Dünyaya gözlerini açmadan önce endişeli ve biraz ürkek olan çocuk, ALLAH’a onu kimin koruyacağını, kimin sevip sarmalayacağını sorduğunda, ONUN için özel bir meleğin dünyada onu beklediği söylenmiş. O melek, o kadar güzel ve huzur vericiymiş ki. Çocuk ilk anda hissetmiş güveni, sevgiyi ve sıcaklığı. Kollarında inanılmaz güzelliğe merhaba dediğini. Önceleri korkmuş, etrafına bakınmış. Ne konuşabilmiş, ne acıktığını anlatabilmiş. Ama bakmış ki, konuşmadan da anlayabiliyor onu melek. Acıktım demeden bile doyuyor karnı. Üşüse hemen ısıtılıyor sevgi battaniyesiyle. Ne zaman gözünü açsa, ona bakan ışık dolusu gözler, sanki hiç kırpmıyor gözlerini. Yavrusu her an bir şey diler de, gerçekleştiremem der gibi ürkek ama bir o kadar da cesur. Bir an bile yanından ayrılmıyor, uykusuz geçen gecelerin, yorgunluğun hiçbir eksisi yok ifadesinde. Sanki günlerce uyumuşluğun, dinlenmişliğin enerjisi. Meleği ayakta tutan tek şey, evladının kokusu ve sevgisi.  Çocuğun ilk kundağıdır ANNE. İlk kollarında sarmalayan, sıcaklığını hissettiren, güven veren. Çocuk için nefes, çocuk için yaşam, çocuk için yemek, su … Anne; vefakar, fedakar, kendinden taviz veren, önce evladım diyendir. Ne zahmetlerle büyütür evladını, ama çıkarsızdır, karşılıksızdır yapılan her şey. Zaten nasıl ödenir ki anne hakkı. Ne yapılabilir ki, onun evladı için yaptıklarının karşılığında. Her şeyi, çocuğunun bir kokusunu içine çektiğinde unutuverir. Unutuverir uykusuz gecelerini, kollarında uyuduğunu gördüğü yavrusunu izlerken. Unutuverir aç kalktığı sofralardaki zamanlarını, çocuğu aç kalmasın yeter ki. Gazını çıkarmak için, omzuna aldığında unutuverir, omzundaki bütün yükleri. Dayanacak gücü yokken bile, yaşamak için çok sebebi vardır annenin. O da evlattır. Onun için her şeye değerdir hayat. Ne olursa olsun ne kadar zor ne kadar kötü olabilir ki hayat. Evladı sağlıklı, mutlu ve huzurlu olsun yeter de artar bile. Kendisi için bir kez yaşamayı öğrenen ANNE, evladı için bin kez ölüp bin kez yaşamaya razı gelir. Artık korkmaz hiçbir şeyden. Tek korkusu, evladından ayrı kalmaktır. Dualarında, dudaklarından çıkan kelimedir evlat. Evladı için yaşamak, en büyük dua. Bir gün değil, bir ömür dualardadır anne, yüreklerdedir anne sevgisi. Ne kelimeler yeter, ne de ömür, ona olan duyguları, minnetleri anlatmaya.  ANNE…… ANNE….. ANNE… Bir kelimenin huzuru, mutluluğu, yerine konamayacak bir kelimedir ANNE. Dudaklardan çıkan iki hece, bir annenin en büyük zenginliğidir. ANNEMMMM…… Ne kadar güzel ne kadar derin anlamlardadır. Duyamazsa bu kelimeyi, duyuyor olmasının bir anlamı yoktur ki anne için. Ağzı, kulağı, gözleri, elleri, bacakları …… Hepsinin ayrı ayrı bir anlamı olur anne olunca. Ağzı, dili, sadece yemek yemekten ötedir artık, yavrusuna yiyemediklerini böler, çorbanın sıcaklığını kontrol eder ve ona kocaman ANNEM der. Kulaklarının, o güne kadar işitiyor olması hiç bu kadar değerli olmamıştır belki de ta ki anne diyen yavrusunun sesine tanıklık edinceye kadar. Elleri, öyle sıcak bir ele güvenle dokunur ki, sımsıkı sarar onları, yanından bir an olsun bile ayırmadan. Bacakları artık, yavrusu için daha seri adım atar, bir an önce yavrusuna kavuşmanın heyecanı ile. Koku alma duyusunun bu denli önemli olduğunu, yavrusunun kokusunu içine çektiğinde daha bir başka hisseder anne.  Allah herkese bu denli özel, bu derece güzel duyguyu yaşamayı nasip etsin. Hiçbir annenin, kucağı boş kalmasın. Evlat acısını göstermesin.  Dünyaya gelen yavruya, görevlendirilen melek ANNE….. Anne, emekleri ödenmez, hakkı ödenmez, ne yapsak senin ki kadar olmaz. Allah evlatları annelerine, annelerimizi evlatlarına bağışlasın. Rahmetli olan tüm annelerimizin, mekanı cennet olsun.