1)-NATÜRALİZM (Tabiatçılık) Tabiatı tek gerçeklik, bilgi ve değer kaynağı olarak kabul eden sistemlerin genel adıdır. Başka bir ifadeyle Natüralizm, felsefe, ilim, ahlâk ve sanattaki her çeşit yorumu tabiat ilkelerine göre yapan, bütün fizik ve metafizik gerçekleri tabiata ve maddeye indirgeyen bir doktrindir. Bunlara göre hayatta tabiata indirgenemeyen hiçbir şey yoktur. Tabiatın dışında hayat ötesi ve hattta aşkın (müteal) bir varlık (Allah) mevcut değildir. Natüralizm özellikle Sosyoloji, Antropoloji, Ahlâk ve Sanat gibi sahalarda yoğunlaşmıştır. Bu doktrin, insanı basit bir tabiat parçasına; onun davranışlarının kriteri olan ahlâkı hazza; sanatı tabiat taklitçiliğine indirgemiştir. Metafizik gerçeklikleri ise ya inkâr etmiş veya maddeye-tabiata irca ederek onu tanrılaştırmıştır. Natüralistler varlığı temellendirmede ve bilgi elde etmede metod olarak duyu ve deneyi, tümevarım (endüksiyon)yolunu kullanırlar. Varlık felsefesi açısından realist; bilgi felsefesi açısından ise ampristtirler. Tabiat ve tabiattaki objeleri felsefelerine hareket ilkesi yapan Materyalizm, Darwinizm, Materyalist Panteizm, Nominalizm*, Mekanizm**, Enerjetizm*** vb. gibi birçok felsefi sistemler natüralist bir karakter taşımaktadırlar. Natüralizm, birçok felsefe sistemler gibi, Antikçağa dayanır. O günden bu güne tabiatı müessir bir güç ve fâ’al (aktif) bir kuvvet kabul eden Natüralizm, ruhî ilkeleri maddeye irca eden Darwinizm, Tanrı ile Cevheri (maddeyi) birleştiren Materyalizm ve Natüralist Panteizm ile esasta birleşmektedir. Natüralizmin tabiat ve varlık anlayışı, benzeri sistemlerden çok daha kapsamlıdır. Bu nedenle, tümel fikirlerin ve kavramların gerçekliğini inkâr eden sofistler, stoacılar, epikürcüler; Ortaçağda Roselinus, Yeniçağda St. Mill vb. nominalistler de Natüralizmin temsilcileridirler. Zira Natüralizm ve Küllî Mekanizm, duyumculuk ve deneyciliği metod edinmiş olan Nominalizm (Adcılık) vasıtasıyla yerleşmiş ve yaygınlaşmıştır. İnsanı tabiatın bir parçası olarak kabul eden Natüralizm, ahlâkî yaşayış biçimini de tabiat kanunlarına uydurmaya çalışır. Zira buna göre, tabiat ve tabiat bilimlerine uygun yaşamak ve hareket etmek ahlâkîliğin ta kendisidir. Çünkü ahlâkî olgunluğun hedefi, hayat, hayatın devamı, yaşama arzusu ve ihtiyaçların tamamı birer içgüdü faaliyetinden ibarettir. İnsandaki ahlâkî değerler, aynı zamanda, tabiatta da var olan değerlerdir; ahlâkî kavramlar da deneysel kavramlardan ibarettir. Natüralistlere göre, iyi, bize faydalı olan, işimize yarayan ve bize haz sağlayan, aynı zamanda, içgüdü ve insan tabiatına en uygun olandır; natüralist ahlâk, ütilitarist (faydacı) ve pragmatist (menfaatçı) bir ahlâktır. Hayatı, zihinsel faaliyetleri ve değerleri tabiatın çeşitli fiziksel görünüşlerinden ibaret sayan Natüralizm, sanatta da tam bir tabiat taklitçisidir. Kayıtsız şartsız tabiatı taklide dayanan natüralist sanat, idealist sanat anlayışının zıddı, realist sanat anlayışının da eşanlamlısıdır. Bu sanat anlayışı hayat ve tabiatın kaba, adî, çirkin ve iğrenç yanlarını abartmalı bir şekilde tasvir eder. Bu tavrıyla Natüralizmin, gerçekliği göründüğü gibi yansıtmaktan başka bir başarısı yoktur. Natüralist sanatın en başarılı sanatçısı ünlü Fransız romancısı Emile Zola (1840-1902)'dır. Zola bu sanat dalının üstadı