Geçtiğimiz günlerde İYİ Parti Genel Başkanı yaptırmış olduğu bir araştırmada Türk Gençlerinin yüzde 62’sinin yurt dışına gitmek ve orada yaşamak istediğini söyledi. Tabii burada gençlere veryansın etmek işin en kolayı.
Oysa Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi, o günde öyleydi, bu gün de öyle yani bütün ümidimiz gençliktedir. Öyleyse gençlere kızmadan önce ülke olarak gençlere neler verebildik birazda oradan bakabilmeliyiz konuya. Ben Kuyucak’ta ikamet ediyorum. Kuyucak, Nazilli’ye 12 kilometre daha birkaç hafta önce Nazilli’de 27 yaşında bir öğretmen ataması yapılmadığı için intihar etti ve hayatını kaybetti. (Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun inşallah)
Şimdi burada birazda kültürümüzden söz etmek gerekiyor. Bizim kültürümüzde genç erkekler 20 yaşında askere gider, askerliğini yapar gelir, ya bir iş bulur yada bir işyeri açar ailesinin katkısıyla, sonrada varsa sevdiğiyle, yoksa uygun gördüğü biriyle ailelerin rızası ile evlenir. Sonucunda devletine vergi mükellefi olacak yada askerlik yapacak yeni bireylerin yetişmesine katkıda bulunur. Günümüzde ise çocuklarımızı genelde okutmayı tercih eder, tahsil sahibi olsunlar, bizim gibi cahil kalmasınlar diye kendimizi yırtarız. Şartlarımızı sonuna kadar zorlarız çocuklarımızı okutabilmek için. Malum günümüz şartlarında ülkemizde eğitime ticaret olarak bakılmakta, parası olan okuyabilmekte, olmayanda tahsil hayatında oldukça zorlanmaktadır. Şahsen kendi ilçemde üniversiteyi kazandığı halde hem de matematik bölümünü kazandığı halde parasızlık nedeniyle üniversite kaydını yaptıramayan gençler tanıyorum.
Oysa sosyal devlet yapılanmasını tamamlamış gelişmiş ülkelerde devlet daha lise aşamasında iken tahsil hayatında bulunan gençlerin işini hazırlıyor, tahsil hayatına devam edecekse ona göre ortamını hazırlıyor. Üniversiteleri özgür bir şekilde devam ediyor. Hiçbir baskı olmadan sanayi başta olmak üzere her alanda dünya çapında marka olmayı başarıyorlar.
Birde konuya 100 yıl öncesinden bakalım. Osmanlı İmparatorluğu'nun 'Hasta Adam' tabir edildiği dönemde kaç cephede birden savaştığını tarihçilerimiz daha iyi bilir. Ama bizim bildiğimiz sadece Çanakkale Savaşları’nda 253 bin kişi, Atalarımız, Dedelerimiz, Kurtuluş Savaşı’nda 15 Bin 55 kişi yine Atalarımız Dedelerimiz torunları olan bizler bu topraklarda özgür ve bağımsız yaşayalım diye hayatlarından vazgeçtiler, şehadet şerbetini içtiler. En az bu rakamlar kadar Atalarımız da Gazi oldular. Onların haklarını ödemenin mümkün olduğunu düşünmüyorum.
Peki bize bırakılan toprakları biz torunlarımıza aynı şekilde özgür ve bağımsız bir şekilde bırakabilecek miyiz? Pek mümkün görünmüyor. Birileri geldi Babalar gibi sattı her santimi Şehit Kanlarıyla sulanmış Vatan Topraklarımızı. Sanırım hala topraklarımız el değiştirmeye devam ediyor. Üzgünüm ama korkarım torunlarımız bizleri Vatan Haini olarak hatırlayacaklar.
Peki bu gün bizleri yönetmekte olan iktidar ülkemizi sanayide ve tarımda yeniden üretim ülkesi haline getirebilir mi? Oda çok zor. Çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatıyla birlikte bizlere özgür ve bağımsız olarak bıraktığı ülkenin yöneticileri ABD başta olmak üzere emperyalizm karşısında teslim bayrağını çekmişler 2 tane uçak fabrikası bulunan, ABD ayarında 200 uçak üreten, hatta uçaklardan birini İran Devlet Başkanına hediye eden ülkemizde sanayi başta olmak üzere eğitimimizi de ABD’nin kontrolüne bırakmışlar. 1940'lı yıllarda başlayan bu teslimiyet, 1950'li yıllarda tarımında ABD kontrolüne verilmesiyle devam etmiş maalesef.
