Nitelikli beraberliklerin oluşmasının umulduğu örgütlenme kültürü tanımlanırken genel olarak güçlü ve zayıf kültürler şeklinde bir ayrım yapıldığı görülür.
Örgüt kültürünün güçlü olanı inşa edilirken ahlaki değerlerin ve hakkaniyet kurallarının dikkate alınmak zorunluluğu vardır.
Örgütlenme kültüründe ahlaki değerler ve hakkaniyet kuralları dikkate alınmadığında, Nepotizm yani kayırmacılık örgütlenme hiyerarşisine hakim olur.
Nepotizm hem ülkemizde, hem de dünya çapında giderek artan bir uygulama olarak karşımıza çıkıyor.
Çalışanın nitelikleri ve yetenekleri dikkate alınmadan, tamamen yöneticilerin sosyal ve siyasi olarak bağlı oldukları kişilerin lehine yapılan bir kayırmacılık üretimi ve iş verimini de olumsuz etkilemektedir. (Cao ve Bill 2019)
Sosyal ve siyasi bağların yanı sıra kan bağı, akrabalık, eş - dost, arkadaş, hemşerilik gibi ilişkilerde Nepotizme eşlik etmektedir.
2015 yılında Türkiye'de yapılan bilimsel araştırmada kayırmacılığın daha çok siyasi kayırmacılık olduğu ortaya çıkmıştır, yine bu araştırmaya göre karar vericilerin, aralarında kan bağı olan kişilerin maddi ve manevi açıdan iyi olmalarını istedikleri ortaya çıkmıştır.
Gelişmişlik düzeyi düşük ülkelerde vasıflı elemana ihtiyaç duyulmayan iş kollarının çokluğu nedeniyle işverenin işgören tercihinde ilk olarak, siyaseten güveneceği bireyleri seçmesi ve profesyonelliğin değerinin bilinmemesi de verimliliğin düşmesine neden olmaktadır.
Yazının başlığına bakarak sadede gel dediğinizi duyar gibiyim.
Nepotizme yerel siyaset ölçeğinden baktığınızda "Yerli-Yabancı" kavramlarını çok sık duyarsınız.
Bir taraftan; Doyduğum, 22 yıldır yaşadığım ve gerek eğitimde gerekse sporda çok önemli hizmetkarlıklarda bulunduğumu düşündüğüm DOYDUĞUM YER de bu kavramın neresindeyim diye düşünürken, siyasetin içinde ve aynı yolda yürüdüğüm dostlardan(!) duyduğum yerli ve yabancı kavramına ilaveten paralel bir deyim olan "MEMLEKETİMİN ÇOCUĞU" kavramının hakim bir kültür olarak siyasetin göbeğine oturduğunu görüp Nepotizmin kralını yaptıklarına tanık olursunuz.
Gözlemlerime göre :
Yerli ve Memleketimin Çocuğu, akçeli işlerde pozisyon alması en doğal olan kişidir, tanımlanmış görevlerin asıl sahibidirler, yol yürüdüğü camiaya 4-5 defa küsme hakkı vardır, iş akdi kesindir, karar mekanizmalarına en çok onlar yakışır, partisinden her zaman alacaklıdır ve hep zeytinyağıdır.
Peki yerli olmayanlar yani yabancılar neler yaparlar? Üyesi ya da mensubu olduğu siyasi partinin saha çalışmalarında sıklıkla görülmelidirler, angaryaların müdavimidirler, zaruri giderlere katılırlar, aidatlarını öderler, toplantılara eksiksiz katılırlar, sorunların uzağındadırlar ama çözümlerinin göbeğindedirler vs.
Tam da bunun bir haksızlık olduğunu düşünürken henüz okuduğum "Yüz Yıllık Yalnızlık" adlı Nobel ödüllü romanında, Gabriel Marquez'in bir cümlesi Nepotizm sevdalılarını haklı çıkardı.
Yazar diyor ki ;
"İnsanın oturduğu toprakların altında ölüleri yoksa o adam o toprağın insanı değildir"
Marquez'in bu sözünü doğru kabul edersek 22 yıl yaşadığım, iki evladımı büyüttüğüm, okuttuğum, yüzlerce sporcu, binlerce vatanperver yetiştirdiğim bu topraklarda yabancıyız, dolayısıyla yabancı muamelesi tamda bize göre.
Şayet doğduğun ve doyduğun toprakları Türkiye toprakları olduğunu hatırlayıp hücrelerinde hissettiğinde "TÜRKİYE ÜLKÜSÜ" gibi bir motivasyon kaynağın ile kendini ülkenin her yerinde yerli hissedersin. Not: Tespitlerim in büyük metropoller hariç Türkiye'nin hemen her yerimde yaşandığını düşünüyorum.