Gazetecilik mesleğinin ölçülmez ağırlığı, sorumluluğu ve derinliği var. Bu meslekte tecrübe kazanmanın sonu yok.  “ÖNCE EVİMİZİN ÖNÜNÜ SÜPÜRELİM” sözünü de çok önemli görürüm. Gazeteci, çevre ve millet sorunlarında hep gerçekçidir. Objektiftir.  Çünkü kendi menfaati asla söz konusu değildir. Toplumun menfaati ve değerlerini önde tutarlar. Ülkemiz gibi, Nazilli’de çok konuda, bırakın yerinde saymayı her geçen gün MAALESEF geriye gidiyor.  Bunu toplumdan önce, gazeteci hisseder, görür ve uyarır. Nazilli’de Köytaş batarken Nazilli’de gazeteciler, “KÖYTAŞ BATIYOR” diye arka arkaya yazdılar çizdiler. Uyarı yazıları ile çöküşü görüp, ortaya koydular. Hele hele Polis Okulu’nun kapanmasından önce haftalarca, aylarca bıkmadan, usanmadan manşetler attık. “NAZİLLİ POLİS OKULU KAPANACAK.. KURTARIN, ÖNLEM ALIN” dedik. Siyasi irade TEMSİLCİLERİ ve yöneticiler, “KARPUZU KAZIDILAR, GAZETECİLERİN UYARILARINI KAZIMADILAR” dikkate almadılar. Ayrıca siyasiler bizler için “FELAKET TELLALLIĞI YAPIYORLAR” dediler.  Sonuç ortada. Bir kere daha yanılan her zaman olduğu gibi, onlar oldular. ** 13 BİN’DEN, 6 BİN 500’LERE İNDİK Şu anda Nazilli’de kamuoyu, üniversite de her yıl azalan üniversite öğrenci sayıları için, yeni bir endişe ve kuşkular yaşıyor.  Bir fakülte iki yüksek okula ev sahipliği yapan Nazilli’de üniversitede 6-7 yıl önce öğrenci sayısı 13 binlerdeydi.  Bu sayı ne yazık ki günümüzde yarıya indi.  Nazilli Belediyesi ve devletimiz, 81 ilimizden gelen bu öğrencilere ne kadar hizmet verdiği tartışılır.  Ne yazık ki siyasi irade olsun, Nazilli Belediyesi olsun üniversiteye gençlere gereken desteği veremediler. Planlı projeli çalışma yapamadılar. Özellikle fakülteye için Nazilli’de yer bulamayan, Nazilli Belediyesi ve sivil toplum örgütleri, üniversiteyi hep öğrenci sayısı ile değerlendirdi, kiralık evleri ölçü tuttu İşi hep rant yönüyle baktı. Gençliğin ihtiyaçlarını gideremedi... Öğrenciye hizmeti ihmal etti. Üniversitenin ve öğrencilerin insanlara vereceği kültürü hesap edemedi. Nazillispor için yılda 50 milyon lirayı buldu, harcadı da.  Üniversite öğretim görevlileri ve öğrenci sorunlarını çözmeyi, hiç düşünmedi.  Nazilli’de toplum, esnaf ve belediye.. üniversite üzerinden hep kazanacağı parayı düşündü, onun hesapları ile yattı kalktı.  Şimdi evdeki hesabın çarşıya uymadığını gördü. Moral bozukluğu yaşıyor. Üniversite öğrencileri için yapılan yüzlerce, binlerce, bir artı bir, iki artı bir konutlar boş bekliyor. Öğrenciler, bu nedenlerden dolayı Nazilli’ye tercih etmiyor.. Daha sosyal imkanlar bulduğu Söke’ye, Aydın’a gitmeyi tercih ediyor. (Bu konudaki geniş araştırmalarımı ileride yazacağım) Çünkü oralarda..  Üniversite için proje yapan, gençliğin ihtiyaçlarını gidermeye çalışan belediyeler var. Nazilli’de bu konuda ne belediye ne de sivil toplum örgütleri var. ** AHH, BİRDE AYRIŞMASAK! Türkiye Cumhuriyet tarihinin ulusal güvenlik açısından en sıkıntılı dönemini yaşıyor. Ne yaptılarsa,
