Arap edebiyatçısı el-Meydânî Mecmau'l-Emsâl isimli kitabında bir Arap atasözünü nakleder: "Ben aslında aslanın ak öküzü yediği gün yenildim." *** Dünyanın en zor coğrafyasında bir Türkiye… Vahşi Yahudi-Hıristiyan Uygarlığı’nın iştahla parçalanmamızı can-ı gönülden arzuladığı bir bölgenin merkezindeki Türkiye… Buna çanak tutan bedbahtlar ise had safhada… Birlik ve beraberliğin anlamına vakıf olamayanlar… Tapınakçı zihniyetin ekmeğine yağ sürdüklerinin ya farkında değiller… Ya da ihanet içindedirler. Birlik ve beraberlikten güç doğacağını bir türlü idrak edemeyenler var maalesef Türkiye’de… Aç köpekler gezip durur ülkemizin etrafında salyalarını akıtarak… -Çakalları bilirsiniz: nasıl da zayıf düşme anını beklerler avının…- Birileri de Türkiye’nin zayıf düşmesine zemin hazırlıyor. *** Bir ormanda ak, kara ve kızıl üç öküz varmış. Aslanla beraber yaşıyorlarmış. Ancak aslana karşı ittifak edip beraber hareket ettikleri için aslanın onlara gücü yetmiyormuş. Aslan bir gün kara ve kızıl öküzlere: "Ak öküz yüzünden sizin burada olduğunuz avcılar tarafından hemen fark edilir. Çünkü onun rengi ak. Benim rengim de sizin renkleriniz gibidir. Bana izin verirseniz onu yiyeyim, orman bize kalsın." demiş. Bu iki öküz: "Tamam, yiyebilirsin." demişler. Aslan da ak öküzü yakalayıp yemiş. Aradan günler geçmiş, aslan kızıl öküze: "Bizim renklerimiz aynı, müsaade et de şu kara öküzü yiyeyim, orman bize kalsın." demiş. Kızıl öküz: "Tamam, yiyebilirsin." demiş. Aslan da kara öküzü yakalayıp yemiş. Aslan asıl niyetini açık eder. Yalnız kalan kızıl öküze: "Şimdi de seni yiyeceğim." demiş. Kızıl öküz aslanın hilesini o zaman anlamış ve aslandan şu idamlık dilekte bulunmuş: “Üç defa bağırarak bir şey söylememe izin ver.' Aslan da izin vermiş. Kızıl öküz: "Ben aslında, aslanın ak öküzü yediği gün yenildim, yem oldum, kurban gittim." diye bağırmış. *** Dirilişimizin milliliğin ihyasında olduğunu unutmayalım. Millî birlik ve beraberlik, “ASLÎ UNSURUN” etrafında kenetlenmekle mümkündür. En ağır tenkidi yapalım; ama hakaret etmeyelim. Savaş baltalarını değil; barış ve huzurun tesisi için mücadele edelim. Kindar olmayalım. Bunun yolunu açanlara -asla- izin vermeyelim. İstişari eleştiri kültürünü hâkim kılalım. Tapınakçı Haçlı Zihniyetin son darbeyi vurmak için hazır vaziyette beklediğini hatırımızdan hiç mi hiç çıkarmayalım. Vesselam. Hamiş: Hiçbir cemiyet ve cemaat, tüzel kişiliğe haiz taraflar, o topluluğu teşkil edenler adına dini hassasiyetleri de kullanarak siyasi tercihe icbar edici kararlar alması, toplum sosyolojisi ve ruhbilimi cihetinden doğru değildir. Bu halin gelecekte (yakın bir gelecek olma ihtimali daha yüksek) tüzel kişiliği idare edenleri sıkıntılara sokacağı unutulmamalıdır. Gönüllülük esasına dayalı birlikteliklerin zorlamalarla herhangi bir oluşuma yönlendirilmesi-bütün kesimler açısından- çok büyük kırgınlıklara sebep olacağı/olduğu izahtan varestedir. Bu aziz milletin istikbal ve istiklal inşasında önemli yere sahip bazı cemiyet ve cemaatlerin, telkinlerle mensuplarını politik tercihe zorlamaları, gönüllü teşekkülleri sevk ve idare edenlerin var olma gerekçelerine de zıttır. Bu ifadeler, mes’uliyetimiz icabı, istişari eleştiri sınırları içerisinde yapılmıştır. Kayıtlara geçsin istedim. (26.05.2023).