Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce, 27 Aralık 2018 tarihinde Ulusal Sulak Alan Komisyonu toplantısında Söke sınırları içerisinde yer alan Azap Gölü’nün ulusal öneme haiz sulak alan olarak kabul edildiğini belirten Sürücü, 2 Şubat Dünya Sulak Alanlar Günü’nde sulak alanların önemine değindi.

“EKONOMIYE BÜYÜK KATKI SUNACAKTIR”

Sürücü, “ Aydın bölgesinin en önemli sulak alanlarından birisi de; başta su kuşları olmak üzere zengin biyolojik çeşitliliği, kültürel varlıkları, çevresindeki otantik köyleri ve sırtını dayadığı Latmos (Beşparmak) Dağları’yla harika bir doğal peyzaj oluşturan Azap Gölü Ulusal Sulak Alanı’dır. Geçmiş yıllarda kuraklık, kirlilik, avcılık gibi etkenlerle sıkıntılı günler geçiren Azap Gölü, Tarım ve Orman Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’nce, 27 Aralık 2018 tarihinde Ulusal Sulak Alan Komisyonu toplantısında Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan olarak kabul edilmiştir. Önceki yıllarda Büyük Menderes taşarak Azap Gölü’yle birleşmekteydi. Birkaç yıldır taşkınlar kesilmiş durumdadır. Şu anda gölün en önemli beslenme kaynakları, göl aynasına düşen yağmur suları ve çevresindeki dağlardan dereler vasıtasıyla gelen sulardır. Gölün ekolojik yapısını tehdit eden unsurlardan birisi de dağdaki maden ocaklarıdır. Yeni maden ocaklarının açılmaması için Yeşilköylüler yaptıkları hukuk mücadelesini kazanmışlardır. Azap Gölü’nün Ulusal Sulak Alan olması çevresindeki köyler için de çok önemlidir. Yönetim Planı çerçevesinde hazırlanacak ekoturizm planlamaları, özellikle Yeşilköylülerin ekonomisine büyük katkı yapacaktır” dedi.

“GÖLÜN AVA KAPALI ALAN OLMASI TEKLİF EDİLECEK”

Sürücü, “Nesli tehlike altındaki Tepeli Pelikanların beslenme alanını oluşturan Azap Gölü’nde, pelikanların dinlenmesi için Tür Eylem Planı kapsamında dinlenme platformu yapılmış olup, plan gereği Söke avlağı içerisinden çıkarılarak, ava kapalı alan olarak teklif edilecektir. Bu tür kuşların bulunması ve her açıdan gölün izlenebilmesi ekoturizm faaliyetleri için ziyaretçilere geniş imkanlar sunmaktadır. Gölün geleceğe sağlıklı bir şekilde taşınması için kuraklık, kirlilik ve avcılık gibi tehditlerle ilgili önlemler mutlaka alınmalıdır. Azap Gölü’yle ilgili uzun yıllar çalışmalar yürüten EKODOSD Bilim Danışmanı Dr. Erol Kesici, 1971 yılında İran’ın Ramsar Kentinde, birçok dünya ülkesinin sulak alanların korunmasını ve akılcı kullanımının amaçlanması maksadıyla Ramsar Sözleşmesine imza atarken, ülkemiz de Ramsar Sözleşmesi’ne 1993 yılında taraf olarak imza atmıştır. Başlangıçta su kuşları özelinde düzenlenmiş ancak, günümüzde Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi olan Ramsar Sözleşmesi ile taraf olan 145 ülke sulak alanları koruma altına alınmıştır! Ülkemizde bir milyon hektarlık sahayı içeren; 76 adet tescilli sulak alanımızın 53 adedi Ulusal Öneme Haiz, 9 adedi Mahalli Öneme Haiz ve 14 adedi ise Uluslararası Öneme Haiz (Ramsar Alanı) sahiptir. Bunlardan biri de; Ulusal Öneme Haiz Sulak Alan ilan edilen Aydın Söke İlçesi’ne bağlı Yeşilköy sınırlarındaki Azap Gölü’dür” ifadelerini kullandı.