sayılır. O, Natüralizme deneycilikle birlikte determinizm ve katılımcılığı da ilave etmekle onu realizmden ayırmıştır. Bu yolla Zola, bir çeşit tabiat ilimlerinin metodunu sanata uygulamıştır. Ona göre, sanatçının tavrı, laboratuardaki bilim adamının tavrı gibi olmalıdır; sanatçı tıpkı bilim adamı gibi kendisinden hiçbir şey katmadan ve olmakta olanı olduğu gibi yansıtmak zorundadır; şiirde, hikâye ve romanda yazarın bir dili yoktur; kahraman hangi dili konuşuyorsa yazar da o dili kullanmalıdır. Natüralist sanat akımının Batıdaki diğer temsilcileri arasında Paul Alexis, H. Ceard, Leon Hennique, Becque'i, bizde de Beşir Fuad'ı **** zikredebiliriz. Natüralizm büyük ölçüde varlığı, düşünce ve değerleri tabiata irca eden bir anlayış olduğu için; böyle bir anlayışa ilâhî dinlerde rastlamak mümkün değildir; ayrıca böyle bir düşünce bu dinlerle de bağdaştırılamaz. Çünkü metafizik ve mantıkî manada Natüralizm, Materyalizm ve Pozitivizm ile aynı anlama gelmektedir. Natüralizmin İslâm düşüncesiyle de hiçbir ortak yanı yoktur. Bu görüşü İslâm coğrafyasında ilk temsil eden Ebû Bekir Zekeriya er-Razi (841-926) dir. O, sistemini Allah, Mutlak Zaman, Mutlak Mekan, Ruh (Işık) ve Madde (Karanlık) gibi beş ezelî olarak kabul ettiği prensip üzerine dayandırmıştır. Ona göre akıl, iyi ile kötüyü, Allah'a aid şeyleri bilme ve dünya işlerini düzenlemek için yeterlidir; bu nedenle peygamber, vahiy vb. gibi başka rehberlere ihtiyaç yoktur. er-Razî, ruhun bedenden bedene geçtiğini (tenasühü) kabul ettiği için tipik bir natüralisttir. Yine o, ruhun ölümsüzlüğüne inandığı için salt materyalistlerden, ruhun bir bedenden başka bedene geçtiğini kabul ettiği için de kelâmcılardan ayrılır. Hulasa Natüralistler herşeyi tabiata indirgediklerini zannederek, yani tabiatı tanrılaştırarak aslında üst olanın alt olana indirgenemeyeceğini unutmuş görünmektedirler. Çünkü toplumsal ilkeler fizikî ve biyolojik ilkelere, metafizik ilkeler de fizikî ilkelere asla irca edilemezler. Her şeyi tabiata indirgeyerek açıklığa kavuşturduğunu zanneden natüralistler, ahlâk ve sanatı tabiat kanunlarına, "iyi"yi "haz"za, "güzel"i tabiat taklitçiliğine indirgemekle aynı hataya düşmüşlerdir. Ahlâkı, güdüsel bir ilkeye dayandırmakla da amacı araç haline getirmişlerdir. --------------------------------------------------------------------------------------- *Nominalizm: Genel kavramları gerçek saymayıp birer addan ibaret bulan öğreti... Nominalizme göre genel kavramlar(tümeller), bir takım seslerden başka bir şey değildirler, bunlar insanların düşünce biçimlerine yakıştırdıkları birer addır ve hiçbir gerçeklikleri yoktur.   **Mekanizm: Bütün olayları mekanik nedenlerle açıklama anlayışı. Bu görüşte fizik dünya olayları yanında, canlılar dünyasındaki olaylar da hareket ve hareket yasalarına geri götürülerek açıklanır. ***Enerjetizm:Fizik, kimya ve hayat hadiseleri yanında, ruhî ve İçtimaî hadiseleri de enerji mefhumu ile izah eden anlayış. Buna göre, ruhî ve zihnî hadiseleri de enerjinin bir değişmesi ile izah zaruridir. Bu anlayışın felsefî temeli Leibniz'e kadar uzanır. (S. Hayri BOLAY, Felsefi Doktrinler Sözlüğü. )****Beşir Fuad:Tanzimat Dönemi’nde edebiyatta realizmi ve natüralizmi; felsefede pozitivizm ve materyalizmi benimsemiştir. 35 yaşında bileklerini keserek hayatına son vermiştir.