Yıllardır duyduğunuz, okuduğunuz bir cümle vardır, “Sayıştay raporları” diye başlayan.
Sayıştay, merkezi yönetim bütçesi kapsamındaki kamu idareleri ile sosyal güvenlik kurumlarının bütün gelir ve giderleri ile mallarını Türkiye Büyük Millet Meclisi adına denetlemek ve sorumluların hesap ve işlemlerini kesin hükme bağlamak ve kanunlarla verilen inceleme, denetleme ve hükme bağlama işlerini yapmakla görevlidir.
*
İşte bu Sayıştay raporları özellikle belediyelerdeki usulsüzlükleri gözler önüne serer.
Son yerel seçimlerin ardından yapılan denetimlerde özellikle AK Partili Belediyelerin, halkın parasını nasıl sorumsuzca harcadıklarını görüyoruz.
Mesela Çorum Belediyesi ‘olmayan’ hayvanat bahçesinin bakımı için 161 bin lira harcamış.
İşte bunu ve buna benzer birçok yolsuzluğu Sayıştay’ın yaptığı denetimlerden öğreniyoruz.
*
Usulsüzlüğün ve yolsuzluğun partisi, dini, milleti olmuyor.
Yöneten kişilerin ahlakına anlayacağınız.
AK Partili belediyelerde yolsuzluk yapılıyor da MHP’li belediyelerde, CHP’li belediyelerde yapılmıyor mu?
Bir önceki dönem Efeler Belediyesi’nin CHP’li başkanı Mesut Özakcan bunun iyi bir örneği.
*
O dönem köşemde Efeler Belediyesi’nin nasıl aile şirketine çevrildiğini, belediyeyi okulu bile bitirecek zekaya sahip olmayan başkanın oğlu tarafından yönetildiğini, yapılan yolsuzlukları, alınan rüşvetleri yazdım.
Halkın oyuyla seçilen ve halkın parasının hesabını halka vermesi gereken belediye başkanı, hesap vermek yerine beni mahkemeye vermekten başka bir şey yapmadı.
İlginç olan ise CHP’li belediyelere, özellikle de CHP’li Özlem Çerçioğlu’na saldıran AK Partililer, CHP’li Mesut Özakcan’ın yaptıklarına tek kelime etmiyorlardı.
Bunun nedenini tahmin etmek zor değildi.
*
O dönem köşemde yazdığım bir konu vardı.
Mesut Özakcan’ın oğlu Berkin Özakcan’ın sonradan FETÖ’den cezaevine giren müteahhit Mustafa Ancın'dan 700’bin lira rüşvet aldığını yazmıştım.
Bu rüşvet olayını bu güne kadar yalanlayan olmadı.
Rüşvet başta olmak üzere yapılan usulsüzlükleri tasvip etmeyen Özlem Çerçioğlu ile Mesut Özakcan’ın arası açıldı.
İşte AK Partililerin Mesut Özakcan’ı tek kelime eleştirmemeleri de bunun içindi.
Nihayetinde CHP’den tekrar aday gösterilmeyen Özakcan’ın adı sık sık AK Parti adayı olmasıyla ilgili de gündeme geldi.
*
Bakın o günlerde iddia ettiğim ve beni mahkemeye verdiği konuları kısa kısa yazayım.
*
Daha önceden belediyede taşeron işçi statüsünde çalışan gelini Ayşim Özakcan, oğlu ile evlendikten sonra Efeler Belediyesi Sosyal İşler Müdürlüğü'nde 3 bin 500 lira maaşla sözleşmeli personel olarak işe alındı.
Gelini ise 2 yılda kazandığı parayla kendisine yarım milyon liralık yat aldı.
Kuşadası Marina'da bağlı bulunan 'Ayşimal' isimli yatın Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Deniz ve İçsular Düzenleme Genel Müdürlüğü kayıtlarında Başkan Mesut Özakcan'ın gelini Ayşim Özakcan adına kayıtlı olduğu ortaya çıktı.
*
Başkan Özakcan'ın bacanağı emekli polis memuru Metin Keskin ilaçlamada, büyük bacanağı Bircan Kandoğan'ın oğlu Alper Kandoğan Efebel A.Ş Genel Müdürü, Başkanın eşi Gülay Özakcan'ın yeğeni Dilek Genç Küçükkömürcü Mezarlıklar Şefi olarak görevlendirildi.
*
Başkan Özakcan, özel bir şirkette çalışan damadı Abdulkadir Baş'ı Efeler Belediye Özel Kalem Müdürlüğü'ne getirdi.
