İnsanlığın kurtuluşu için yollanmış peygamberler ve onları izleyen bilge/ kamil insanlar ve lokomotif şahsiyetlerin otobiyografilerini biraz incelemiş olanlarımız, onların yaşamlarının çile, eziyet, sıkıntı, illet(hastalık), zillet ve kıllet (yokluk) içinde geçmiş olduğu farketmişlerdir :  Ama neden? Hatırlayalım, SAV efendimize davasından vazgeçmesi için müşrik çöl bedevileri neler neler teklif etmişlerdi? O ne demişti “ Vallahi bir elime ayı bir elime güneşi verseniz yine de davamdan (Allah’ın bana tebliğ/vahiy ettiği insanlığın kurtuluşunu onlara iletmekten) asla vazgeçmem”. Peki hangi önder şahsiyetler ve bilge/kamil insanlar çektikleri çok sıkıntılı bir hayata, çileye, ıstıraba rağmen neden istikrarlı duruş, davranış, mücadelelerinden ve erdemli yaşantılarından vazgeçmemişler/taviz vermemişlerdir ,söyler misiniz? Çünkü onlara ezelden bildirilmiştir bedelsiz hiçbir nimete kavuşulamayacağı… Ya öyle değil mi?.Gerçekte en küçük bir dünya nimetine talip olduğumuzda çalışıp çabaladığımız, sarf ettiğimiz canhıraş gayreti enerjiyi bi düşünün? (mesela lüx bir araba veya ev almak için çektiğimiz krediyi ödeme pahasına bilmediğimiz bir yaşam dilimimizi nasıl olup da ipoteklediğimizin farkında bile değiliz çoğu zaman?) Ya peki sonsuz/ebedi yaşamımız için gereken sermayeyi şu kısacık ömrü zamanımızda nasıl biriktireceğiz sizce? İşte geçmişte yaşadığımız, el an (şimdi) yaşamakta olduklarımız ve gelecekte (belli bile değil?) yaşayacaklarımızın anlamları (hikmetleri) üzerine artık beyin fırtınası yapabiliriz sanırım… Günlük pratik yaşamımızda her birimizin sık karşılaştığı ve bir türlü hazmedemediğimiz bizi zihinsel bataklığa ve cedele, yanlışa zorlayan ama gerçekte bizi hakikate, erdeme, gerçek huzurlu yaşama/akli selime doğru götürecek davranış örneklerinden başlayalım ve data-bank bombardımanları hakkında zihinsel geviş getirmeye başlayalım: Bir oto-sanayide motor ustasının yanında çalışan çırak olan Hasan isminde(13-14 yaşında ergen)bir genci düşünelim. Kendi tercihi ile zor ve meşakkatli olan eğitim yolunu değil de el becerileri, pratik ve kinestetik zeka gerektiren bir meslek sahibi olmaya niyetlenip ailesinin tüm muhalefetine rağmen ısrarla bu mesleği seçmiş. Ancak onun ailede gördüğü baba(Mehmet Bey) modeli; tembel, uyuşuk, sorumluluktan kaçan, işlerini hep erteleyip biriktiren ve dolayısıyla babalık görevlerini sürekli eşine havale eden (Hasan’ın annesi) ,eşinin hayat yükünü olağanüstü artırıp onu da yaşamdan iyice soğutan, tükenmişliğe(maskeli depresyona) sokan aymaz bir adamın teki olsun. Anne(Ayşe hanım) modeli ise çalışkan ,aşırı fedakar,eşinin işlerini de üstlenmiş, hem evinin işlerine koşturan hem de evin rızkı için gece-gündüz bağ-bahçede, hayvan ahırlarında çalışan atom karınca misali bir hanım olsun. Ailece, bağ-bahçe ve toprakları olduğu için ekip-dikip, ürünleriyle sebze-meyve pazarcılığı yapan ve küçükbaş ve büyük baş hayvanlarının sütünden taze süt, peynir, tereyağı vb. küçük çaplı bir besicilik yaptıklarını da farz edelim. (devam edecek)