Ülkemizde İktidar tüm enerjisini 2019 yerel seçimlerini kazanmak için harcarken Yunanistan ve Güney Kıbrıs İsrail başta olmak üzere çeşitli ülkelerle bizim aleyhimize önce ticari peşinden askeri saldırmazlık anlaşmaları imzalamışlardı. O zamanlar bu yapılanlar iktidarın hiç dikkatini çekmemişti. Oysa hariciyenin bu anlaşmaları engellemek için o zaman diplomatik ataklar geliştirmesi gerekiyordu. Ama biz içimize kapanmış yerel seçimlerle meşguldük.
Peki yedi düvelin birinci dünya savaşında olduğu gibi yeniden Doğu Akdeniz’e toplanması sadece oradaki doğalgaz yatakları için mi? Pek sayılmaz sanırım. Yanlış hatırlamıyorsam Doğu Akdeniz’de doğalgazdan 164 kat daha değerli gaz hidrat yatakları var. Düşünün bir birim gaz hidratın vermiş olduğu enerji 164 birim doğalgazın vermiş olduğu enerjiye eşit. İşin kötü tarafı gaz hidratı denizaltından çıkaracak teknoloji bizde yok. Sadece ABD, Rusya ve Japonya bu teknolojiye sahip. Bence ülkemiz bir an önce Japonya ile temasa geçmeli hem doğu Akdeniz’deki gaz hidratı hem de Anadolu Coğrafyasında 5000-6000 metre derinlikte bulunan petrolü çıkarmak için Japon teknolojisini kullanmalı. Yani ülkemizin çevresinde tüm ülkelerde petrol olacak ama benim ülkemde olmayacak. Külahıma anlatsınlar.
Japon teknolojisini kullanalım derken “Petrol arama işini Japon şirkete verelim.” demiyorum ha. Sakın yanlış anlaşılmasın. Ülkemizdeki maden kanunu ile petrol arama işini yabancı şirkete vermek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni çırak çıkarmak olur çünkü. Mevcut maden kanununa göre böyle bir işlemin sonunda bulunan petrolden ülkemiz ancak yüzde 2 pay alabilir. İnanmayan Yeniçağ Gazetesi’nin usta yazarlarından Arslan Bulut’un 27 Ağustos 2020 tarihli “İşgal Yasası ve Mavi Vatan” adlı yazısını okusun derim.
Bulut yazısında Doğu Akdeniz’de Mavi Vatan için verilen mücadeleyi yorumladıktan sonra ilki 2007 yılında TBMM’de kabul edilen ancak zamanın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen ancak sonraki yıllarda tekrar meclise getirilip yasalaşan petrol yasasında yabancı şirketlerin ülkemizde buldukları petrolün yüzde 88 ile 98’ini yurt dışında döviz olarak tutabildiğini, devletimize ancak yüzde 2 ile yüzde 12 arasında bir pay kaldığını, oysa aynı dönemde işgal altındaki Irak Parlamentosu’nda çıkan benzer bir petrol yasasında Irak devletine yüzde 18 kaldığını,bu durumun Mavi Vatan ile tezat teşkil ettiğini söylüyordu.
Tüm bunlara ilaveten bende Yunanistan’a terk edilen, yani Yunanistan’ın işgaline itiraz edilmeyen 18 ada ile bir kayalığın bu güne kadar Yunanistan tarafından silahlandırıldığını, Muğla, Aydın ve Antalya sınırları içindeki bu adalardan zaman zaman Yunan Bakanlarının ülkemize meydan okuduklarını göz önünde tutarak Yunanistan’a gösterilecek gerçek bir tepkinin adalarımızı geri almak için faydalı olacağını, hem yürürlükte olan petrol yasasında devlet payını yüzde 98’e çıkararak ve Ege Denizi’nde Yunan İşgalindeki adalarımızın geri alınarak gerçek anlamda yerli ve milli olabileceğimizi düşünüyorum. Yoksa ki Mavi Vatan’da yarın bulduğumuz yada bulacağımız doğalgaz, gaz hidrat yada petrolü oradan çıkarmak için yine yabancı teknolojiye ihtiyaç duyulacaksa ve mevcut petrol yasası ile ülkemizin payı sekizde bire yada daha altına düşürülecekse dursun oradaki petrol daha iyi.