Diyeceğim odur ki ABD 1940'lı yıllardan bu yana çeşitli anlaşmalarla bağladığı, üretimini kontrol altına aldığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile yapmış olduğu anlaşmalardan kendiliğinden vazgeçmeyeceğine göre bu işin sonu Şeytan Üçgeni, İngiltere, ABD ve İsrail ile savaşa kadar gider. Zaten uzun bir süredir Yahudi Sever Tarikatçı Hristiyanlar yani Evangelistler İsrail ile Türkiye arasında bir büyük savaşın hazırlığını yapıyorlar. Armageddon Savaşı denilen bu savaşında Hatay sınırları içinde yapılması planlanıyor.
Yani bu gün ülkemizi yönetenlerin de ellerinden gelen fazla bir şey yok önce yeni bir Kurtuluş Savaşı mı yapacağız ne yapacaksak ülke olarak bizi bağlayan zincirlerimizden kurtulmamız gerekiyor. Sonrası kendiliğinden gelir zaten.
Nitekim iktidarı muhalefeti hiçbir yönetici çıkıp ta açık açık “1940'lı yıllardan bu yana ABD ile yapılan, eğitimde,sanayi de tarımda ve başka alanlarda ülke olarak elimizi kolumuzu bağlayan bu anlaşmaları yeniden gözden geçireceğiz, ülke olarak işimize gelmeyenleri iptal edeceğiz.” Diyemiyor. Yada demiyorlar, demek ki her kes halinden memnun.
15-20 sene dirsek çürütüp öğretmen oluyorsun ama işin hazır değil. 25 yaşına gelmişsin hala ailenin eline bakıyorsun. 25 yaşında bir gencin ailesinden harçlık istemesi ne kadar zordur? Hiç bunu düşünen oldu mu? Yöneticilerimiz her ne kadar rakamlarla oynayarak ülkemizi güllük gülistanlık göstermeye çalışsa da maalesef öyle olmadığını hep birlikte çarşıda pazarda görüyoruz zaten.
Hayatlarını sürdürebilmek için tüm imkanlarını kullanmış, her kesin birbirini ayıpladığı hor gördüğü, hoşgörünün neredeyse sıfıra indiği bir ortamda çaresizlikten aile boyu hayatlarından vazgeçen insanlarımızın, “Biz neden fakiriz” diyerek intihar eden ortaokul öğrencisinin, gıdasızlıktan 1,5 yaşında hayatını kaybeden bebeklerin, 40 yaşında soğuktan donarak hayatını kaybeden insanların sorumluluğunu hissetmeyen yöneticiler tarafından yönetiliyoruz maalesef.
Neticede gençlerimizi iyi anlayıp, onların düzenli bir şekilde yaşamlarını sürdürebilmelerini sağlamak yöneticilerimizin asli görevidir. Unutulmaması gereken adalet kamu vicdanını yaralıyorsa, liyakat bitmişse, yerine torpil gelmişse ve ülkeyi israfla yönetenler halktan kadercilik bekliyorsa maalesef o ülkede her şey bitmiş demektir. Yöneticilerimiz fakir halkımızdan sabır bekleyeceğine, kendilerinde bulunan varsıllığı paylaşarak halkın sabrına katkıda bulunabilirler diye düşünüyorum.
Bu arada gençlerimizden de mümkünse Atatürk’ün gençliğe hitabesini tekrar okumalarını,hatta mümkünse Nutuk’u da okuyarak kararlarını ona göre vermelerini rica ediyorum. Unutulmaması gereken 100 yıl önce birileri bizim bu topraklarda bağımsız yaşamamız için hayatlarından vazgeçmişler. Onların hakkını asla ödeyemeyiz. Yine unutulmaması gereken bizim başka vatanımız yok. Başka Türkiye yok.
Selam ve Saygılarımla...