Bir zamanlar Rabb'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım" demişti. (Melekler): "A!.. Orada bozgunculuk yapacak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Oysa biz seni överek tesbih ediyor ve seni takdis ediyoruz" dediler.  Bakara Suresi 30. Ayet Hz. Adem yaratılmış, hz. havva ile birlikte cennetten kovulmuş, dünyada uzun bir zamanın ardından buluşmuş ve çoğalmaya başlamışlardı. Hz. Adem ve Havva’nın iki oğlu Habil ile Kabil yeryüzünde iyinin ve kötünün ilk temsilcileri olarak saflarını belli etmek üzereydi. İki kardeşin arasına giren şehvet ve kıskançlık penceresinden içeri giren şeytan Kabil’i yakalamış ve fitneyi onun kalbine ekmişti. Kabil, kardeşi Habil’i kıskançlıkla büyüttüğü nefrete kurban edince yer yüzünde ilk cinayet işlenmiş, ilk kan toprağa damlamıştı. Denir ki o günden sonra yer yüzünde cinayet işleyen katiller Kabil’in soyundan gelir. Oysa ki Habil kardeşinin seni öldüreceğim lafına “Ben Allah’tan korkarım diyerek karşılık vermemiş ve kendini savunmamıştır.” Yani iki kardeşten biri mazlum olmayı Allah korkusu ile seçmiş ve kaderine razı olmuştur. O günden beri yeryüzünde dökülmeye devam eden masum kanına 'dur' diyemedi insanoğlu.  “Kim bir cana kıymayan veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayan bir nefsi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir nefsin yaşamasına sebep olursa, bütün insanları yaşatmış gibi olur.”  Maide Suresi 32. Ayet Hz. Muhammed (sav.) bir hadisi şerifte şöyle buyurur; "Bir müminin öldürülmesi, Allah katında, dünyanın sona ermesinden daha büyük bir olaydır." Son zamanlarda ülkemizde artan çocuk istismarı ve cinayetleri toplum vicdanını derinden yaralamakta, gün geçmeden gelen acı haberler yüreğimizi dağlamaktadır. AB uyum yasaları kapsamından kaldırılan idam ve sonrasında sürekli mazlumu değil suçluyu koruyan yeni yasalar cinayet vakalarının sayısını gün geçtikçe arttırmaktadır. Ülkemizde hergün bir çok cinayet vakası işlenirken millet olarak  bunların çoğundan haberimiz bile olmuyor. Ülkenin yoğun siyasi gündeminde bulunan küçük boşluklarda topluma malolan bazı vakalar tüm ülke için vicdani rahatsızlığa sebep veriyor. Ayyuka çıkan bu vakalardan sonra toplumu rahatlatmak için meclise sunulan araştırma önergeleri maalesef olay unutulduğu anda reddedilip rafa kaldırılıyor. Bu konuda toplumu oyalayıp gazını almaktan öteye gidemeyen siyasi erk maalesef katilden daha fazla sorumluluk aldığının bilincinde değil maalesef.  Adaletin sembolü olan Hz. Ömer der ki “Diclenin kıyısında bir kuzuyu kurt kapsa, korkarım Allah kuzunun hakkını Ömer’den sorar” Kuzuyu Ömer’den soracak olan Allah, Münevver’in, Özgecan’ın, Eylül’ün ve son olarak da Leyla’nın hesabını kimden soracak? AB uyum yasaları, demokrasi, insan hakkı diyerek ülkeyi idare edenlere, seçim meydanlarında ellerinde salladıkları kitapta  şöyle diyor Allah; "Ey iman edenler, öldürenler hakkında size kısas (misilleme) yazıldı. Hür hür ile; köle köle ile; dişi dişi ile kısas edilir. Fakat öldürenin lehinde, öldürülenin kardeşi (velisi) tarafından cüz'î bir şey af * olunursa kısas düşer. Artık örfe uyarak, maktulün velisine güzellikle ödemede bulunmak gerekir. Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve esirgemedir. O halde kim bu aftan ve diyetin edâsından sonra, katile veya yakınlarına karşı tecavüzde bulunursa, onun için pek acıklı bir azap vardır. Ey akıl sahipleri kısasta sizin için bir hayat vardır. Umulur ki sakınırsınız. " (Bakara Suresi 178-179. Ayetler) Yani cinayet konusunda Allah’ın hükmü bellidir. Bunun uygulanması konusunda ise söyle buyurur; “Gerçekten Biz, içinde bir hidayet, bir nur bulunan Tevrat'ı indirdik. Kendilerini Allah'a teslim etmiş peygamberler, yahudilere onunla hükmederlerdi. Bir de Allah dostları ve ilim adamları da Allah'ın kitabını muhafaza etmekle görevli olmaları ve üzerine şahit olmaları dolayısıyla onunla hüküm verirlerdi. Artık insanlardan korkmayın, Benden korkun ve Benim ayetlerimi birkaç paraya değişmeyin! Her kim Allah'ın indirdiği hükümlerle hüküm vermezse, onlar KAFİRLERİN TA KENDİLERİDİR”