4 kurşunla vurularak öldürülen Aydın Devlet Hastanesi temizlik birimi elemanı Öz Sağlık-İş Sendikası Üyesi Necla Demirbaş cinayetine ilişkin bir açıklama yapan HAK-İŞ ve Öz Sağlık-İş Sendikası Aydın İl Başkanı Nefise Şahin, şiddetin cinsiyeti olmadığını ancak kadın cinayetlerinin artarak devam etmesi karşısında yetersiz kalındığını söyledi. Yaşanan cinayetin göz göre göre geldiğini, herhangi bir adli ve hukuki tedbirin alınmadığını belirten Nefise Şahin, “Aydın Devlet Hastanesi’nde temizlik görevlisi olarak çalışan Necla Demirbaş, herkesin gözü önünde ve geliyorum diyen bir cinayete kurban verildi” dedi.

MAHKEMEYE BAŞVURUP UZAKLAŞTIRMA KARARI ALDIRMIŞ

Şahin, açıklamasında şunları söyledi: “Sendikamız üyesi Necla Demirbaş, imam nikahlı olduğu ve temmuz ayında düğün yapmayı planladığı eşi tarafından babasının evinin önünde 4 kurşunla vuruldu. Ayrılmak istediğini bildirdiği günden beri tehditler alan, ölüm korkusu yaşayan Necla Demirbaş, yaşadığı bu sıkıntılı süreçte mahkemeye başvurmuş, uzaklaştırma kararı almış olmasına rağmen, geliyorum diyen bu vahşi cinayetin kurbanı oldu. Daha hayatının baharında kendisini hedef alan erkek terörü karşısında aslında sözün bittiği yerdeyiz. En son 20 Mart günü imam nikahlı eşinin tehditleri karşısında bir kez daha adli makamlara başvuran Necla, artık aramızda değil. Katili de cinayetin ardından intihara teşebbüs ettiği için şu an tedavi altında.”

TOPLUMDA ÖFKE PATLAMASI YAŞANIYOR

Toplumun artık kadını ile, erkeği ile en ufak bir tartışmanın öfke patlamasına dönüştüğü, gözünü kırpmadan cinayetlerin işlendiği patolojik bir durumu yaşadığını belirten Şahin, “Gönül isterdi ki bir sendikacı olarak haklarımız, kazanımlarımız ya da bu mübarek günü daha da güzelleştirecek başka konularla ilgili olarak bu açıklamayı yapalım. Ama kadına şiddete ilişkin durmak bilmeyen bir nobranlığı görmezden gelmemiz, ötelememiz ya da sessiz kalmamızın mümkün olamayacağını artık herkesin görmesi, bilmesi gerekiyor. Kadına, erkeğe, çocuğa, bir hayvana, bir bitkiye aklınıza ne geliyorsa, herhangi bir şiddetin uygulanması, hatta akıllardan geçmesi bile bizlerin kabul edebileceği bir yaklaşım değildir. Şiddet nereden kimden, ya da kime gelirse gelsin karşıyız, karşı durmaya da devam edeceğiz. Toplumumuz artık kadını ile erkeği ile en ufak bir tartışmanın bir öfke patlamasına dönüştüğü, gözünü kırpmadan cinayetlerin işlendiği patolojik bir durumu yaşıyor” diye konuştu.

DEĞERLER SİSTEMİNE İHTİYACIMIZ VAR

“İstanbul Sözleşmesi, Ankara Sözleşmesi ya da Avrupa sözleşmesi, adına ne derseniz deyin sonuca ulaşmayan, hukukla hak ettiği gibi uyumlaştırılmayan sözleşmeler bizlerin sorununu çözmeye yetmiyor” diyen Şahin, sözlerini şöyle sürdürdü. “Kendi öz değerlerimiz, kendi aile yapımız, kendi iç dinamiklerimiz kadını ve erkeği birbirine emanetçi kılmaktadır. Kimsenin kimseye bir üstünlüğü ya da kimsenin kimseye karşı bir ezik-düşük durumu yoktur. Şiddetin cinsiyeti olmaz. Kadının bizim toplumumuzda ve inancımızdaki değerini bilmeyen, ya da görmezden gelip şiddet uygulama yolunu seçen kim olursa olsun hak ettiği ceza ile hukukta karşılığını bulmalıdır. Beyan esasından ziyade, tarafların gerçek manada dinlendiğini, suç ve ceza müessesinin hakkıyla işletildiği bir hukuk sistemi ile beraber, eş, aile, anne-baba hukukunun en baştan yeniden ele alınacağı bir eğitim ve değerler sistemine de ihtiyacımız vardır. Böylesine mübarek bir günde inancımızın el üstünde tuttuğu kadına karşı kalkan eller hukuk marifetiyle kırılmadığı sürece, bu olayların önüne geçmek mümkün olmayacaktır. Yapılması düzenlenen hukuki düzenlemelerin, uluslararası geçerliliği olan ve değerlerimizi taşıyan sözleşmelerin bir an önce yürürlüğe girmesi ve titizlikle takip edilmesi en büyük talebimizdir. İnancımızın emanet kıldığı kadını korumak devletin birincil vazifesidir.”