Bilindiği gibi 90'lı yılların başında Atmosfer'de Ozon Tabakasının delinmesiyle dünyamızda başlayan iklim değişiklikleri sonucu ilim insanları önümüzdeki 50 yıllık süreçte dünyanın bir çok bölgesini su basacağını, bir çok bölgesinin de çölleşeceğini, neticede dünyada insanlar için yaşanabilir alanların azalacağını söylemişlerdi. Hatta içinde yaşadığımız Ege Bölgesi’nin çölleşeceği belirtilmişti.
Bu arada stratejistler bugün Dünyada devam eden petrol savaşlarının önümüzdeki süreçte su savaşlarına dönüşeceğini, zira dünyada su kaynaklarının azalmakta olduğunu belirtiyorlardı.
Hal böyle iken Tarım ve Orman Bakanlığı Kuyucak İlçe Müdürü Sabahattin Varol ile yaptığımız söyleşiden Menderes Havzasında kullanılan suyun özellikleri ve kullanım şekilleri konusunda biraz bilgi aldım.
Çiftçi olmadığım için belki de bölgemizde sulama konusunda ki bazı detaylar üreticilerimizin dikkatini çekebilir düşüncesiyle paylaşmayı uygun gördüm.
Mesela, 1 dönüm araziye 25-27 adet narenciye ağacı dikilebildiğini, 15-20 yaşındaki bir narenciye ağacının bir hafta 10 günlük sulama periyodunda takriben 600 litre suya ihtiyaç duyduğunu, oysa bugün bölgemizde yaygın olan vahşi yada çanak sulama modelinde, tarla yada bahçeye 20 cm yüksekliğinde su verildiğini düşündüğünüzde 1 dönüm araziye 200 ton su verildiğini, oysa bu miktarın bir dönüm arazide bulunan 25 ağacın ihtiyacından 185 ton fazla olduğunu, fazla gelen suyun ağaçların büyümesini yavaşlattığını, yanı sıra ortaya çıkan nisbi nem yoluyla çevrede bulunan incir ve zeytin ağaçlarına da zarar verdiğini, işte tamda bu nedenle hem suyu daha dikkatli kullanmak, hem israfı önlemek, hemde çevreye zarar vermemek için arazi sulamasında damlama, toprak altı sulama, sızdırma yada şırlama sistemine geçilmesinin zaruri olduğu gerçeğini öğrenmiş olduk.
Varol; 1 dönüm arazinin damlama sistemi ile sulandığında takriben 20 ton suyla sulanabildiğini, bu miktarın bile 25 ağacın ihtiyacından 5 ton fazla olduğunu, takriben 15-20 yaşlarında narenciye ağaçlarının 600-700 litre,15-20 yaşında incir ağaçlarının 500-600 litre, 15-20 yaşlarında zeytin ağaçlarının ise 300-400 litre suya ihtiyaç duyacağını belirtti.
Varol ayrıca; "Sulama nedir, ne değildir? sorusuna verdiği cevabıyla başlayalım. Sulama suyun en uygun şekilde, en düzgün şekilde ihtiyaç duyulan bölgeye yada bitkiye aktarılması demektir. Ve bu çok önemlidir, çünkü fazla verdiğimiz takdirde suyun farklı etkileri olabilir. En güzel şekli suyun bitkinin ihtiyaç gösterdiği kadar suyun kök bölgesine aktarılmasıdır. Şimdi bu konu hakkında bir değerlendirme yapalım, su çok fazla verildiği takdirde bunun çevresel etkileri vardır. Nisbi nemi artırır. Aynı zamanda bitkinin kök bölgesinde boğulmalara sebebiyet verir. Yani orada bizim emici kökler dediğimiz köklerin boğulmasına ve işlevsiz hale gelmesine sebep olabilir. Bitkinin gelişmesi yavaşlar. Birde az önce bahsettiğim gibi çevre de diğer bitkilerin yaşam alanlarını daraltır. Bu arada fazla suyun kullanılması su zayiatına sebep olur. İsraf olur. Şimdi bölgemizdeki sulama sistemlerini değerlendirirsek, bölgemizde genellikle vahşi sulama şeklinde bir sulama var. Bunun sebebi de açık kanalet sistemi yapıldığı için bu yapıldı. Açık kanalet sistemi Devlet Su İşlerinin bir projesidir. 80'li yıllarda bu proje yapılmıştır. Tabii o zaman içerisinde çok faydalı görülen bir proje idi ama dünyada artık bu açık kanalet sistemi denilen sistem devreden çıktı, artık kullanılmıyor. Ama bizim bu sistemler 1980'lerde kurulduğu için mecburen bu sistemleri kullanıyoruz. Bu sistemlerde nasıl sulanıyor? İşte vahşi dediğimiz sulama sistemi,suyu veriyoruz,dolduruyoruz. Ne kadar dolduruyoruz? Yaklaşık 20 cm yüksekliğinde bir su verdiğimiz takdirde 200 ton civarında bir suyu bir dekara vermiş oluyoruz. Aslında bu suyun içinde bitkinin alacağı su, faydalı su dediğimiz bitkinin kök bölgesinin ihtiyaç duyduğu su bunun yirmide biri kadardır. Mesela bir dekarda narenciye ağacından bahsedersek 25 ağaç vardır. Her birine bir sulama periyodunda 600 litre su verdiğimiz zaman biz sulama periyodunu bitiriyoruz. Bitki bunu alır, bu faydalı sudur ve bununla hayatını devam ettirir. Neticede ağaç başına 600 litreden hesapladığımız zaman 15 ton su 25 ağaca yeterlidir, ama biz ne yapıyoruz 200 ton su veriyoruz. Dolayısıyla 185 ton suyu boşu boşuna harcamış oluyoruz. Hem su israfı, hem de bitkinin kök bölgesinin boğulmasına sebebiyet verebiliriz. Kök bölgesinin,kök tüylerinin emici tüylerinin boğulmasına ve ağacın büyümesinin yavaşlamasına sebebiyet veriyoruz. Kök tüyleri boğulduğundan dolayı bitki kökünden beslenemediği için bitkinin büyümesi de yavaşlar. Bu arada kök tüylerinin boğulması, zamanla deforme olmasına ve kurumasına, bu da bitkinin kurumasına sebep olabilir. Fazla suyun zararı çok büyüktür. Az olduğu zamanda bitki ihtiyacı olan suyu alamaz. Bizim amacımız neydi sulamada bitkinin ihtiyacı olan suyu zamanında ihtiyacı olan bölgeye, tepesine değil, kök bölgesine ulaştırmaktır.
