Muallim: öğreten, belleten, talim ettiren,  terbiye eden, rehber; kısaca bir milletin geleceğini inşa eden mürşidler. Yani irşad ediciler… Muallimlerimiz… Modern! tabirle: öğretmenlerimiz. Eğitim ve öğretim hususunda nerede duruyor? Bu vazifenin idrakindeler mi? *** Doğrusu, buna cevap vermek mümkün iken… Biz cevabı değerli mütefekkirimiz Nurettin Topçu üstadımıza bırakalım: “Muallim, gençlere bilmediklerini öğreten bir nakledici değildir. Bu iş, kitabın işidir, bilmediklerimiz hep kütüphanelerde bulunmaktadır. Her sahada yalnız bilinmeyeni bilmekle eski devrin skolastik tahsili elde edilir. Bunun için kültürlü adam, kafadan işletmesini bilen adam lazımdır.   Muallim tüccar değildir. Maaş ve ücretinin azlığı, çokluğu davası içinde mesleğe kıymet veren insan bu mukaddes vazifeyi yapıyor sayılamaz. Bu iş, mektepçiliği ticaret edinenin, muallimliği esnaflık haline koyan kültürsüz adamın işi değildir. Bu, para değil, ruh işidir.    Muallim ruhlar sanatkârıdır. Hiç işlenmemiş ruhlar üzerinde onun lüzumunu daha aşikâr bir şekilde görüyoruz. Kaderimizin hakikatinin işleyicisi, karakterimizin yapıcısı, kalbimizin çevrildiği her yönde kurucusu odur. Böyle muallimleri olan bir toplum olabilseydik bu ümmetin kötü yazgısını değiştirebilirdik. Ve medeniyetimizi tarihteki ihtişamlı günlerine tekrar kavuşturabilirdik.” (Hareket Dergisi,1939). * O halde soru şu: Muallimlik/ öğretmenlik meslek midir yoksa vazife mi? Hassas bir durum… Ve bu suale cevap nasıl olmalı?  Bunun cevabını herkes kendi vicdanında vermelidir. *** Muallim olabilen öğretmenlerimize selâm olsun.