Türkiye’yi, Libya, Suriye, Irak, Afganistan gibi bir türlü sarsamadılar. Parçalayamadılar. Başta Avrupa Birliği olmak üzere, Amerika, Fransa hatta Rusya’nın tek amacı bu değil mi? Büyük Atatürk Türkiye’sine karşı bir türlü bunu başaramadılar.  Bu milletin, bağımsızlığı için, nasıl bir istiklal mücadelesi verdiğini YEDİ DÜVEL çok iyi bilir. Ahh.. birde içeride birbirimize olan saygımızı ihmal etmesek, uygulasak inanın kim tutar o zaman bizi diyeceğiz. Millet bunu görüyor, biliyor da.. Şu siyasiler yok mu? Siyasiler bunu bir türlü öğrenemediler. Biliyorlar da işlerine gelmiyor. Parti menfaatlerini, ülke menfaatlerinin önünde tutanlar, bunu bir türlü anlamıyor. Yaptıkları işin cılkını çıkardılar. Siyaseti, ilkesiz seviyesiz, KAYIKÇI KAVGASINA döndürdüler... MİLLETİN, BAYRAK VE VATAN SEVGİSİ siyasilere örnek olmalı. Bunları utandırmalı.. Akşam birbirlerine hakaret edip, ertesi günü cenaze namazında birbirlerine selam verecek kadar insanlıktan uzaklaştılar, arsızlaştılar. Hani, halk dilinde bir atasözü var ya,  “TEKRAR ÖPECEĞİN YANAĞA TÜKÜRME, HİÇ DEĞİLSE BİR ÖPÜCÜKLÜK YER BIRAK” diye, işte bu özlü sözü bile unuttular. 65 yıldır ülkemdeki siyaseti yaşadım. Hiç bugünkü gibi nezaketten uzak, saygısız ve seviyesiz bir siyaset örneği yaşamadım. Bizim, birbirimize yaptığımızı YUNAN CAVURU BİLE, BİZE YAPMAZ. Öyle sanıyorum ki önümüzdeki seçimler milletimizin siyasilere, çok önemli ders vereceği bir seçim olacak. Çünkü, Cumhuriyet değerlerimizin tehlikeye düştüğü her dönemde sön sözü millet söylemiştir. ** MUHALEFET HEP YALANCI MI? İçişleri Bakanımız sayın Süleyman Soylu son günlerde arka arkasına açıklamalar yapıyor. Ne diyor? Sayın Bakan.. Siyasi cinayetlerden bahsediliyor, toplumun kaosa sürüklenmek istendiği söyleniyor Arkadaşlara böyle istihbarat var mı? diye sordum.. Yok diyorlar... CHP lideri sayın Kemal Kılıçdaroğlu, “SİYASİ CİNAYET KAYGIM VAR” diyor. İYİ Parti Teşkilat Başkanı Koray Aydın, “SİYASİ SUİKASTLAR KONUSUNDA DUYUMLAR ALDIK” diyor.  Kendisine hastasın deniyor, doktora gitmesi tavsiye ediliyor. Ali Babacan, “KILIÇDARAĞLU KAYGILARINDA HAKLI” diyor.  Ahmet Davutoğlu, “BANADA, DEĞİŞİK KANALLARDAN UYARI GELİYOR” diyor.  Adeta haberi doğruluyor, oda yalancılıkla suçlanıyor. Sadat Peker, “ÖLÜM LİSTELERİNİN YAPILDIĞINI” söylüyor.  Bunlar geride kaldı. Şimdi, önümüze bakalım. Bu görüşler, muhalefetten geliyor diye sayın İçişleri Bakanımız, hepsini bir kalemde yok sayıp; “aslı yok, yalan” diyebiliyor. Yani, muhalefet toplu halde yalan söylüyor.  Zaten Hükümeti ve Cumhurbaşkanını zora sokan bu davranışlar. Bunlar, üzerinde durulması gereken ağır itham ve kuşkular değil mi? Sayın Bakanım..  Ateş olmayan yerden duman tütmez Sayın Bakanım..  Allah korusun bu konuda bir damla kan akarsa, bunun altında HEPİMİZ BOĞULURUZ. BUNUNDA VEBALİ BÜYÜK OLUR...