girdiği zaman bünyemize vücudumuzdaki savunma mekanizmaları ya da kendini tedavi mekanizmaları bozuluyor. Peşinden şeker hastalığı, Alzheimer, Parkinson, kanser gibi türlü çeşit daha adı duyulmadık bir sürü hastalık vücudumuzda yer buluyor. Ülkemizde gıda sektörünü elinde bulunduran 5-6 uluslararası şirketin hepsinin de ortaklarından birinin adı Rockefeller. İlginç olan şu ki hasta olduğumuzda bize ilaç satan şirketlerin ortaklarından biri de aynı şahıs. Gönül isterdi ki bizleri yönetenler bizlere karşı daha samimi olsunlar. Özellikle son 40 yıl demeyim de arkadaşlar Turgut Özal’ın çıkarmış olduğu 24 Ocak 1980 kararlarından sonra bizi yönetenler ABD ve AB’nin baskısıyla bizim çiftçilerimize, üreticilerimize verdiği desteği kaldırırken, AB ve ABD’nin kendi ülkelerindeki çiftçi ve üreticilere verdikleri destekleri artırdıklarını kaç kişi biliyor. Ve Yahudi zihniyetinin daha çok para kazanma uğruna sadece bizim ülkemizde değil bizim gibi birçok ülkede GDO’lu ürünler satarak insanları zehirlediklerini ve o ülke yöneticilerinin de bu şirketlere izin verdiklerini kaç kişi biliyor. Ülke olarak zor günlerden geçtiğimiz bir gerçek, ancak hala iş işten geçmiş değil. Türk Milleti devleti ve milleti ile işbirliği içinde tüm sorunların üstesinden gelebilecek güçtedir. Yeter ki yönetenlerimiz daha çok oy alma uğruna halkın yarısını ötekileştirmesinler. Kuzeyden Ermenistan fırsat kolluyor, Rumlar Pontus hayali kuruyor. Ege’de Yunanistan adalarımızı işgal ediyor, bize karşı silahlandırıyor, çok sevdiğimiz Filistin, İsrail, Yunanistan, Güney Kıbrıs daha birkaç devlet de var, iş birliği için de Doğu Akdeniz’de bizim bölgemizde petrol ararken, güneyimizde Kuzey Irak’ta biz Barzanistan ve bu Barzanistan haritalarında bizim Güney Doğu Anadolu Bölgemiz Barzanistan sınırları içinde gösterilirken, yine güney sınırımızda bu kez Suriye’nin kuzeyinde 1991 yılında olduğu gibi yine bir güvenli bölge aldatmacasıyla 2’nci bir sözde Kürt Devletinin doğum sancıları başlamışken Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Milleti olarak hepimiz bir ve bütün olmak zorundayız Arkadaşlar. Unutulmaması gereken biz 100 yıl önce Çanakkale’de tarihte 150-200 yıl hiç yenilmemiş İngiliz Ordularını yenmiş bir milletin evlatlarıyız. Türk’ü esir etme hesabı güdenler Çanakkale’yi, Kurtuluş Savaşımızı asla unutmasınlar. Unuttukları anda gaflete düşerler. Atalarımız gaflet ihanetin ikiz kardeşidir demişler. Selam ve Saygılarımla…