Bütün dünyayı etkisi altına alan COVID-19 salgını, tiyatro sektörünü de derinden etkiledi. Doğası gereği canlı ve seyirciyle var olan tiyatro sanatı, geçen mart ayından itibaren ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde sahnelerini kapamak zorunda kaldı.

Evde izolasyonla geçen salgının ilk dönemlerinde, sanatçılar 27 Mart Dünya Tiyatro Günü'nü bile sahnelerden uzak, evlerinde kutluyor. Hal böyle olunca birçok tiyatro ekibi, bu sanatı evlerimize konuk etti. Önceki sezon oyunlarını online platformlarda erişime açan yerel ve global tiyatro ekipleri, biraz da olsa tiyatro özlemini gidermeyi amaçladı.

27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü ile ilgili görüştüğümüz sanatçı arkadaşlarımız tiyatrocuların pandemi nedeniyle 1 yıldan fazladır sahne alamadıklarını hatırlatarak, “Zaten baskı, sansür ve birçok sorunla başa çıkmaya çalışan tiyatrocular Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın da desteği olmadığı için tamamen tükendi. Pandemi bitse bile artık izleyecek tiyatro bulamayacağız” diyorlar.

Bakanlığın her yıl verdiği özel tiyatro desteğini pandemi nedeniyle veriyormuş gibi bir algı yaratılıyor. Destek için tiyatroların vergi ve SGK borcu olmaması şartı olduğu için pandemide tamamen kapanan iş yapamayan tiyatroların borçsuz olması mümkün değildi. Birçok tiyatro bu desteğe bile başvuramadı.
Kapalı spor salonlarında binlerce kişi siyasi parti kongresi yaparken Pandemi koşullarına uygun olarak sahne almak isteyen tiyatrolara gerekli izin verilmemesi kabul edilebilir değil.

Süreci dijital platformlara taşımak isteyenler içinde işler istedikleri gibi gitmiyor. Çünkü sanatçı ne kadar sahnenin tozunu yutmak istiyorsa seyirci de bu toza hasret ve dijital olarak oyun izlemek bizi de tatmin etmiyor.

Pandemi süreci bitse bile tiyatroların durumu ne olacak? Yaralarını nasıl saracak belli değil.
27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü’nde içimizde umutla perdenin tekrar yukarı kalkacağı göreceğimiz günlere...
(Remzi, Okan, Lyudmila, Kader, Halil ve Hülya'ya...)