Yıllardır bitmek bilmeyen terör yüzünden gencecik yaşta çocuklarımızı toprağa veriyoruz. Hiç birini tanımıyoruz ama vatanımız uğruna can veren şehitlerimiz için hepimizin içi kan ağlıyor. Bugün bu topraklarda rahat rahat gezebiliyorsak evlerimizde gönül rahatlığıyla oturup uyuya biliyorsak bunu önce şehit olan askerlerimize ve polislerimize borçluyuz, sonrada halen vazifesini layıkıyla yerine getirmek için görevlerinin başında olan kolluk kuvvetlerine borçluyuz. Evet, evladını toprağa vermek kadar zor hiçbir şey yoktur hayatta, hani hep Allah evlat acısı yaşatmasın diye dua ederiz ya. Allah’ım dualarımızı kabul etsin ama vatan uğruna, özgürlük uğruna illa ki evlatlar toprağa veriliyor. Anaların babaların yüreğine ateş düşüyor, düşüyor da bir yerde bir yanlışlık var daha doğrusu haksızlık var. Şehit olan evlatlarımızın ailelerine bakıyorum da hepsi hasbelkader kendi yağıyla kavrulup hayat mücadelesi veren aileler. Öyle ki bir çoğunun evi derme çatma Ordulu şehit uzman çavuş NUH ÖZDEMİR’in evinin pencereleri, kapısı ve sıvası bile yoktu. Ordu büyükşehir belediye başkanı sahip çıkarak evi yeniden yaptırmıştı. Peki neden bu yardımları yapmak için bir annenin babanın yüreğine ateş mi düşmesi gerekiyordu? Evlatlarını şehit verdikten sonra saray olsa ne fayda. Vatan deyip sarıldığımız o topraklar artık öyle bir hale geldi ki sadece garibanların çocuklarının askerlik yapıp şehit olduğu bir ülke olduk. Çok merak ediyorum o iş adamlarının, bakanların, milletvekillerinin çocukları hep mi kız. Onların erkek evlatları yok mu? Hiç onların çocuklarının şehit olduğu haberlerini duymadık. Allah duyurmasın da ama neden hep garibanlar diye de düşünüyoruz. Aslında cevabını da hepimiz biliyoruz. Haberler demişken artık öyle bir hale geldik ki eskiden iki veya üç şehidimiz olsa kahrolurduk öyle günler oldu ki gün de sekiz, on daha fazla şehit verdiğimiz olduğu ama hiç biri aylarca İbrahim Tatlıses’in vurulması kadar haber niteliği taşımadı. İbrahim Tatlıses aylarca tv haberlerin de ve gazetelerde manşet olarak verildi. Yurdum insanları memleketlerinden kalkıp İstanbul’a gelip hastanenin bahçesinde konaklayıp onun için dualar etmişlerdi. Nereye gidiyoruz ne oldu bizim o vatan, millet sevgimize, sahiplenme duygumuza. Silkelenip bi kendimize gelmenin zamanı geldi belki de geç bile kaldık. İşsizlikti, geçim sıkıntısıydı derken vatanı unuttuk. Başımızdakiler şimdi lale devrini yaşıyorlar. Hanlar hamamlar saraylar derken olan yine gariban vatandaşa oluyor. Bir tarafta gözümüzden sakınıp büyüttüğümüz evlatlarımızı terör uğruna şehit veriyoruz, diğer taraftan ekonomik terörle mücadele ediyoruz. Gel de deme NE UĞRUNA! Bütün şehitlerimizin ruhu şad mekanı cennet olsun…