2. Dünya Savaşı Japonya’yı yerle bir etmişti. Adamlar 2 tane atom bombası yediler. Ama yılmadılar. İsviçre’ye saat fabrikalarına işçi gönderdiler. Gönderdikleri işçiler İsviçre’den saat teknolojisini kopyaladılar. Ve bu gün Japonya İsviçre saatlerine eşdeğer belki daha kaliteli saatler yapıyor.
Bizimde dünyanın çeşitli ülkelerinde, Nasa dahil kurum ve kuruluşlarında faaliyet gösteren bilim adamlarımız var. Onlara gönderilecek çıkarsız samimi bir çağrı ülkemizin kalkınmasını hızlandıracaktır. Türkiye 30 bin feet yüksekte faaliyet gösterebilen taarruz insansız hava araçları yapabiliyor. Bu işlerin mucidi Selçuk Bayraktar’a verilecek devlet desteği ülkemizin savunma sanayisinde kısa zamanda söz sahibi olabilecek konuma gelebileceğini gösteriyor. Türkiye’nin tez zamanda savunma sanayinde kendi kendine yeterli düzeye gelmeye ihtiyacı var. Ülkemizin tez zamanda Atatürk’ün uyguladığı milli politikalara ihtiyacı var. Yoksa çiftçinin ürünü hasat halinde iken sıfır gümrükle dışarıdan aynı ürünü ithal ederek piyasaya sürmek kendi üreticini zarar ettirerek fakirleştirmenin başka bir yoludur. Tıpkı zenginlerin yatlarına ucuz fiyatla verdiğin mazotu çiftçinin traktörüne katlamalı verdiğiniz gibi. Üretici çiftçiye mazotu yarı fiyatına verseniz kıyamet mi kopar? Kıyamet kopmaz tabii, bilakis Türk çiftçisi AB ve ABD çiftçisi ile rekabet edebilme yolunda mesafe kaydeder.
Bu arada ülkemizin ama Karadeniz ama Akdeniz ama Ege’de bulduğu yada bulacağı enerji kaynaklarını hayata geçirmeden önce petrol yasasını daha milli bir hale getirmekle beraber coğrafyasında faaliyet gösteren yabancı servislerin faaliyetlerini engellemesi gerekiyor. Ya da Türk Devleti yada Türk Milleti adına çalışan her ferdini her türlü tehlikeden koruması gerekiyor. Neden bunu söylüyorum. 30 Kasım 2007 tarihinde düşen yada düşürülen Isparta uçağında kaybettiğimiz 7 bilim insanı vardı. Bu bilim insanlarının başında ise aynı uçakta hayatını kaybeden Prof. Engin Arık vardı.
Zira bu ekip dünya toryum kaynaklarının yaklaşık yüzde 15’inin ülkemizde olduğunu tespit etmiş ve muhtemel 880 bin ton olan toryumdan nükleer enerji elde etme bilgisine ulaşmıştı. Rahmetli Prof. Engin Arık’ın eşi Prof. Dr. Metin Arık, kazayla ilgili ;”Bana göre Engin ve bilim insanları en az dikkat çekecek şekilde ölüme gönderildi.” demiştir. Ki Türkiye’nin nükleer enerjiye kavuşmasını istemeyen güçler tarafından Isparta uçağının düşürüldüğü yönünde şüpheler devam ermektedir. Isparta uçağını düşürdüğünden şüphelenilen ülkelerin başında İsrail gelmektedir.
Yaşı kemale ermiş olanlar hatırlarlar 26 Nisan 1986 tarihli Çernobil Nükleer Santralindeki kazayı. Ancak Rahmetli Profesör Engin Arık ve ekibinin üzerinde çalıştığı Toryum ile çalışacak nükleer santrallerde Çernobil’deki gibi radyasyon, patlama tehlikesi yoktu. Şayet gerçekten yerli ve milli politikalar hayata geçirmeyi planlıyorsak yöneticilerimizin konuyla ilgili bilim adamlarını harekete geçirerek Türkiye’nin toryumla çalışacak nükleer santrallere sahip olması konusunda çaba göstermeleri gerekir. Ama önce yabancı servislerin faaliyetlerini engelleyin. Engelleyin ki bir daha bu ülkenin milliyetperver vatansever insanlarının hayatına kast etmesinler. Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu, Eşref Bitlis Paşa, Muhsin Yazıcıoğlu, Aselsan Mühendisleri gibi. Bunların hangisinin ölüm sebebi kesin olarak açıklığa kavuştu.
Selam ve Saygılarımla.