Hadi hep birlikte dışarıda itip kaktığımız, yeri geldiğinde taş atarak kovaladığımız, bir kap suyu dahi çok gördüğümüz sokak canlılarının yerine koyalım kendimizi. Her gün milyonlarca insan tarafından fiziksel şiddete uğramak zorunda kalan, hatta tecavüz edilerek yaşam hakları elinden alınan binlercesinin yerine koyun kendinizi. İnsanlar tarafından yok sayılan, yeri geldiğinde tekmeleyerek kovmaya çalıştığınız o canlıların yerine…  Hiç düşündünüz mü, sokakta yaşıyor olsaydık onlara yapılanlar bizlere yahut evlatlarımıza yapılmış olsaydı neler hissederdik diye?  Çoğu zaman onlarında bir yuvası ve bekleyenleri olduğunu,  nefes alıp verdiğini, yemek yiyip su içtiğini ne yazık ki unutuyor veya umursamıyoruz. Sanki bu dünya biz insan oğluna verilmiş gibi bencilce hayatımızı sürdürüyoruz.  Öyle bir hale geldik ki, bizler dışında başka canlıların nefes almasına dahi tahammül gösteremez olduk.  Öyle ki, sıcak yaz günlerinde bir ağacın gölgesine sığınan ve orada dinlenmeye çekilen savunmasız canlara hiç çekinmeden fiziksel şiddet uygulamayı kendimize hak görüyoruz. Diğer tarafta ise bu duruma kayıtsız kalan ve izleyenler…  Hayatımızın bir parçası olan sessiz canların ağzı, dili, kulağı olmak yerine onların en büyük kabusları haline geldik.  Hem cinslerimize karşı ne kadar bencilsek “Sokağın Asil Çocukları”na karşı da bir o kadar acımasız ve gaddarız...