Yeryüzünün gelmiş geçmiş en güçlü hükümdarlarından (M.Ö.234-M.Ö.174) Mete Han ölmeden önceki son saatlerinde Oğlu Kiok Tigin’le görüşerek vasiyetini bildirir ve şöyle der; “Yoldaşlarını iyi seç oğul! Onları koru ve kolla. Mutlaka dinle. Kurultayları, toyları sakın ihmal etme... Tailin’de sayımı da... Budunu töre ve gelenekler yaşat. Danışma töresini koru. İyi ve saygın bir Ayguçi seç kendine. Toya danış bunu yaparken. Hun birliğini bozdurma. Bozmak isteyenleri asla bağışlama. Antlaşmalara uy, sözünden dönme. Yağılarının ardına düş. Hun iline saldıranlara misliyle karşılık ver! Bir de töreyi bozma, yargulu ol.”
Türk Devlet ve Ordu yapılanmasının mimarı Hun İmparatorluğunun Hakanı Mete Han, yılda 2 kez kurultayı toplar, o dönem önemli meseleleri danışırdı. Yılda bir kez de Tailin yaylasında devletin varlığını saydırırdı. Öyle ki bu sayım 3-4 günde zor biterdi. Ayguçi için kendisine seçtiği bu günkü dönemde baş danışman da denilebilir. Ayguçi seçimini bile Kurultaya yaptırırdı. “Yargulu ol” derken Mete Han oğluna adaletli olmasını vasiyet ediyor. Yağı dediği düşmanları komşuları Çinliler, Yüeçiler, Tunghular. Çinliler Hunlardan korkularına hemen her dönem hem Çin Seddini yaptılar,
hem de Hun Hakanlarına akraba olmak için “Konçuy” denilen soylu prensesler gönderirlerdi. Mete Han bu Çinli eşleri kabul eder aynı zamanda kendisine soylu Hun Prenseslerinden de bir eş seçerdi.
Geogle Amca’ya baktığınız zaman Mete Han’ın binlerce yıldır vatan toprakları ile ilgili özlü sözlerini bulabilirsiniz.
Üstad Ahmet Haldun Terzioğlu’nun kaleminden 16'ncı baskısı çıkan ve Kuyucak Halk Kütüphanesinden almış olduğum “Büyük Hun Hakanı Mete Han” adlı kitabı geri vermeden önce yukarıdaki satırları sizlerle paylaşmanın tarihimizi bir parça hatırlatma açısından faydalı olacağını düşündüm.
Aslında bu günkü konumuz hepimizi bekleyen kaçınılmaz son ile ilgiliydi. Malum son günlerde bölgemizde yaşanan zamansız ölümler çevremizdeki insanlarımızı da bizleri de oldukça üzdü. Ne demiş Şair Cahit Sıtkı Tarancı “Otuz Beş Yaş” Şiirinin sonunda;
“Neylersin ölüm her kesin başında
Uyuduğun, uyanmadığın olacak
Kim bilir nerede, nasıl, kaç yaşında,
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali bu musalla taşında.”
İnternet sayfalarında 297154 kez okunan bu satırlarla yıllar önce gitmiş olduğum Bozdoğan ilçe merkezinde yeni yapılan camilerden birinin musalla taşında karşılaşmıştım.
Öncelikli olarak Kuyucak Mesleki Teknik Eğitim Öğretmenlerinden İlhami Coşkun’un 57 yaşında beklenmedik zamansız vefatı sevenlerini ve çevresini çok üzdü. Akrabam olmasına rağmen hasta olduğunu hiç duymadan definden saatler önce ancak vefat haberini alabildim.
Bir diğer beklenmedik vefat Nazilli İş Okulu’nda görev yapan Kuyucaklı Öğretmen Hakan Bay’ın muhterem Validelerinden geldi.
Bir kol ağrısı 3 gün içinde Hakan Bay öğretmenimizin Annesi Hatice Bay’ın kalp krizinden vefatına sebep olmuştu.
