Doğduğu toprakların ışığını renklerine yansıtan genç yetenek, sanatı kendisi için 'nefes almak' olarak tanımlıyor. Eğitimini aldığı moda tasarımı dünyasından sıyrılarak, çocukluğunun derinlerinde saklı olan o ilk fırça darbesinin peşinden giden Rüzgar, şimdilerde Aydın’ın gri duvarlarını hayalleriyle nakış gibi işliyor.
SANATLA ATILAN İLK ADIM VE DEVLEŞEN BİR TUTKU
Ayşe’nin serüveni, okul yıllarında resim öğretmenini bir duvarı boyarken izlediği o büyüleyici anla başladı. O gün eline aldığı ilk fırça, onu sadece küçük kağıtlara hapsetmek yerine, binaların yüzeylerine taşan devasa bir tutkuya sürükledi. Moda tasarımı okumasına rağmen neden duvar ressamlığını seçtiğini, "Uçsuz bucaksız bir alanın olması ve orayı tamamen kendi hayal dünyanla donatmak paha biçilemez," sözleriyle açıklayan Rüzgar, sanatı bir kaçıştan ziyade bir varoluş biçimi olarak görüyor.

ÇİZGİLERLE KADININ GÜCÜNÜ HAYKIRMAK
Sanatı bir yaşam tarzı olarak benimseyen Rüzgar, çalışmalarında sadece görselliğe değil, toplumsal duyarlılığa da yer veriyor. Ebru, karakalem ve yağlı boya gibi pek çok teknikte uzmanlaşsa da, 2024 yılındaki 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için düzenlenen karikatür yarışması hayatında bir dönüm noktası oldu. Kadınların sesini ve gücünü yansıtan eserinin takdir görmesi, onun sanatına olan inancını pekiştirdi. Bir kadın sanatçı olarak hemcinslerinin duygularına tercüman olabilmenin kendisi için kutsal bir söz gibi olduğunu belirten genç sanatçı, bu başarıyla birlikte daha geniş kitlelere ulaşma motivasyonu kazandı.

DUVARDAKİ ÖZGÜRLÜK: SINIRSIZ BİR TERAPİ ALANI
Genç ressam için duvar boyamak, fiziksel bir işten çok ruhsal bir arınma süreci. Öğretmeninin yanına gidip "Ben de boyamak istiyorum," dediği o ilk andan beri, büyük yüzeyler onun için korkutucu bir boşluk değil, sınırsız bir özgürlük alanı olmuş. Kağıdın sınırlarını aşmanın kendisine bir nevi terapi gibi geldiğini ifade eden Rüzgar, fırçasını oynattığı her yüzeyde aslında kendi özgürlüğünü inşa ediyor.

GEÇMİŞE VEFA: KENDİ OKULUNDA BİR SANATÇI
Ayşe Rüzgar’ın sanat yolculuğundaki en duygusal durak, ilk eğitimini aldığı Yılmazköy Ortaokulu oldu. Yıllar sonra bu kez bir mezun ve gönüllü bir sanatçı olarak geri döndüğü okulun duvarlarını boyarken, kendisini "evinde" hissettiğini söylüyor. Yeteneğinin ilk kez fark edildiği sınıfların arasında dolaşmak, fırçasını bir zamanlar hayaller kurduğu o duvarlara sürmek onun için paha biçilemez bir vefa örneği. Öğrencilerin meraklı bakışları altında çalışırken, belki de onlardan birinin gelecekte kendi izinden gideceği düşüncesi, sanatçının en büyük ilham kaynağına dönüşmüş durumda.

Bugün Aydın sokaklarında her yeni duvar, Ayşe için anlatılmayı bekleyen yeni bir masal demek. Şehri renklendirirken aynı zamanda insanlara nefes alacak pencereler açan Rüzgar, bir sonraki büyük "tuvalinin" neresi olacağını merakla bekleyerek hayallerini kentin hafızasına kazımaya devam ediyor.