Damadını işe almasıyla ilgili eleştirilere cevap olarak ise, "Alıyorsam ben alıyorum. Özel Kalem makamı önemlidir. Burada çalışacak kişinin güvenilir olması gerekir. Bu nedenle söz konusu birime damadımı getireceğim" dedi.
*
Efeler ilçesinde içkili alanları yeniden düzenleyerek 2’nci Sanayi Bölgesi'ni bu kapsama aldıran Özakcan, oğlu Berkin Özakcan'a açtığı içkili restoran için de ruhsat kıyağı geçti.
*
Mahkeme süreçleri halen devam ediyor.
Ancak bunları gündeme getirdikten bir süre sonra, bir televizyon programı sonrası kendisine, “Vicdanınız rahat mı?” diye sordum.
Bana verdiği cevap, “Evlatlarımın geleceğini garanti almam gerekiyor” oldu.
Vergisini veren halkın evlatlarının geleceği kimin umurunda?
*
Biliyorum uzun oldu ama bunları bıkmadan dile getirmem gerekiyor.
Son seçimde Efeler Belediyesi’ni yine CHP’li bir başkan adayı kazandı.
CHP’li Mehmet Fatih Atay, göreve başladıktan bir süre sonra, “Önceki dönem ihale yapılmadan, mal alınmadan, faturalar kesilmeden belediyeyi organize bir şekilde soymuşlar” diye bir açıklama yaparak CHP’li Mesut Özakcan’ın yolsuzluk yaptığını söyledi.
*
Dikkatinizi çekerim bunu ben demedim.
CHP’den Belediye Başkanı seçilen Mehmet Fatih Atay, eski CHP’li Mesut Özakcan için söyledi.
Hatta eksik söyledi.
Mehmet Fatih Atay sadece ihalelerden dem vurdu.
Mesela 53 bin liraya kadar olan doğrudan alım ihalelerinde yüzde 5 komisyon alındığını söylemedi.
Oğlu üzerinden alınan rüşvetleri söylemedi.
Efeler İlçesi’ndeki müteahhitlerin nasıl haraca bağlandıklarını söylemedi.
*
En başta ne iş yaptığını yazdığım Sayıştay, yaptığı denetimlerde sadece 2018 yılında 4 milyonluk usulsüzlük tespit etti.
Tespit edilen de sadece ihaleler.
Yani daha ortada rüşvetler yok.
*
Aynı Sayıştay, Aydın Büyükşehir Belediyesi ve ASKİ’de tek bir kuruş yolsuzluk veya usulsüzlük olmadığını belirledi.
*
Kendi ‘mesut’, ailesi ‘bahtiyar’ olan eski belediye başkanının yargılanacağı günler de gelecek elbette.
REZİL’AY
Bundan tam 152 yıl önce 1868 yılında bir grup idealist hekimin çabaları ile savaş alanında yaralanan askerlere ayrım gözetmeksizin yardım etmek arzusundan doğdu.
11 Haziran 1868 tarihinde "Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti" adıyla Dr. Marko Paşa, Dr. Abdullah Bey, Kırımlı Aziz Bey ve Serdar-ı Ekrem Ömer Paşa’nın girişimleriyle kuruldu.
1877'de "Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti", 1923'de "Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti", 1935'te "Türkiye Kızılay Cemiyeti" ve 1947'de "Türkiye Kızılay Derneği" adını aldı.
Kuruluşa "Kızılay" adı Mustafa Kemal Atatürk tarafından verildi.
*
İlkokuldaydım öğretmenimiz zarf dağıtırdı.
Akşam eve vardığımda babama verirdim, hiç söylenmeden ‘Bu ne?’ demeden içine bir miktar para koyar, ertesi gün okula götürüp teslim ederdim.
Bütün arkadaşlarımda aynı şeyi yapardı.
En güvendiğimiz kurumların başında gelirdi o dönem.
*
İşte o en güvendiğimiz kurum şimdi tam bir yolsuzluk çukurunun ortasında, para aklama merkezi olmuş.
*
Ortaya çıkan yolsuzluğun bir tanesi 8 milyon dolar.
2017 yılında yaşanmış olayda Başkent Gaz, adı erkek çocukların istismarıyla anılan bir dinci vakfa Kızılay aracılığı ile yardım etmiş.
Vergi kaçırmış yani.
Kızılay’ın başkanı da çıktı “Vergi kaçırmak başka şey, vergiden kaçınmak başka şey” dedi.
*
Bizler de vergiden kaçınabilsek mesela bir paket sigarayı 2 liraya, 70’lik rakıyı 25 liraya, 100 liralık benzini 55 liraya alabileceğiz.