Yakın ve uzak dönemde Hakkın rahmetine nail olan tüm ölmüşlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. İnşallah mekanları cennet olsun dilerim.
Yakın zamanda karşılaştığımız bu ölümler de gösteriyor ki bu fani dünyada hepimiz ölecek yaştayız. Hani diyorlar ya “Nasihat istersen ölüm yeter.” İşin kötüsü bu dünyayı terk edipte geri dönen yok. Elbet hepimiz bir gün bu kaçınılmaz sonla karşılaşacağız,ancak sevdiklerimizi daha fazla üzmemek için sigara ve alkolden uzak sağlıklı yaşamak ta sanırım yegane tercihimiz olmalı diye düşünüyorum.
Günümüz siyasetine dönecek olursak, binlerce yıl önce cezası ölüm olan yalan gibi, hırsızlık gibi bazı suçlar bu gün neredeyse serbest hale gelmiş. Adeta suç cennetine dönmüşüz.
Benim için devleti kimin yönettiğinin bir önemi yok. Hangi siyasi parti olursa olsun, bölücü partiler hariç. Önemli olan benim ülkemi,benim insanlarımı adil bir şekilde doğru yönetmesi. Önemli olan ülkemizde adaletin vicdanlara göre tecelli etmesidir. Ne yazıyor mahkeme salonlarında “Adalet Mülkün Temelidir.” Bu söz öylesine söylenmiş sıradan bir söz değil Arkadaşlar. Üstelik tamda gerçekleri yansıtan özlü bir söz. Adalet vicdanlara göre tecelli etmediği zaman mülk tehlikede demektir. Bu günkü anlamıyla mülk vatan topraklarını temsil etmektedir. Ki o vatan toprakları için binlerce yıldır milyonlarca Şehit vermişiz.
Bir de Siyasetçilerimizin sık sık sözünü ettikleri “Bin yıllık kardeşlik” muhabbeti var. Belki yeterince araştırmadılar,belki gerek duymadılar. Yöneticilerimiz tarafından bu söz ve benzerlerinin ulu orta söylenmesi Türklerin Anadolu’ya 1071 yılında geldiğimizi kabul etmektir. Bunu kabul etmek Haçlıların “Siz Gerekleri yurtlarından ederek geldiniz, Anadolu'yu işgal etiniz” tezlerine hizmet eder. Yani Anadolu’da bin yıldır varmışız gibi konuşmak ancak Haçlılara hizmet eder özünde. Bu sözü söylüyorsanız Milliyetçilikten,Türklükten söz etmenizin bir anlamı kalmıyor.
Bizans kurulmadan 2316 yıl önce Etrüskler,Öntürkler olarak İstanbul’da devlet kurmuş bir milletiz biz Arkadaşlar. Sonra Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün karşılığında sadece sebze meyve ödeyerek Ruslara yaptırdığı Sümerbank sizlere bir şey hatırlatmıyor mu?. Ya Etibank?.
Tarihte 360 günlük Ay yılı takvimini bulan ve Dicle Fırat Havzasında M.Ö.4000 ile M.Ö.2500 yılları arasında yaşayan Sümerler Türk olmasaydı Atatürk koca bir işletmeye bu ismi verir miydi?
Dönemindeki diğer kavimlerden daha usta bir şekilde demiri işlemeyi bilen ve M.Ö.1900-M.Ö.1200 yıllarında Anadolu’da yaşayan Etiler (Hititler) Türk olmasa Atatürk Etibank’ı kurar mıydı?
Neticede Arkadaşlar 1071 tarihi Türklerin Anadolu’ya son geliş tarihidir. Yoksa biz binlerce yıldır belki on bin yıldır Anadolu’dayız. Yani Sümerler, Hititler (Etiler), Hurriler, ve Etrüskler’i de düşündüğümüz zaman biz binlerce yıldır Anadolu’dayız.
Demem o ki Arkadaşlar kim ne derse desin, bizler Anadolu’nun gerçek sahipleriyiz.
