"SÜRDÜREBİLİR YABAN HAYATIN DEVAMI İÇİN ÖNEMLİ"
UDGP üzerinde bir yıldır çalışma yapıldığını, UDGP’lerin aslında milli parkların anayasası olduğunu belirten Sürücü, "Geçtiğimiz yıldan bu yana Kuşadası Dilek Yarımadası Büyük Menderes Deltası Milli Parkı’nın Uzun Devreli Gelişme Planı’nın revize çalışmaları devam etmektedir. Revize çalışmalarında değerlendirilmesi amacıyla, Kuşadası Belediyesi, ADÜ Turizm Fakültesi ve EKODOSD derneği işbirliğiyle organize edilen 'Milli Parkın, Dilek Yarımadası Bölümünün Sınırlarının Genişletilmesi Çalıştayı' farklı üniversiteler ve değişik konularda konusunda uzman 7 bilim insanının katılımıyla, 7 Temmuz 2017 tarihinde Kuşadası’nda gerçekleştirilmişti. Çalıştay sonuç bildirgesinde, söz konusu önerilen alanın Milli Park'a dahil edilmesi ile ülkemizin uluslararası alandaki algısını pozitif yönde etkileyeceği ve bölge açısından da son derece olumlu katkı yapacağı, mevcut Milli Park'ın geleceğe taşınması yönünde büyük destek olacağı şeklinde bir öneri sunulmuştu.Milli parkları diğer doğal ormanlardan ayıran en önemli özelliklerden biri, sürdürülebilir bir yaban hayatının devam etmesi, biyolojik çeşitliliğin korunması, insan baskısı ve faaliyetlerinin kısıtlanmasıdır. Dünya oranına bakıldığında koruma altına alınmış doğal alanların oranının yüzde 11 ile yüzde 35 düzeyinde değişirken, Türkiye’de bu durumun yüzde 1’lerde olması, bu yönetmeliğin gerçekleşmesi halinde oranın daha da düşeceği görülmektedir" dedi.
"BURASI BİR DOĞA MÜZESİDİR, GELECEĞE TAŞINMALIDIR"
Kuşadası Milli Parkı'nın önemine işaret eden Sürücü, sözlerini şöyle sürdürdü: "2873 Sayılı Kanun ve Uluslararası Sulak Alanlar Sözleşmesi (Ramsar), Avrupa'nın Yaban Hayatı ve Yaşam Ortamlarının Korunmasına Yönelik Sözleşme (Bern), Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması (Rio) ve Akdeniz’in Kirliliğe Karşı Korunması Sözleşmesi (Barselona) kapsamında uluslararası sözleşmelerle koruma altına alınmıştır. Akdeniz’den Karadeniz’e kadar tüm Anadolu’da var olan bitki türlerinin doğal olarak bir arada görüldüğü bir doğa müzesi olma özelliğini taşıyan ve benzersiz biyolojik çeşitlilik nedeniyle Avrupa Konseyi tarafından 'Flora Biyogenetik Rezerv Alanı' olarak korunan alan niteliğindedir. Önemli kuş, bitki, memeli ve doğa alanı olan Milli Park'ın korunması ve geleceğe taşınması yönünde her kurumun gerekli hassasiyeti göstermesi gerekir.""BURADA YAPILACAK TURİZM YATIRIMLARINA KARŞIYIZ"
Kuşadası Milli Parkı’nın koruma altına alınmasının ilginç bir hikayesi bulunduğunu da söyleyen Sürücü, hikayenin Nilgün Şirin’in anılarından yola çıkılarak anlatıldığını söyledi Sürücü, “1960’lı yıllarda Kuşadası’nda yaşayan İngiliz Layd’si Rosemary Baldwin, dönemin ilçe kaymakamının Dilek Yarımadası’nda düşündüğü turizm yatırımlarına karşı çıkarak buranın çok önemli bir doğa alanı olduğunu, kendisinin arıcıların çadırında kalıp leopar seslerini dinlediğini, buradaki biyolojik çeşitliliğe dünyada çok ender rastlandığını, bu doğa alanının mutlaka milli park olması gerektiğini ve Kuşadası’na gelen İngiliz Kraliçesi Elizabeth ve o dönemde Dünya Doğayı Koruma Birliği Onursal Başkanı olan Prens Philip’e bu konuyu açtığını, bu konuda yardım istediğini aktarır. Bunun 1966 yılında Dilek Yarımadası’nın Milli Park olmasında önemli katkısı olur" şeklinde konuştu."MİLLİ PARK'TA YAPILAŞMANIN ÖNLENMESİ İÇİN DESTEK BEKLİYORUZ"
Sürücü, sözlerini şöyle tamamladı: "Eğer Dilek Yarımadası o yıllarda Milli Park yapılmasaydı, Kuşadası’ndan Milli Park sınırına kadar devam eden yapılaşmalar muhtemelen devam edecek ve bugünkü özelliğini yitirecekti. Bu nedenle vasiyetinde de belirttiği gibi, öldükten sonra küllerinin Bafa Gölü’ne serpilmesini isteyecek kadar bölge coğrafyasını çok seven Rosemary Baldwin’i ve o dönemin ilgili bakanlıkları ve kurumlarını minnetle anıyor ve Milli Park'ın korunarak, hatta çalıştayda belirttiğimiz şekilde sınırlarının genişletilerek geleceğe taşınmasını umuyoruz."
Muhabir: Yazar Silinmiş