“KİRLİLİK GÖLÜ TEHDİT EDİYOR”

Sürücü, “Son yıllarda karşı karşıya olduğumuz küresel ısınma, tatlı su kaynaklarının kuruması ve su seviyelerinin giderek azalması; sulak alan ekosistemleri üzerinde oluşturulan kirlilik, bu alanları yok etme baskılarının giderek artması, diğer sulak alanları olduğu gibi, Azap Gölü’nü de olumsuz etkilemektedir. Önceki yıllarda yapılan araştırmalarda, gölde azot-fosfor gibi besi elementlerinin aşırı oranda artışıyla birlikte gölde yeşil ve mavi-yeşil alglerinin çoğalması belirlenmişti. Azap Gölü’nde siyonobakteri adı da verilen mavi yeşil alglerin (microcystis) artışına etki eden faktörlerin başında göldeki su kalitesinin ve su miktarının azalması ve göl içerisindeki kamışlık alanların giderek artmasıdır. Sazlık-kamışlık alanlar başta su kuşları olmak üzere birçok su canlılarının konaklanma, barınma, beslen me ve üreme alanlarıdır, onların evleridir. Azap Gölü’nde kamışlık ve sazlık alanların aşırı bir şekilde giderek artması, Azap Gölü’nün kış aylarında bile suyunun rengini yeşile dönmesine neden olan mavi-yeşil alglerin artışına neden olmaktadır. Sazlık alanlarda koloniler oluşturan ve bu bitkilerin köklerine tutunan çok miktarda (microcystis) (syonobakteri- mavi-yeşil alg) türü belirlenmiştir. Kamışlık alanların aşırı oranda gölü işgal etmesinin diğer bir etkisi de gölün su seviyesinin azalmasına neden olmasıdır. Aşırı çoğalan kamışlık-sazlık bitki örtüsü Azap Gölü gibi ılıman bölge ve küçük su alanlarında fotosentezin artmasına neden olarak yazın adeta kurutma kağıdı gibi suyun çekilmesine neden olabilmektedir” diye konuştu.

“GÖLDE YAŞAYAN CANLILAR TEHLİKEDE”

Sürücü, sözlerini şöyle sürdürdü: “Azap Gölü’nün kamışlık ve sazlık kesimlerinde yıllardır hiç bakım ve yenileme çalışmaları yapılmadığından, alandaki bitkiler oldukça yaşlı topluluklar durumundadır. Bu oluşumla adeta ağ görünümüyle, gölde çevresel etkenlere göle ulaşan kimyasal atıkların, toprakların vb.lerinin tutulmasına ve suyun sirkülasyonunu engelleyerek durgun alanlarda kokuşmalara neden olmaktadır. Yapılan araştırmalarda kamışların saçak şeklinde hızlı bir şekilde yayılma gösteren kökleri, karalardaki ayrık otu benzeri etki ederek tutunma olayını artırarak, gölün dip kesiminde dip çamuru ve kimyasal madde depolanma miktarını artırmaktadır. Bu tür biyolojik ve kimyasal oluşumlar gölün-gölde yaşayan canlıların ve su kullanımını tehlikeye sokmaktadır.”

“GÖLDE BİLİMSEL RESTORASYONA BAŞLANILMALI”

“Ülkemiz son yıllarda gerek, meteorolojik, gerek tarımsal, gerekse de hidrolojik kuraklık sorunuyla karşı karşıya olup her geçen yıl suya olan ihtiyaç artmaktadır” diyen Sürücü, “Meteorolojik kuraklık nedeniyle de sulak alanlarımızın su seviyelerinin azalmasına neden olabileceği gibi kirliliklerini de artıracaktır. O nedenlerle Azap Gölü’nün de su bütçe-seviyesi, kalitesi ve biyolojik çeşitliliği bilimsel restorasyona başlanılmalıdır. Azap Gölü’nde şimdiden gerekli önlemler alınmazsa, geçtiğimiz yıllarda yaşanan mavi- yeşil alg artışına bağlı balık ve su kuşlarının ölümlerinin olması görülebilecektir. Öncelikle gölde çok önemli bir sorunu oluşturan kamışlık sazlık alanların bilimsel restorasyonuna acilen başlanmalıdır. Azap Gölü’nün çok büyük bir alanını kapsayan kamışlık alanlar kuşlara, su canlılarına ve insanlara sağlıklı katkı sunabilmesi, gölün adeta nefes alabilmesi ve yılladır yaşadığı sorunların önlenmesi için her yıl göldeki kamışlık sazlık alanlardaki bitkiler bilimsel yöntemlerle ayıklanarak gençleştirilmelidir. Göle ulaşan her türlü suyun temiz olması gerekmektedir, atık üreten ünitelerinden, yüzey, dere ve çaylardan gelen suların çok basit arıtım sistemlerinden geçirilerek göle ulaşması sağlanmalıdır. Göl çevresinde kimyasal üretimin göreceli olarak azaltılarak iyi tarıma geçilmesi sağlanmalı ve avcılığa kesinlikle izin verilmemelidir. Göl çevresinde giderek artış gösteren kokar ağaç vb. istilacı ve çok su tüketen bitkilerin envanterleri çıkarılarak bunlarında ortamdan uzaklaştırılarak yerine daha az suya gereksinim duyan ağaçlar yetiştirilmelidir” ifadelerini kullandı.