Bu arada tabii ki her santimi Şehit Kanları ile sulanmış Kutsal Vatan Topraklarının korunması için Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak Savunma Sanayimizi iğneden ipliğe yani Piyade Tüfeğinden Nükleer savunma silahlarına kadar kendi teknolojimiz ile üretmemiz gereğini hatırlatırken bu konuda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak devletimizin bizden fedakarlık istemesi durumunda hazır olduğumu belirtmek isterim.
Bizde Japonlar gibi yapabiliriz Arkadaşlar. 2'nci Dünya Savaşından mağlubiyetle, üstelik 2 adet atom bombası yiyerek çıkan Japonlar, o dönem dünyanın en kaliteli saatlerini yapan İsviçre’ye işçi gönderdiler ve bu sayede saat teknolojisine sahip oldular. Şimdi en kaliteli saatleri Japonlar yapıyor diye biliyorum.
Biz de öncelikle TÜBİTAK kurumuna gençlerimizin buluşlarını itmeden değerlendirecek gerçek vatansever teknik bilim insanlarını yerleştirmekle işe başlayabiliriz. Emin olun gerçek anlamda Devlet-Millet İş Birliği sağlanabilirse Türk Milleti ve devleti çok kısa zamanda ihtiyacı olan her türlü savunma silahını geliştirir. Ama bunun yani devlet-millet birliğinin sağlanabilmesi için önce siyasetçilerimizin siyaset dilini biraz daha yumuşatması ve birleştirici üslup kullanmaları gerektiğini düşünüyorum.
Şuan kullanılan siyasi üslup ancak Türk Düşmanlarının işine yarar diye düşünüyorum. Umarım siyasetçi ve yöneticilerimiz ne konuştuklarının ne söylediklerinin hesabını iyi yapıyorlardır.
Bu arada yine Kuyucak ile ilgili söylenmesi gereken daha doğrusu hatırlatılması gereken bir konu var. Her kesin bildiği gibi bölgemiz ateş çemberinin içinde. İçinde bulunduğumuz netameli coğrafya bizlere savunma konusunda kimseye güvenmememizi ve kendi tedbirimizi kendimizin almamız gerektiğini söylüyor. Hepinizin bildiği gibi görünürde ABD-İran gerginliği varmış gibi görünse de, gazetecilerin tespitiyle günde 14-15 yalan söyleyen ABD Başkanı Trump bir anda namluları Türkiye’ye çevirebilir. 50 bin canımıza kast eden PKK-PYD’ye 25-30 bin tır silah gönderen ve orada Türk düşmanı 80 bin PKK’lıyı eğitip donatan ABD’nin bize dost olduğunu düşünmüyorsunuzdur umarım.
İşte bu nedenle Kuyucak’ta her hangi bir savaş durumunda, hatta nükleer bir saldırı durumunda Kuyucak Merkez ve Mahalleler olarak halkımız nerede toplanacak? Merkez de çok amaçlı pazaryerimiz biraz tadilatla nükleer saldırılarda bile Kuyucaklıları koruyabilir diye düşünüyorum, ancak mahallelerimizde durum nedir, nasıl tedbirler alınıyor bilemiyorum. Devletin görevi vatandaşının can güvenliğini korumak olduğuna göre bu konuda sevgili yöneticilerimizden gerekli tedbirleri almalarını beklemek hakkımızdır diye düşünüyorum.
Hatta sadece Kuyucak değil, Aydın ilinin tüm ilçelerinde ve hatta tüm Türkiye’de bu konuda en kısa zamanda gerekli tedbirlerin alınması gerektiğini düşünüyorum. Zira İran silahlı güçlerine “Savaşa hazır olun.” Talimatı vermiş durumda. Bu sefer iş Suriye’den gönderilen birkaç füzeden daha tehlikeli boyutlar alabilir. Netice hem savaşa karşı hem de depreme karşı tedbirler alınmak zorunda arkadaşlar.
Selam ve Saygılarımla.