Bizdeki sulama sistemlerine baktığımız zaman çok büyük zararları bulunmakta, bu çanak usulü sulama çevresel etkileri bakımından değerlendirdiğimiz zaman bölgemiz incir bölgesi ve zeytin bölgesi. Tabii ki bu çanak usulü verdiğimiz zaman buradaki bu bölgenin bahsettiğimiz dekarda fazla verilen 185 ton suyu fazladan veriyoruz, bunun yarısı toprağa gider, yarısı havaya gider, buharlaşır. Buharlaşma nisbi nemi artırır, nisbi nemin artması demek incir bölgesinde nisbi nem arttığı zaman kuru incir kalitesini çok kötü etkiler. Nisbi nem arttığı zaman bölgede kuru incir elde edemezsin. Nisbi nemin artması demek zeytin ağaçlarında halkalı leke hastalığına da davetiye çıkarır. Bu hastalıkta nemle alakalıdır, nisbi nem arttığı zaman zeytinde halkalı leke hastalığı da artar. Yükseklerdeki zeytin ağaçlarında pek görülmez belki ama birazcık kuytu yerlerde zeytin ağaçlarında yapraklar komple gider. Sebebi halkalı lekedir. Zaten bir sefer buldurduğun zaman bu halkalı leke hastalığını 2-3 yıl o zeytinden bir şey elde edemezsin. Bitki kendisini korumak için nekahat dönemi deriz biz ona hastalıktan çıktığı zaman iyileşene kadar ürün alamazsınız. Dolayısıyla nisbi nemin artması çevreye muazzam ölçülerde zarar vermektedir. Bu nedenle mevcut sulama sistemlerinin acilen değiştirilmesi gerekmektedir. Peki ne yapmamız lazım, istediğimiz zaman istediğimiz kadar suyu istediğimiz yere verebileceğimiz basınçlı sulama sistemlerinin devreye sokulması gerekiyor. Tabii bu sistemler içinde kimisi damlama yapar, kimisi toprakaltı sızdırma sistemleri yapar. Bilindiği gibi toprakaltı sızdırma sistemleri toprağın 50 cm altına yerleştirilir, direk olarak bitkinin kök bölgesine ihtiyacı kadar su verir. Toprak yüzeyinde hiçbir şey yok. Yani damlamada toprak yüzeyine yakın toprağın 20-30 cm altında kökler var bitki suyu oradan alıyor, sızdırma sistemlerinde ise saçak kökün tam ağzına veriyorsunuz suyu. Üçüncüsü Şırlama sistemi, bu bölgede çok yapılıyor. Ağaç diplerine boruyla getiriyorsunuz suyu,tacın altına. Tabii bu suyun kalitesi ile alakalı. Bizim suyumuz biraz kireçli olduğu için damlatıcılar kapanıyor şırlama sistemine geçti üreticiler. Bu bir yöntemdir. Bizim bölgede yavaş yavaş bu gelişiyor şu anda. Bizim suyumuzun kalitesi kötü, çok kireçli olduğu için damlatıcıların sağlıklı çalışmasını engelliyor. Bu nedenle üretici şırlama yaptı. Buda önemli. Su tasarrufu, aynı zamanda havada nisbi nemin artırılmasını engelliyorsun, daha ziyade hastalık ve zararlıları engelliyorsun, diğer ürünlerin maliyetini düşürüp kaliteyi artırıyorsun. Su tasarrufu, artı kalite artması, hep bunlar basınçlı sulama sistemlerinin faydaları. Biz bir an önce buna geçmek zorundayız. Bizim bölgemizde mevcut su kalitesi ile uygulanması gereken şırlama sistemi en uygun sistemdir" dedi.
Bölgemizde mevcut suyun kalitesinin artırılması ile ilgili konuyu bir daha ki sefere anlatacağız. (devam edecek)