Önce net olarak; çırçırcılar sorunu diye yazarken,ruhsat sorunundan dolayı kapatılan çırçırcılarıları amaçladığımın anlaşılmasını isterim
İl Tarım ve Orman Müdürlüğü, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununa dayanarak İdare mahkeme kararıyla üç ay içinde çırçır fabrikalarının faaliyetlerine son vermelerini mevcut ruhsatlarıyla işyerlerini ancak depo olarak kullanabileceklerini tebliğ etti. Söke’de aslında davalı olan Çırçır fabrikası sayısı altıydı. Davacı işletme birden karar değiştirerek davacı olduğu bir işletmeyle ilgili davasından feragat ettiğini bildirdi. Konuyla ilgili hukuksal boyutun Danıştay da devam etmesi nedeniyle, işletmelerin faaliyetlerinin durdurulması kararının şık olmadığı yazmıştım.(SES 1 Ağustos 2019)
Bu günlerde konuyla ilgili ilginç gelişmeler olmaya başladı. Çırçırcılar aralık ayında (2018) Söke Belediyesine başvurarak 3194 sayılı imar affı kanunun geçici 16 maddesi istinaden ruhsat talebinde bulundular. Söke Belediyesi bu talebin;3194 sayılı imar kanuna göre, uygun olduğu görüşüne vardı. Söke Belediyesi yeni ruhsatları verirken Çevre ve Şehircilik Bakanlığından, Aydın Valiliğinden ve Söke Kaymakamlığından görüş aldı. Çırçırcılar bu ruhsatla tapuya giderek işletmelerini “Çırçır Fabrikası olarak kaydettirdiler. Ocak ayında alınan bu karardan sonra konuyla ilgili gelişme 20 ağustosta oldu. Ekonomi Bakanlığında yeni sezonda çalışabilmek için her yıl tekrarlan prosödürleri yerine getirdiklerinde TAREKS sisteminin açık olduğunu gördüler. Bu durumu kapatılmadıkları biçiminde yorumladılar. Aydın Tarım ve Orman Müdürlüğüne yazıyla müracaata bulunarak hasat sezonunda pamuk alıp alamayacaklarını sordular. Konuyu değerlendiren il tahkim komisyonu yaklaşık iki ay sonra üstelik hasatın neredeyse üçte ikisinin günlerde (18 Ekimde) aldığı kararla, bu beş fabrikanın pamuk alımına yasak getirilirken, o güne kadar aldıkları pamuk içinde üreticilerin destekleme priminden faydalanamayacağı belirten yazıyı taraflara ve ilgili kuruluşlara gönderdi. AKP Aydın Milletvekilleri Metin Yavuz ve Rıza Posacı’nın 4 Kasımda yaptıkları basın açıklamasına göre 18 Ekime kadar dava konusu olan beş çırçırcıya pamuk satan üreticiler destekleme priminden faydalanacaklar, ancak çalışma ruhsatları iptal edilen beş fabrika pamuk alımına devam edemeyecekler. Buraya kadar süreci özetledim. Davanın Danıştay aşamasında olması nedeniyle hukuki boyutuna girmeyeceğim.
İl tahkim kurulu aldığı bu kararla maalesef kafalardaki soru işaretlerini giderememiştir
Birinci soru; İl tahkim kurulu pamuk hasat sezonu başlamadan söz konusu komisyon kararını neden almamıştır?
İkinci soru; Tahkim kurulu kararında imzası bulunan Ticaret Bakanlığı kütlü pamuk işlemeyle ilgili prese kayıtlarının tutulduğu TAREKS sistemine, çırçırcıların yeniden kayıt yaptırmalarına neden izin vermiştir?
Soruların yanıtları uğranan mağduriyet düşünüldüğünde yeterli olamıyor. Nitekim konuyla ilgili değişik iddialar ortada dolaşıyor. Hakan Özbaşlı kapatılan beş çırçırcı adına yaptığı açıklamada (21 Ekim) ”Burada gaye rekabeti bitirmek. Çırçırcı sayısını azaltmak. çiftçiden istedikleri şartlarda pamuk almak. Sadece Tariş değil, burada bir grup tarafından hedef alındık”dedi. Altı çizilmesi gereken bir başka gerçeklik var ki, o mutlaka yazılmalı.
Ülkemizde herkesin bildiği, kendinde değilse bile yakınlarında yaşadığı işsizlik gerçeği var.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin mayıs ayında 75. kongresinde istihdam çağrısı yaptı. Erdoğan daha önce TOBB’liğine istihdam çağrısı yaptıklarını söyledi Erdoğan devam ederek”Neydi bu? Yaklaşık 1,5 milyon üyesi bulunanTOBB’un her üyesi kalksa1-2 istihdam sağlasa bu sayı 3 milyona varır. Şimdi biz bu yılsonuna kadar bu istihdamı bekliyoruz “dedi. O genel kurula Söke Ticaret Borsası, Söke Ticaret Odası, Aydın Sanayi Odası ile diğer oda ve borsalar birlikte katılarak Cumhurbaşkanın bu konuşmasını alkışladılar.Cumhurbaşkanın işçi alma isteği bir yana Söke’de işçiler işinden, çırçır işletmecileri fabrikalarından oldular. Üstelik bu çırçırcılar da Söke Ticaret Odası, Söke Ticaret Borsası ve Aydın Sanayi Odası üyesiydiler. Hükümet bir yandan işsizliğe çare ararken diğer yanda mevzuata teslim oldu. STK’ların ise çözüm üretmede yeterli çaba gösterdiklerine şahit olmadım. Düşünüyorum da ,Cumhurbaşkanını ben mi yanlış anladım; Yoksa, cumhurbaşkanı ‘fabrikaların kapısına kilit vurun, işçileri atın’ mı dedi (!..)