Çanakkale Savaşı’nda İngiltere, Rusya ve Fransa’nın amacı Anadolu’da tek bir Türk bırakmamaktı. Zaten Anadolu, Rusya’ya bırakılmıştı. 1917 Ekim devriminden sonra Rusya’nın başına geçen Lenin bu gizli anlaşmayı dünya kamuoyuna açıkladı. Allah’tan ki Gazi Mustafa Kemal Atatürk Çanakkale Savaşları ve Kurtuluş Savaşı ile Sevr aşıklarının hevesini kursağında bıraktı. Arka Bahçe modeli İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra uygulamaya kondu. İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Galipler Dünyayı paylaştı. Türkiye Arka Bahçe olarak ABD’ye terk edildi. Rahmetli Oktay Sinanoğlu, Yeniçağ Televizyonunda konuyu değerlendirirken 1947’de daha bir çocukken Ankara’da Amerikan Askerlerini gördüğü zaman “Biz İstiklal Savaşını bunun için mi yaptık ?” diye düşündüğünü hatırlamış ve sonra şu tarihi sözleri söylemişti;”Sonra anladım ki Türkiye, Yalta Konferansında ABD’nin etki alanına terk edilmiştir. Buna karşılık Doğu Avrupa’da Sovyet etki alanına terk edilmişti. Amerikan askerlerinin bu anlaşmadan hemen sonra İsmet Paşa’nın yaptığı gizli anlaşmalarla Türkiye’ye gelmesi hatta Meclis Duvarına bitişik bir şekilde karargah kurmalarından da durum belli oluyordu. O tarihten sonra Türkiye Amerikan yörüngesine girmiştir. Soğuk Savaş bittiği halde Türkiye bu yörüngeden kurtulamamıştır. Devletin kendisi ve Silahlı kuvvetleri NATO üzerinden Amerikan etkisi altında iken bağımsız siyasi partilerin olması mümkün değildir.” Sinanoğlu 2000’e doğru giderken “10 yıla kalmaz Türkiye bağımsızlığını tamamen kaybedebilir.” Diyordu. Bu sebeple Türkiye’yi adım adım dolaşarak halkı bilgilendirmeye çalışıyordu.  Yalta Konferansı 4 Şubat 1945’te Kırım’ın Yalta şehrinde Lavidia sarayında yapılmış, konferansta ABD’yi Rooselvelt, İngiltere’yi Churchill ve SSCB’yi Stalin temsil etmişti. Yalta’da dünya paylaşılmış ve çeşitli ülkeler bu üç ülkenin etki alanı olarak kabul edilmişlerdi. Rusya Basınında, Yalta’nın ardından Türkiye’den Kars ve Ardahan ile Boğazlar’da üs istenmişti. Türkiye’deki bazı çevrelerde yalanlansa da Molotov’un anıları talebin gerçek olduğunu gösteriyor. Sinanoğlu’na göre bu da Stalin ve Rooselvelt arasında kararlaştırılmış bir oyundu. Rusya anlaşma gereği bu taleple Türkiye’yi ABD’nin kucağına itmişti. Fehmi Koru’da “Çatışmanın taraflarını doğru konuşlandıralım” başlıklı yazısında İkinci Dünya Savaşı sonrasında Yeni Dünya Düzeni’nin “Türkiye Batılı bir ülke olacak” kararını verdiğini belirttikten sonra “Egemen güçler bu gelişmeyi yalnızca 4 yıl geciktirebildiler, 1946 seçimlerine hile karıştırılarak CHP tek parti yönetimi sürdürüldü ama 1950 Türkiye’yi demokrat raya oturttu.” diyecekti. Koru,”Tayyip Erdoğan ve Arkadaşlarının farkı tam da bu noktada: demokrat çizgideler ve ülke için doğru tercihin eksenden şaşmamak olduğunu da biliyorlar…Ara sıra tereddüt geçirseler,başka yönler kendilerini cezbetse bile kısa sürede yönlerini doğrultabilecek bir uzgörüye ve esnekliğe sahipler.” Sözleriyle AKP iktidarının Amerikan ekseninde yürüdüğünü itiraf etmiş, böylece Sinanoğlu’nun tespitini,Türkiye’yi yönetenlere o dönemde çok yakın bir gazeteci olarak teyit etmişti. Şimdi değişen ne var?.. 15 Temmuzda yapılanın aslında ne olduğu, darbe girişiminden haberdar olunduğu halde buna neden izin verildiği ise kamu vicdanında hala aydınlatılamamıştır. 19 Kasım 2018 tarihli Yeniçağ Gazetesi’nde yayınlanan Üstad Arslan Bulut’un vermiş olduğu bilgiler ışığında çok sevgili devlet büyüklerimize benimde birkaç sorum olacak. Umarım kamuoyunu tatmin edici cevaplar verirler. Gerçi ülkemizde soru soranlar pek sevilmez ama vatanın selameti için birilerinin de bu soruları sorması gerekiyor. Şimdi geçtiğimiz günlerde çok sevgili devlet büyüklerimizden biri “Her ilin anayasasını hazırlıyoruz” mealinde bir laf etmişti. Şimdi bizim devlet büyüklerimiz bazen öyle laflar ediyorlar, biz söylediklerinden anlam çıkarmak zorunda kalıyoruz. Bizim zekamıza çok güvendikleri için fazla açıklama yapmıyorlar sanırım. İnsan düşünmeden edemiyor. Tarihte ilk şehir devletleri Sümerler tarafından kurulmuştur. 