Bizler de vergiden ‘kaçınabilsek’ 100 liralık elektrik faturası 50 lira, 100 liralık doğalgaz faturası 50 lira, 3 bin liralık asgari ücret 3 bin lira olurdu.
*
Sadece ortaya çıkarılan bir olayda 8 milyon dolardan bahsediyoruz.
Paranın ne olduğu da hala açıklanamadı.
Açıkladıkları tek şey bunun gerçek olduğu.
*
Adını, Mustafa Kemal Atatürk’ün verdiği ve en güvenilir kurumlardan biri olan Kızılay’ı da ahlaksızlıklarınıza alet ederek Rezilay’a çevirmeyi başardığınız için tebrik ederiz.
TEVEKKÜLÜ YANLIŞ ANLAMIŞLAR
Semavi dinlerde tevekkül anlayışı vardır.
Tevekkül, Allah'a güvenmek demektir.
Fakat bu güven tembelliği, ihmalkarlığı ve işi oluruna bırakmayı gerektirmez. Gerçek anlamda tevekkül, kişinin üzerine düşen her şeyi yaptıktan sonra sonucu Allah'tan beklemesidir.
*
Yaşanan deprem gibi doğa olaylarında maalesef tevekkülü yanlış anlayan dincilerin manipülasyonuna maruz kalıyoruz.
Deprem için toplanan vergileri soruyoruz, ‘hain’ diyorlar.
“Deprem Allah’tan. Deprem olmasını engellemek mümkün değil” diyorlar, “Tamam engellemek mümkün değil ama zararı en aza indirmek için neden önlem almadınız?” diyoruz, ‘bölücü’ diyorlar.
“Engellemek mümkün değilse neden vergisini alıyorsunuz?” diyoruz, ‘Yol yaptık, köprü yaptık, tünel yaptık” diyorlar.
“Vergilerimizle yapılan yol, köprü ve tünelleri kullanmak için neden para ödüyoruz?” diyoruz, ‘birlik ve beraberliğimizi bozuyorsunuz’ diyorlar.
*
Tevekkül sahipleri, sahip oldukları tevekkülü bile yanlış anladıkları için sorduğumuz sorulara doğru cevap almayı beklemiyoruz haliyle.
GERÇEK KAHRAMANLAR
Depremin ardından bir de kahraman yarattılar.
Suriyeli Mahmut.
Ülkenin tek kahramanıymış gibi gazetelerin manşetini süsledi.
Kendisi ve ailesi için hemen vatandaşlık işlemleri başladı.
Suriyeli değil, Afgan olduğu ortaya çıktı ama o kadarcık yanlışlık olurdu.
*
Suriyeli (!) olması dışında hiçbir numarası olmayan Mahmut’un konuşulduğu kadar orada ki gerçek kahramanlar konuşulmadı.
*
Sağlık ekipleri, AKUT ve diğer sivil toplum örgütlerinin yanındaki en büyük güç de Türk Ordusu idi.
Türk Askeri bir kez daha sadece silah kullanan birer makine olmadıklarını kanıtladı.
Biz boşuna demedik Türk Askeri, ayaz da kor ateş, sıcakta serinleten rüzgardır diye.
*
Türk’ün Kut’lu Ordusu, yetimin saçını okşayan el, çaresize çare, umutsuza umut, aman bekleyene Hızır’dır.
Türk’ün Kut’lu Ordusu, tanrının yeryüzündeki ordusudur.
GÜNÜN FIKRASI
Temel ile Dursun av yapmak için ormana gitmiş.
Ormanda gezerken Dursun aniden yere düşmüş.
Temel, Dursun’un nefes almadığını ve gözlerinin ferinin söndüğünü görmüş ve hemen 112’yi arayarak:
“Arkadaşım öldü, ne yapabilirim?” diye sormuş.
Telefondaki görevli:
“Sakin olun. Size yardım edebilirim. Ama önce arkadaşınızın ölüp ölmediğinden emin olalım” demiş.
Telefonda bir süre sessizlik olmuş ve bir silah sesi işitildikten sonra Temel tekrar konuşmuş:
“Evet, tamam. Şimdi ne yapacağım?”

GÜNÜN TESPİTİ

“..nereye gidersen git, yeni bir dünya yaratamazsın.. her şey çoktan eskimiş ve terkedilmiştir..”

BEN

“..bana kimin nasıl baktığının önemi yok.. çünkü ben her sabah aynaya bakan biriyim..”

GÜNÜN SÖZÜ

“..şüphesiz tanrı bir tanedir.. şu emirleri asla unutma.. dürüst yaşa, atalarına saygı göster ve tüm canlıları sev..”

KADINLAR ERKEKLER

“..bir kadın ‘çocuklarımı kocamdan daha çok seviyorum’ diyorsa yalandır.. çocuklarını ‘komşu kadına’ bırakabilir ama kocasını bırakmaz..”