5 Büyükşehir, 13 temel şehir, 10 da küçük şehir olmak üzere toplam 28 şehirden oluşuyordu. Her ilin anayasası ayrı hazırlanınca ister istemez “M.Ö.4000 yıllarına mı dönüyoruz. Eyalet sisteminden vazgeçildi de şehir devletleri mi gündemde?” diye düşünmeden edemiyor insan. Öbür taraftan bir diğer devlet büyüğümüz de “Belediye başkanı ile Vali aynı kişi olmalı” dedi. Yani işte böyle Atatürk demiş ya Rahmetli.”Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir.” İşte yine zekamıza güveniyorlar. Acaba diyorum Belediye Başkanı ile Vali aynı kişi olmalı diyeceğine İsmail Amcam açık açık “Eyalet sistemine geçelim. Zaten Başkanlık Sisteminin doğasında Eyalet sistemi vardır. 50 yıldır Küccük Amerika olcaz diye çırpınmıyormuyduk. İşte böylece gücük Amerika oluruz.” Niye demiyor. Böyle bilmece gibi laflar edip şeytanın aklına karpuz kabuğu kaçırıyorlar. İyi de sevgili devlet büyüklerim. Sayın başkanımızın bir zamanlar eş başkanlığını yaptığı ve bu güne kadar hiçbir yerde “Ben bu eşbaşkanlığı bıraktım” demediği Büyük Ortadoğu Projesi’nin aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 22 İslam ülkesinin sınırlarını değiştirme hedefi olduğunu, bunlardan 19 tanesini gerçekleştirdiklerini, Suriye’de de hemen hemen hedefe vardıklarını, sıranın Türkiye ve İran’da olduğunu, İsrail’in güvenliği için ortaya sürdükleri bu projeyi tamamlamak için önümüzdeki yıl Ortadoğu’yu kana bulayacaklarını sağır sultan biliyor. Dünyanın en stratejik bölgesinde bulunan ve atalarımızın canlarını feda ederek bize bıraktıkları vatan topraklarımızı ele geçirmek için ABD, İsrail, İngiltere Şeytan Üçlüsü başta olmak üzere tüm emperyal ülkelerin A-B-C-D-E-F-G-H türlü çeşit planları olduğunu, bu planları hayata geçirmek için içimizde bir sürü işbirlikçileri olduğunu bütün dünya biliyor. Anlamadığım nokta ülkeyi eyalet sistemine ya da şehir devletlere bölmeye çalışırken, bu kutsal vatan topraklarının bölünmesinin sadece PKK, İsrail ve Amerika’nın işine yarayacağını, peşinden çeşitli bölgelerden yine Amerika’nın kışkırtması ile özerklik talepleri, peşinden bağımsızlık referandumları gelebileceğini ve bu gelişmelere sebep olan idarecilerin gelecekte hiçte hoş hatırlanmayacağını kimse düşünmüyor mu? Son ABD Başkanı Donald Trump’ın yönetim anlayışından da anlaşılacağı üzere dünyada orman kanunu uygulanıyor. Ne diyor Trump “Parayı benden alıyorsunuz, benim dediğimi yapacaksınız.” Diyor. “Dünya’nın bütün zenginlikleri benim olacak.” Diyor. Dünyanın bir başka gerçeği ise ABD-İsrail-İngiltere Şeytan Üçgeni. Bu üçlü dünya milletlerini sömürüp kanını emiyor. Unutulmaması gereken bir yerde ABD varsa orada İsrail ve İngiltere’de vardır, ya da bir yerde İsrail varsa orada ABD ve İngiltere’de vardır. İngiltere her türlü melanetin arkasında vardır ama nedense asla onun adı geçmez hiç bir olayda. Adamlar soğukkanlılıkla kendilerini gizlemeyi çok iyi biliyorlar.  Benim bildiğim 4 Temmuz 1776 yılında Amerika’nın çeşitli bölgelerinde kurulu bulunan koloniler, bir araya gelerek güç birliği oluşturdular ve Amerika Birleşik Devletleri’ni kurdular. Bundan 97 yıl önce Gazi Mustafa Kemal Atatürk’te Anadolu’da yaşayan 72.5 milleti (Kürdü, lazı, çerkezi, yörüğü vs.) Türk üst kimliğinde birleştirdi ve Kuvayı Milliye Ruhuyla yedi düvele karşı Kurtuluş Savaşı’nı verdi ve üniter yapı ile bizlere tam bağımsız vatan topraklarını bıraktı. Ne demiş Gazi “Vatandaşlık bağı ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne bağlı olan her kes Türk’tür.” Yani Türk Milliyetçiliği ırkçılık değil bir kültür milliyetçiliğidir. Bazılarına duyurulur. Şimdi yapılmak istenen nedir merak ediyorum. Türkiye ABD’nin 51’inci Eyaleti yani Küçük Amerika’mı olacak, yoksa tekrar üretim ekonomisine dönerek ve milli değerlerine sahip çıkarak (Kıbrıs, Ege Adaları gibi) Büyük Türkiye’mi olacak. Selam ve Saygılarımla.